Atasözlerimize bayılanlardanım NOKTA... Düşünüp, değerlendirmeye başladığım andan itibaren, diyebilirim ki; kılavuzluk etmiştir ata sözleri bana..

Sohbet etmeye değer, tanıdıklarım ile ne vakit bir mesele üzerine fikir alış verişine girişsek, hep örneklerim atasözlerinden gelir.. Bazı durumlarda; "Akıl yaşta değil, baştadır" vurgusunu genelde yaparız..
İşte, bu söze dair bir paylaşıma rastlayınca, söz edeyim istedim bu gün...
Sosyal medyada, bir arkadaş; "YAŞ İLERLEYİNCE SORULAR SORGULAR" başlığı ekinde girmiş konuya.. Ve de güzel bir soruya yanıt aramış adeta..
İşte o soru; "İHTİYARLIK KAÇ YAŞINDA BASLAR?"
Düşününce şöyle hallice, yanıtlar sunabiliriz tak diye.. Lakin, konuya ilişkin anlatımda yer bulan şu ifadelere bayıldım şahsen..
"Pasteur kuduz aşısını bulduğunda, 60 yaşında idi..." diye geliyordu ilk vurgu..
Ardından da Koca Sinan elbet..
"Mimar Sinan, Süleymaniye camiisini bitirdiğinde 70 yaşını geçmişti.  Selimiye camiisini tamamladığında ise 86 olmuştu..." diye geliyordu verilen örnek..
Yaş önemli mi, değil mi? Kimine göre demeden evvel, bence diyeceğim.. Yaş, bahsi geçen konuya ilişkin belki önem arz ediyor olabilir.
Futbul oynama yaşı mesela.. Ya da atletizm.. Boks, gibi sıralanabilir yaş' a ilişkin örneklemeler.
Galileo, ayın günlük ve aylık çizimlerini yaparken 73 yaşındaymış, öyle diyor tarih..
Hele hele, Charlie Chaplin... O, 76 yaşında film yönetmenliği yaparak hala işinin başında bulunanlardan olmuş.
Bu örnekleme de şaşırtıcı gelebilir. Şöyle ki; Goethe, en büyük eseri Faust' u ölümünden bir yıl önce, yani 82 yaşında bitirmiş.. Ve sonra da, 83'ünde, hayata gözlerini yummuş.
Bahsettiğim paylaşımda, şöyle bir anlatım da yer alıyordu, aslında sıkı sıkıya savunulan dı kurulan cümlede geçen şu ifade; "Gençlik hayatın belli bir çağı ile ilgili değildir."
Bence de, tam da bu işte.. Gençlik, hayatın belli bir çağı ile ilgili sayılmamalı.. Hissettiği yaş' da olmalı insan..
Şöyle de denilebilir o halde; "İnsan, kendine olan güveni derecesinde genç, şüphesi derecesinde yaşlıdır."
Aktarmaya çalışıtğım paylaşımda savunulanlardan biri de,  bu görüş idi.. Ki,  düşününce hayli mantıklı geliyor..
Bu arada, bu da önemli bir ayrıntı..  Cesaretli olabilme..
Bu konuda; "Cesareti derecesinde genç, korkuları derecesinde yaşlıdır." görüşü de savunulanlardan..
Gelelim, bir başka anlatım ve savunulan görüşe.. "Ümitleri derecesinde genç, ümitsizliği derecesinde yaşlıdır."
Felsefik bir bakış gibi görülse de, gerçekler acıdır, biber de acıdır sözü gelmedi değil şu an aklıma. Biberin gerçekliği üzerine edilmiş bu sözü de pek tutarım..
'Buyur, bir de  buradan yak.." durumu..  "Hiç kimse fazla yaşamış olmakla ihtiyarlamaz." sözü için, kim ne diyebilir ki..?
İnsan beyni, beni diyen ileri derecede teknolojik bilgisayarların pabucunu dama atar kardeşim İnsan düşünmeye gör.. Bir laf eder, kala kalırsın.
Düşünen biri belki ki, şöyle demiş ve dediği de savunulan olmuş.. "İnsanları ihtiyarlatan, ideallerinin gömülmesi, hedeflerinin olmamasıdır."
Vallahi de, işitene şapka çıkartacak bir anlatım bu.. Bu benim görüşüm tabii.. Sizi bilmem.
Çoğumuz, yaşlı demeye neden olarak , insanın buruşmuş cildini gösterebiliriz.. peki ya, gerçekte böyle midir durum..!!!
Bu soruya yanıt olacak şu anlatım da çok hoşuma gitti.. "Seneler cildi buruşturabilir. Fakat heyecanların, ideallerin teslim edilmesi adeta ruhu buruşturur."
Aklıma şimdi geldi.. Bazen ürkünce: "Ödüm koptu.." diye tepki veririz..
Bu tepkiyi işitince, ben de şöyle derim: "Ödün kopsun da, patlamasın. O zaman, çok ses çıkartır.."
Düşününce, komik tarafı var.. Mesele bu işte..  
Konu, yaşlılık olunca, "İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar, halbuki hedeflerine götüren yolu yürümedikçe yaşlanırlar." diyenlerimiz de çıkar.. Önemli olan, ısrarcı olabilmek, inatçı olmak, yürümek için.. Ne demişdi duayen siyasetçi, Rahmetli 'Baba', "Yollar yürümekle aşınmaz..."
Mesele, aslında şu galiba: "İnsan ihtiyar olmaya karar verdiği gün ihtiyardır."
Demek ki, karar vermemek gerek yaşlılık için.. Yaşlandım demek ile, yaşlanmıyor ki insan..
Bir de, şöyle bir anlatım vardı, bahsettiğim paylaşımda geçen; "Güzelliği görme yeteneğini kaybetmeyen asla yaşlanmaz."
Güzel söz be.. Güzel görmeyi başaran, yaşlanmıyor demek ki..
Şimdi, şu söze ne demeli; "Tabiri caiz ise yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir. Çıktıkça yorgunluğunuz artar. Nefesiniz daralır ancak görüş alanınız genişler."
Ve dahası; "Beynimiz yeni tecrübeler keşfettiği sürece insan genç sayılır..."
İmza kısmına geleyim şimdi...  İmza; Tenekeci Rıza.. Şaka şaka..i
Sözü geçen bir düşünür ise şayet, onun için şöyle denmeli bence:
"Düşünür,  ne de güzel düşünür.."  değil mi..!