CHP’ li Çanakkale Milletvekili ve aynı zamanda TBMM Anayasa Komisyonu üyesi Av. Muharrem Erkek, sandığa saatler kala, hayli dikkat çeken bir söyleme imza attı.

Dediği kısa ve bir o kadar da en özünden di.“çocuklarımız bize güveniyor! Bu güveni boşa çıkarmayalım” diyerek, sandığa katılımın önemine işaret ediyordu.
 
Aylardır süren propagandanın nedeni, yarın oylanacak Yeni Anayasa. Bu konuda, muhalefetin kurmayı da günlerdir sahada. Bir aşırı yorgunluk hali de muhtemel.
 
Kendiside ifade etmiş aslında. Uzun süren bu yorucu çalışma sürecini. Bir de neden sahada olduklarını tekrarlamış sayın vekil;
 
“Yaklaşık iki aydır, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kapsamlı Anayasa değişikliği olan ve rejim değişikliğini amaçladığı bizzat yazanlarca dile getirilen teklifle ilgili ulaşabildiğimiz her kesimden yurttaşımıza ulaşarak neden “hayır” dediğimizi anlatmaya çalıştık” diyerek.
 
Kendisinin de omuz verdiği Referandum kampanyasına ilişkin ise, ‘maalesef eşitsiz koşullar altında yürütüldü’ vurgusu ile dikkat çeken bir sitemde bunuyordu CHP Kurmayı sayın Erkek.
Diyordu ki; “Devletin tüm olanakları; uçakları, otobüsleri, bütçesi, örtülü ödeneği, OHAL’ in verdiği baskı ve KHK gücü evet kampanyası için kullanıldı”
 
Bu sözlerle dile getirilenler oldukça ağır iddialar. Bunları duyunca da insanın; ‘21. Yüzyıl Türkiye’sinde ne baskısı?’ diyesi de gelmiyor değil ayrıca.
 
Aslına bakarsak, bu söylemlerle iddiaları sadece CHP’ li Erkek sıralamamakta. Bir çok kez benzer saptamaları bazı basın organlarında ve özellikle de facebook paylaşılarında birkaç kez bende gördüm.
 
Doğruluk payına ilişkin ne diyebiliriz ki?
 
Milletvekili olmanın ayrıcalığı ile söylemlerde bulunabilen bir isim olsam, belki bende  birkaç laf edebilirim lakin; ‘Vekil değilim…’ Sadece sıradan bir ferdim.
 
TBMM Anayasa Komisyonu üyesi de olan sayın vekil Av. Erkek, sandığa çağrısı yanı sıra;
 
“Herkesin vergilerinden oluşan bütçe ile evet kampanyası yürütülmesi adaletsizliktir” diye de bir söz etmiş.
 
Bu şok iddiasının yanında da ayrıca şöyle demiş; “Bu esnada objektif davranan, kamu kurum ve kuruluşlarından yapılan açıklama ve devlet olanaklarının verdiği gücün baskısına rağmen her görüşe yer veren basın yayın organlarının temsilcilerine, bu duruşu için teşekkür ediyorum”
 
 Yıllar yılar öncesi örneği ile gelen açıklamadaki cümlelerde, “1982 Anayasası’nda, 2010 yılına kadar yapılan onlarca değişiklik ileriye doğrudur; demokrasi ve özgürlük yönündedir.
 
2010 yılında FETÖ ile AKP’nin birlikte yaptığı Anayasa değişikliği ilk kez Anayasa’da geriye gidişe neden olmuştur” diye dikkat çeken bir bölüm daha vardı ki, sayın vekil ağır laf etmiş demeden geçilemeyecek türdendi.
 
Bitmemişti sözleri. Hem de daha da ağırlaşarak geliyordu. Ve diyordu ki CHP’ li Milletvekili Av. Muharrem Erkek;
 
“ Yargı, onun sonucunda AK Parti tarafından FETÖ mensuplarına teslim edilmiş; ardından yine AK Parti ve FETÖ ortaklığıyla Türk Silahlı Kuvvetlerine kurulan Balyoz, Ergenekon gibi kumpaslarla bu süreç birleşmiş, 15 Temmuz’a gelinmiştir”
 
B u noktada edilen sözlerde, İktidar partiden bahsederken alışa gelmişliğin dışında ki anlatıma da dikkat kesildim.
 
Sayın vekil ‘AKP’ den ziyade ‘AK Parti’ diye kaleme almıştı sözlerini.
 
Sandığa çağrı başlığı ile Medya temsilciliklerine gönderilen o açıklamanın devamında;
 
“2010 Referandumu öncesinde Anayasa değişikliğini savunanlar, bugün de aynı gerekçelerle benzer bir savunma yapmaktadır.
 
Biz o zaman da “hayır” diyorduk. “Maalesef” haklı çıktık” diyordu Milletvekili sayın Erkek.
 
Bir de; “ Keşke haklı çıkmasaydık, AK Parti ve FETÖ birlikte hareket etmeseydi ve 15 Temmuz yaşanmasaydı.
 
İleride benzer şeyler yaşanmasın ve yine “keşke haklı çıkmasaydık” dememek için “hayır”da hayır var diyoruz” diye de ekliyordu.
 
Fark ettim ki, bu sözlerin kaleme alındığı basın açıklamasında, İktidar partinin adından, yine iktidar parti mensuplarının bahsettiği şekliyle bahsedilmekteydi.
  
‘Bunda ne mi var? ‘  Bilmem. Sadece dikkatimi çekti.
 
Açıklamanın son bölümünde, yani sandığa çağrı amaçlı kaleme alınan sözlerde noktalanmaya anlar kala;
 
”Yargı ve yasamanın partili bir Başkanın bünyesinde birleştirilmesine, Meclis’ in devre dışı bırakılmasına; hiçbir gerekçe olmadan Meclis’in Başkan tarafından fesih edilebilmesi, Yargı ve üst düzey bürokratların hiçbir denetim ve koşula bağlı olmadan Başkan tarafından atanabilmesi, Başkanın sınırsız ve koşulsuz Bakan ve Başkan Yardımcısı atayabilmesi, tek imzalı Başkan kararnamesi ile devletin tüm yapısının değiştirilebilmesi yetkilerine; demokratik Cumhuriyet rejiminin değiştirilmesini amaçlayan teklife HAYIR!” çıkışını da eklemişti sayın vekil.
 
Her bir oy’ un, hangi tercihte olursa olsun altın değerinde olduğuna vurgu yapıldığı o açıklamada,
Nihayetinde kendimce bir an olsun, ‘Altın oldum’ düşüncesine de kapılmadım değil.
 
Demek ki, her bir seçmen Altın kadar kıymetli. İyi ye madem…
 
Vekil Erkek’ in, sandığa gidin çağrısı kadar, bir istemine de dikkat kesildim.
 “Geleceğimizin nasıl biçimleneceği, çocuklarımızın nasıl bir Türkiye’de yaşamasını istediğimiz soruluyor.
 
Yanıtımız da ona göre olmalıdır. Özellikle bu referandumda herkesin sandığa gitmesi, tarihi bir yurttaşlık görevdir. Bu bilinçle hareket etmemiz gerekmektedir. Son olarak, sandıkların kapandığı ve oy sayımının başladığı saat 17.00 itibariyle herkes oy kullandığı sandığa giderek, kullandığı oya sahip çıkmalıdır”
 
Bahsettiğim o istem, ‘herkesin oy kullandığı sandığa giderek, kullandığı oy’a sahip çıkması’
Ben bunu pek anlayamadım. Kullandığım oy’u geri mi isteyeceğiz. O’ ra da bırakmayacak mıyım?
 
Bu  isteme ek olarak, “Oy kullandığı sandığın tutanağının bir fotoğrafının çekilmesi dahi büyük bir önemdedir” diyordu vekil Erkek.
 
Sanıyorum, sandık başındaki görevlilerle olası fotoğraf çekme tartışmasına yol açacak bu çağrıyı, dikkate alıp uygulamaz insanlarımız.
 
Yok hayır aksi olursa, tekme tokat haller de mümkün olabilir.
 
Güne başlarken, ‘çocuk vurgusu ile çağrı’ diye başlık atmama yol açan, açıklamada yer tutan  o son sözü tam olarak paylaşayım da, çocuklar üzerinden politika yapıldığı algısına yol açmayayım.
 
Sayın vekil tam da şöyle diyordu;
“Başta Çanakkale olmak üzere, ülkemizde bu bilinçle hareket edileceğine olan inancım sonsuzdur.
16 Nisan referandumunda çıkacak sonucun “hayırlı olması” dileğiyle…
Unutmayalım ki “çocuklarımız bize güveniyor! Bu güveni boşa çıkarmayalım”