Hatırlayın o yılları.. Ekmek elden, su gölden günleri... Hele,üzerine salça sürülü bir dilim köy ekmeğini..!

Bir de, avlusunda su kuyusu bulunan, duvarları kale duvarı gibi yapıları.. Yaz gününde, karpuzları atardık içine o kuyuların..
Evde yiyecek içecek için soğutacak ne var sa artık..
Avlusunda su kuyusu bulunan evler vardı bir aralar.. Her birinin bahçesinde  İncir, Nar, Ayva, Erik, Dut, Kiraz, Badem ağacı bulunan o eski evler.. Huzur dolu avlusunda, her mevsim dalından koparılıp tüketilen meyveler.. Düşünüyorum da şimdi; hey gidi hey...
Aksakallı dedeler, al yazmalı nineler.. Ve dahası, çocukluğumuzun aklımızdan çıkmaz büyülü güzellikleri.. Huzur duyardık, yüzlerine baktığımızda..Birer birer gitti hepsi...Huzur bulmak için bakacak yüzler, kara toprak altındalar şimdi. 
Gölgesine sağındığmıız  Asma' nın dalından, daha koruk iken toplardık biz üzümleri..  Üzümü, tutamından tek tek koparan çoçuklar olduk bi aralar.. Ne güzeldi o anlar.. Tadı bir yana, Üzümün az da acımsı çekirdeği bile tatlı idi beeyaa..
Her evin bir bahçesi, her bahçenin bir kümesi vardı..Sabaları saatle değil, horoz sesi ile uyanırdık uykudan..  Tavuk gıdakladı mı, bilirdik ki kahvaltılık yumurta hazır.. Tavuk gurga yatmasın diye uğraş veren de vardı,    civciv çıkacak diye, sabarla bekleyenler de vardı aramızda.
Tavuk ve civciv sesi, olmazsa olmazı idi o eski köy evi  bahçesinin.. Faklı bir huzur verirdi o sesler.. Hatırladınız mı..?
Para pul ile elde edilemeyecek bir  zenginlik göstergesi imiş o günler.. Duyulan sesler, her biri dalından koparılıp miğdeşe indirilen meyveler.
Ve bu güzelilği, o eski evlerin hepsi barındırıyordu..
Zaman makinesi olsa, o günlere taşısa bizleri..Kim, ne tirilyonluk mal varlığı olsa, sırf o yıllara dönmek için vermez mi bu durumda..
Bankada trilyonlar, şehirde apartmanlar, tatil beldelerinde villalar, yatlar, katlar.. Kısacası; hayal işte;  O yıllara dönmek için, hepsini verirdim hem de hiç düşünmeden..
Unuttum sanmayın.. Ne o zamanki komşular , ne hısım akrabalar..  Ahbaplar... Hepsi aklımda.. Fakat atık orlar da yoklar şimdi..!
Ne güzel çocukluğumuz oldu.. Ne güzel anılar biriktirdik.. Ne, güzel, en güzel yaşanılanlarımız oldu..
Ve biz o vakitler, birbirimizin ağzından çıkman lokmaları da paylaşanlardık.. Aklıma gelmez di iğrenmek.. Sakızlarımızı bile alırdık.. Hoop, başlardık çiğnemeye..
Herkes herkesin derdini, herkes herkesin derdine dermanı bilirdi vesselam..
Doktor yok, Sinema yok.. AVM de ne imiş.. Nenelir bilirdi üşütütğmüüzde yahpılacağı.. Radyolar dinlerdik, Piyes vaktinde. Canımız hiç sıkılmazdı..
Kar yağdı mı, deymeyin keyfimize..
O eski köy evlerinin avlusunda, sek sek oynayan da vardı, misket oynayan da..
Yetmedi mi oyuna için alan, hop bi koşardak köy meydanına..
Dokuz kiremit mi ararsın, Yakar top mu,  Ebelemece,  Saklambaç mı.. Oyun bitmezdi ki köy yerinde..
 Unutmudan, sosyalleşme tamdı.. Kızlı erkekli oynanan çok oynumuz vardı..
Doktor olurduk evcilik oyunlarında.. Kimimimiz, nene, kimimiz dede.. Ana baba olanları saymayağım hiç.. Bir de çocuk olanlarımız olurdu,  oyun bu ya..
Rol kesmeyi öğrendik, Cüneyt Arkın' lı o muhteşem filmleri, köy sinemasında izler iken..
Racon da nenmiş, 'nayır, nolamaz..' replikleri tekrarlanır iken.. Kimin kapısında acıkırsak orada doyardı karnımız.  Düşünüyorum da: hey gidi hey..
Plan yok, program yok..  Sabah evden çıkar,  gece 12' de ismimizi haykıran olunca,  eve bir koşu da dönerdikmk.
Yorulmazdık, yorulmayı bilmezdik.. Bağıranın sesini duymamış isek, biraz korkardık o kadar Çünkü; 'niye duymuyorsun..' dendi mi, edecek sözümüz olmazdı da, ondan dı korkumuuz.
Yahu o günler, tek kelime ile; Mis gibi hayattı yahu... 
Büyüdük, dünya büyüdü.. yaşam büyüdü, teknoloji ve dahası..
O vakitleri hadi arama şimdi..   Ağaçlar meyvelerini birer birer azalttı sanki.. Belkide, atında oyun oynayan biz çocuklar kalmadığından darıldı ağaçlar.. Kim bilir..!!!!
Her birimizin kocaman hayaları vradı o zamanlar.. Şimdi, nereye gitti bu kocaman hayatlar .
Aptal kutusu derdi nenem, TV ilk çıkıtığında.. sobet bitti derdi.. Elektrik bir gelip, bir geri gelidğinde.
Hayatların sığdığı; şu aralar 6 inç  ekranlılar... Elimizden hiç düşmüyor, sözüm ona akıllı icatlar..
Hatırlayın şimdi; yan yana oturduğumuz, insanın gözüne bakmadan günler harcayıp oh ne güvenli bir yaşam diye yuttuk bu teknolojiyi hepimiz... 
Çocukluğumuzun tüm güzelliklerini arıyor isek, bunun neresi rahatlık, değil mi amma..!
Sabah evden çıkar iken, cep telefoununu unutan, eve dönüyor koşar adım.. Telefnosuz, sanki, çıplak hissediyor insan kendini.. Öylesi bağımlılık yaptı herkesde..
Hadi çık işin içinden..? Tablet yok sa, telefon yok sa, akıllı saat yok sa, zaman geçmiyor be ustam...
Gerçi bi yaştan sonra, kim istiyor ki vakit geçsin.. Geçen vakit ile, hayat ta kısalıyor kasıldıkça...