Hay Allah, nereden geldi ise artık aklıma; “YAŞI, KURUSU, ŞIRASI...” Bir kaç meyve bu tarife pek uyuyor.. Mesela, Üzüm, Elma, Kayısı... Alkollü içecekleri de oluyor malum.. Amacım, reklam değil.. yanl

Pestili olanlardan da söz etmek gerek ya, neyse.. Erik, Dut gibi.. Bu arada; Dut yemiş bülbül tarifini de atlamamak gerek.
Meyvelerin, yaş hali, kurutulmuşu, şırası der iken, saymakla bitmez lezzetleri var.. Reçelleri mesela..
OYSA Kİ, MEYVE BİLİRDİK..
"Bu gün, meyvelere mi taktın..?" diye sorabilirsiniz.. Haklısınız da..
Meyveler, yaz akşamlarının vazgeçilmezleri.. Kavun Karpuz gibi.
Sevmeyenimiz yoktur yaz meyvelerini.. Yaz gibi, kış gelince tüketiriz bazılarının kuru hallerini.. misal: İNCİR..
Aşure' nin vazgeçilmezlerindendir İncir.. Olmazsa olmazı.. Bakla, Nohut  gibi.. Karanfil ayrıca..  
Gelelim şu detaya; Meyve olarak bildiğimiz, ancak olmadığı belirtilen biri var..
Lezzeti doyumsuz, türlerine ilişkin adı da hayli çoktur.. İncir için, sayılabilir isimleri.. Ençok Arap ile başlayanı severiz, çünkü bir ayrıdır tadı..
Bizim oranın, yarımadanın, Kilitbahir' den 3 kllometre uzaktaki, Havuzlar inciri..
Rahmetli oldu.. Recep amca vardı.. Her gün yaz kış üstelik, eşeği ile köyden Havuzlara gider, oradaki bağ bahçesinde işlenir, geliş gidiş yolunda ne vakit rastlasam.  yaz ya da kış, kuru incir ikram ederdi.. Cebinde taşırdı, kuru incir bulundurduğu çıkısı hep dolu olurdu.
Okuyunca kaleme  alınanları, şaşa kaldım.. Bilmiyordum, yalan değil.. Öğrenince bu ilginç bilgiyi, aktarayım istedim.   
"İNCİR MEYVE DEĞİLDİR" vurgusu geçiyordu, haliyle 'nasıl yani..!' oldum.
Meğer;  bilindiği gibi, İncir sıradan bir meyve değilmiş.. Aslına bakacak olursak, meyve bile sayılmazmış..!
Neden mi, nereden mi çıkmış bu tespit..? Bilimsel olarak, teknik anlamda incelendiğinde; ters çiçeklerine rastlanır incirin.
"Yani..!" demeyin hemen.. yani si şu;
İncir ağaçları, badem ve kiraz ağaçları gibi, dahası diğer meyve ağaçları gibi çiçek açmıyor kardeşim.
İncirin hikayesinin ilginçliği tam da bu noktada başlıyor.. bahsedeyim mi sizlere..!!!
Olay yşu; teknik olarak bir meyve sayılmıyor.. Çünkü;, doğanın bir kural ihlali burada yaşanıyor.
Üremek için kurban edilmiş bir eşek arısına veya içinde ölen bir böceğe ihtiyacı var..
İriden, haylice heybetli yaprakları, çok eskiden, çok önemli bir kamufle için kullanılan incir;
İncir olarak bildiğimiz kırmızı renk tonları, bu büyük koyu kozanın içinde açan ters çiçeklermiş meger..
Bir de adı vramış.. Her çiçek için, bilimin verdiği isim tek 'aquenyum'
Burası da çok ilgniç.. 'aquenyum' tek bir ceviz ve tek bir tohum üretimi yapıyor.
Bir başka deyişle; tek tekçi yahu..
Tek üretiyor ancak, İncir çeşitli bitkilerden oluşmakta.. Bu özelliği, o bilinen çıtır dokuya etki etmekte imiş.. Bilim böyle diyor.
Kısacı azizim; aslında bir incir yediğimizde yüzlerce meyve tüketiyormuşuz..
Eskiler, bence bir konuda yanlış laf etmişler sanki..! Hani denir ya: "İncir çekirdeğini doldurmaz neden den kavga mı edilir..!"
Yahu, tek çekirdek demeyelim bu mevzuda.. Yüzlerce meyve tüketiliyor bir incirde..
Bu konuda, okuduğum bir başka anlatımda; "en inanılmazı incir çiçeklerinin üremek için ihtiyaç duyduğu özel tozlaşma sürecidir." deniliyordu.
İncir toplar iken, o  tozu hep hisseder kişi.. Değişik bir toz vardır incir ve çevresinde..
Diğer meyve oluşumuna inat, arıların rüzgarla polen getirmelerine bağlı değilmiş bu yaşanan.
İşte bu nedenle; incir arısı olarak bilinen özel bir arı türüne ihtiyaç hasıl olmuş.
Bu arılar, incirin büyümesi için gerekli genetik materyallerini taşıyıcısı imiş..
Özel tat için özel arı.. Meselenin özü de tam da bu..
Yaradan, Yüce Mevlam yapınca yapıyor işte.. Sorgulamaya ne hacet.
İncir arılarına ilişkin bir anlatma rastladım.. Tal olarak şöyle deniliyordu;
"İncir arıları; incir olmadan yaşayamaz... Larvalarını meyvenin içine bırakırlar. Bu ilişki ortak yaşam veya karşılıklılık olarak bilinmektedir."
Ataların; "Al Gülüm, Ver Gülüm..." sözü de buradan çıktı o halde..
İncir deyip geçmemek gerek.. Yaşı, kurusu, pekmezi..!
Lezzeti enfes, tadı eşsiz.. Ah ata ah.. Ata Demirer' de biliyor bu işi..
Boşa çekmemiş o filmi, o sözü de boşa etmemiş;
 "İncirler olana kadar, kalsaydın bari..!!!"