Yekten denmese de, akıllıca bir anlatım ile kesin hükmü anlatır o sözü etmişler.

‘Korkmuyoruz…!’ diyerek hem de…
Kimden mi bahsediyorum. Geçtiğimiz günlerde yazılı basın açıklaması ile gündeme dair konuşan bir konfederasyondan.
Kısacası KESK’ ten. KESK Çanakkale Şubesi’ nin;
“Diyorlar ki, korkmuyor musunuz? Hayır korkmuyoruz. Neden korkalım?
Bir yanlışımız mı oldu? Hata mı işledik? Ayıbımız mı var?
HAYIR” şeklindeki anlatımları ile bir de büyük harflerle hayır denmesine dikkat kesildim.
Baştan da dedim ya, kesin hükmü anlatır o sözü yekten dememişler, lakin küt diye de söylemişler. Kısacası, üzerine çalışışmış bir yazı kaleme alınarak denmiş o söz.
KESK Çanakkale Şubesi Adına Dönem Sözcüsü, Dr. Yakup Tay imzası taşıyan açıklamada;
 “Gücümüzü haklılığımızdan; cesaretimizi, haksızlıklara karşı direncimizden alıyoruz” deniliyordu.
Sonrasında da, “Onlar korksun: Zulme ortak olanlar, hesabını veremeyecekleri kararların altına imza atanlar korksun!” çıkışı vardı, edilen oldukça vurgulu sözlerde.
Günümüze dönülen bir anlatım ile de devam ediyordu KESK’ in yazılı söylemleri.
Tam olarak da öyle; “Bugün, Türkiye’de 15 Temmuz sonrası yürütülen soruşturmalar kapsamında, binlerce kamu çalışanı, açığa alınmış, memuriyetten ihraç edilmiştir. Peki açığa alınanların, ihraç edilenlerin ne kadarı darbeyle, FETÖ’yle ilişkilidir?
Bilmiyoruz. Bilmiyoruz ve darbe soruşturmalarını kendi çıkarına kullanan karanlık odaklara müsaade edildikçe, öğrenemeyeceğiz” denilen bir anlatım da da, hayli dikkat çeken bir iddiaya imza atılıyordu.
Açıklamayı okurken, ‘ağır olmuş sözler’ demekten kendimi alamadım.
Ne var ki, demokrasinin güzelliği de bu olsa gerek.
‘Düşünce özgürlüğünün tam anlamıyla karşılığı da bu mudur?’ diye bir soruyu da aklıma getiren bu açıklamanın devamında da hayli sert söylemler vardı.
Deniliyordu ki; “15 Temmuz sonrası yürütülen soruşturmalar, OHAL sürecinin karanlığında, haksız ve hukuksuz biçimde devam etmektedir!
Devlet idaresinden aldıkları yetkiyi bu kadar kötüye kullananları daha önce de gördük.
Fetullahçı yapılanma, yargıyı, kurumları, kuralları, kendinden olmayanların aleyhine, sınırsızca kullanırken dedik
Durun yapmayın dedik, dinlemediler. Kendi elleriyle yarattıkları karanlık, bugün onları da tutsak etti.
Bugün tekrar söylüyoruz, ısrarla söylüyoruz: Hukuk herkese lazım!”
İddialar ve sert sözler derken, sanırım bu noktada dile getirilenler, dediklerime örnek sayılabilir.
Bahsettiğim o açıklamanın devamında; “Uydurma bahanelerle açığa alma işlemi yürütenlere, muhaliflere korku salmak adına bu uygulamalara imza atanlara, kendi koltuğunu sağlamlaştırma adına bu uygulamaları destekleyenlere de lazım.
Ve hatta gördük ki, bu işlere alet olan hakimlere, savcılara, valilere, kaymakamlara, polislere de lazım
Biz adalet istiyoruz. Adaletli bir hukuk istiyoruz. Üstelik sadece kendimiz için değil, sizler için de istiyoruz”
İddialarla birlikte, sert söylem derken; hukukun herkes için gerekliliği savunulan sözlerden bahsetmemiştim. Onun altını çizeyim.
Döneyim açıklamaya;
“3 arkadaşımız, 29 Mart’ta toplanan yüksek disiplin kurulu kararıyla memuriyetten ihraç edildi.
Gerekçe : Cumhurbaşkanına hakaret!
Cumhurbaşkanına hakaret konusu, bugün, cadı avına dönüştürülmüş, muhalif sindirme operasyonunun bahanesi haline getirilmiştir” diyordu KESK.
Ardından da ekleniyordu yeni denilenler. O ‘ da tam olarak şöyle idi;
“Birtakım idareciler, açığa almak, sindirmek, yok etmek istedikleri kamu çalışanlarının sosyal medya hesaplarını tarayarak, suç teşkil edecek unsur arıyorlar. Ceza çoktan kesilmiş, cezayı sağlayacak suç arıyorlar.
Arkadaşlarımızın, cumhurbaşkanına hakaret başlıklı dosyalarına hayretle bakıyoruz. Cumhurbaşkanına hakaret konusunun nasıl kötüye kullanıldığını görüyoruz.
Hangi akıl, hangi vicdan, bu dosyaları hazırlıyor?” sorusu eşliğinde.
Bi hayli, Setti seslenişler. Söylem de öyle idi. Uzunca bir açıklamadaydı anlatımlar. Belli ki, korkusuz caya örnek sıralamaktaydı KESK ciler.
Yazıl açıklamanın kalan kısmında; “Mahkeme tarafından “kovuşturmaya gerek yoktur” kararı verilen bir dosya, ceza vermek isteyenleri tatmin etmemiş olacak ki, göreve iade ile kapatılması gerekirken, yüksek disiplin kuruluna gönderiliyor” deniliyor bir de ekleniyor du;
‘Öfkeliyiz’ çıkışı da ekinde.
KESK’ in açıklamasında geçen, Korkmak bir durum anlatır kesin hüküm bildirir bir söz müdür sadece diye sordum kendime. Okuduklarımdan özet çıkarmaya kalksam, zor bir uğraş olacaktı benim için. Bu ne korkusuzluk?
Ya da dedim, demokrasinin verdiği rahatlık mı bu? Öyle ya, düşünmek eskisi gibi suç değil. Ya düşünülenleri kaleme almak?
Korkmamak elde mi? Kanunlarımız, neden korkup, neden korkmamamız gerektiğini anlatır onca maddeyi boşuna mı barındırır içinde?
Her ne kadar hukuktan anlamasam da, neyin suç neyin olmadığını, az çok tartar durumda beynim.
 Gerçi bu aralar, beyinde yamalar da yok değil. Bir sıcak bir soğuk. Malum hepimizde bir bahar rahatlığı ve sendromu. Ne diyecektim, nerelere geldim. Dedim ya beyinde hafif hafif yanmalar.
En iyi ben Döneyim o açıklamaya.
KESK diyordu ki; “Yıllarını kamu hizmetine vermiş emekçilerin, bugünün iktidarına muhalif oldukları için, hukuksuz yöntemlerle memuriyetten ihraç edilmesine öfkeliyiz
Nasıl susalım?
Biz bu ülkede yaşıyoruz. Bu ülkeyi seviyoruz. Siz, bize bu ülkede huzurla yaşamayı çok mu görüyorsunuz?
Gizli damgalı evraklarla, kamu çalışanlarını halka hizmetten men ediyorsanız, yıllarını verdikleri mesleklerini ellerinden alıyorsanız, maaşlarını, sosyal güvencelerini ve hatta sağlık hizmetlerinden yararlanma haklarını ellerinden alıp, onları yokluğa mahkum ediyorsanız, gizli damgasının arkasına, hukuksuzluklarınızı saklamaya çalışıyorsanız,
Susmayacağız, Halkın bunları bilmeye hakkı var” denilerek, halk adına konuşulduğu da iddia ediliyordu.
Ne yazık ki, sayfamda yer kalmadı da, bu günlük bu kadar diyerek, herkese iyi Salı’ lar diyeceğim.