Bir müzisyen.. Sanatçı yani.. Üstelik Rus...

Şimdi denilebilir ki; "Sarı saçlı, Mavi gözlüme, Dünya hayrandı zaten kardeşim.. Müzisyen mi hayran kalmayacaktı?"
Doğru düşünce.. Böyle de denilebilir.. lakin, mesele bence daha farklı..
Asker, Devlet adamı.. Üstelik devrimci de.. Belki de sayılamayacak kadar çok özeliğinden ötürü, başka milletlerin insaları hayran kaldı Gazi Paşaya.. Bunlardan sadece biri;  DİMTRİ SOSTAKOVİÇ
Tarih; 13.Nisan.1935.. OD gün,  Galata Rıhtımına Franz Mering Vapuru yanaşıyor.
Vapurdan inenler arasında bir heyet..  Sovyet Müzik Heyeti..  Bu heyet, Atatürk’ün davetlisi olarak İstanbul' da..
Tarih araştırmacılar bu olayı kaleme almışlar.. Heyetten bahsediyorlar.
Dikkat kesildiğim bu anlatımda geçen şu cümle;  "Türkiye’de müzik alanında çalışmalar yapacak ve bir dizi konser vereceklerdi.."
Rusya'dan davetliler, kısacası Türkiye'ye konsere gelmişlerdi..
Dahası bilgiler arasında şu bölüm de yer buluyordu; "Dünyaca ünlü Piyanist Oborin, David Oistrach ve Bolşoy’un en önemli primadonnası Maria Maksakova da bu heyette bulunuyordu."
Heyette, bizim tabirimizle, 'deve dişi' gibi, sanat dünyasının ö nemli isimleri var kısacası.
Üstelik, On kişiyi aşkın bu heyetin içinde de tıfıl, kemik çerçeveli gözlükleri olan, yirmili yaşlarında bir de genç müzisyen bulunuyor..
İşte bu ayrıntıdan başlayarak, Rus müzisyenin, Atatürk hayranlığına gelelim şimdi.
Araştırmacıların kaleme aldığı bir çalışmada, çok detaylar yer buluyordu.
Heyetin kaldığı otelden tutun da, o güne ilişkin tüm detaylar..
Şöyle bir cümle kuruluyordu  o günden söz edilir iken, davetli heyete ilişkin ;
"Pera Palas’a yerleştiler. 147 numaralı odada bu gözlüklü genç ile Oborin kalıyordu.
İstanbul’un ardından Ankara’ya geçtiler. Atatürk ile görüştüler, konserler verdiler.
Çok değil bir sene önce 1934’te ilk Türk operası Özsoy sahnelenmiş, Atatürk’ün müzik hamlesinden müthiş etkilenmişlerdi.
İçlerindeki bu gözlüklü müzisyen 23 Mayıs 1935’te Sovetskoye İskusstvo gazetesine verdiği mülakatta;  Atatürk’ün muazzam işler yaptığına ve hayretle Türk müziğinin gelişimine tanıklık ettiğini dile getirmişti."
BİR İNSAN ASKER OLACAK, ASKERİ DEHA OLARAK TARİHE GEÇECEK.. LİDER OLACAK, SANATA KARŞI İLGİSİNDEN TUTUN DA, DAHASI...
İnsanın bir daha bir daha hayran kaldığı bir isim Atatürk.. Dünya, hayranlıkla takip etti o yılları.. Öyle diyor dünya gazetelerinin arşivdeki nüshaları..
Neyse ben konuya döneyim.. Araştırmacıların anlatımında; "Aradan seneler geçer. Gözlüklü delikanlı 7.Senfoni yani Leningrad Kuşatmasını anlattığı bir senfoni besteler.
Bestelediği kağıtların üzerinde ise tesadüf o ya 'Jorj D. Papajorjiu Yayınevi-Yüksek Kaldırım, İstanbul' yazmaktadır. Bu gözlüklü delikanlı Pera Palas’ta kalırken kırtasiyeden kağıtlar almış seneler sonra da dünyaca tanınacağı 7.senfoniyi işte o kağıtlara karalamış."
İşte o genç.. sözü edilen:  Dimitri Şostakoviç..  Atatük'e hayran kalmış, gözlüklü Rus delikanlı.
Yıllar geçiyor, tarihler 1942’yi gösteriyor.. Bu tarihte, ilginç bir şekilde daha karşımıza çıkan isim oluyor Şostakoviç.
Arşivlerde yer bulan bilgiye göre; Bir hapishanede mahkum olan bir Türk şair bu 7.senfoniyi dinliyor.
Dinlemekle kalmıyor, oldukça etkileniyor ve bir şiir karalıyor..
Bahsi geçen mahkum, cezaevinden çıktıktan sonra 1959' da, İsveç’in başkenti Stockholm’e gidiyor.
Aslında bir şair bu mahkum.. Stockholm' de  bir hafta boyunca konferans verecek.. Programı bu..
Tesadüf bu ya, bu program kapsamında Dimitri Şostakoviç' de İsveç’te.. Ve hayranı olduğu Türk şairin yanından bir an olsun ayrılmaz.
Şair de zanneder ki gözlüklü, çelimsiz bu kişi onun ayak işlerini yapması için tayin edilmiş bir isim..
Hikayeyi canlandırın gözünüzde şu an.,. Türk şair  bir hafta boyunca şunu al, bunu götür, diyerek isteklerini bu gözlüklü kişiye yaptırıyor iyi mi..
Zaman geçiyor tabii.. Bir hafta ne ki.. Gelip çatıyor vedalaşma vakti...
Türk şair bir hafta boyunca kahrını çeken Şostakoviç’e kartını veriyor ve teşekkür ediyor..
Şostakoviç gülümsüyor.. O da karşılık olarak, kendi kartını uzatıyor..
Üzerinde yazan ismi grüyor rk şaiir.. ‘Şostakoviç’'
Şaşırıyor tabi.. Nası4l yşaşırmaz ki insan.. Türk şair  hapisteyken 7.senfoniyi dinlemiş, şiir yazmış,  şiirlerine ilham aldığı besteci ile bir hafta geçirmiştir..
Ve, mahçup bakışlar ile,  özür diliyor Şostakoviç' den..
Rus müzisyen, “Önemi yok, Nazım Bey” diyor..
Bestecinin özür diledği isim kim mi? Türk şair Nazım Hikmet..
Geçitğimiz 9 Ağustos, dünyaca ünlü Rus besteci Şostakoviç’in ölüm yıldönümü idi.
Hep aklımda idi, bu konudan 9 Ağustos gelmeden bahsedecektim, Malum, Ağustos sıcakları...