Biz ev kadınları her günümüz baktığın zaman yemek, bulaşık, çamaşır vs işlerle uğraşmakla geçer.

Sabah kalkarız tatil günleri hariç bir koşuşturmanın içinde buluveririz kendimizi.Saatimiz bile şaşmaz gün içinde okula giden çocukarımızı uyandırmadan kahvaltılarını hazır ederiz. Sonra giydirir okula yollar önce kahvaltı bulaşıkları ile beraber yemekte buna dahil olunca öğlene kadar mutfaktan çıkamayız. Derken  saat 13:00 e gelmiş olur ve  çocuklarımız okulda yemek yemiyor iseler öğlen yemeğine gelirler ve bir saatte ordan kaybedince okul çıkışına dek bulaşık çamaşır ütü temizlik derken birde bakmışız akşam olmuş… Neyseki artık yaz geldi de biraz daha hafiflemiş oldu yüklerimiz sabah kahvaltı derdini tatile giren okullar sayesinde birkaç saat erteleme fırsatı bulduk. Ama stabil günlük işlerimiz de bir azalma olmadı baktığımız zaman. Bu aralar birazda kendimi dinlemeye karar vermiş bir döneme girdim bende kendi çapımda. İlk iş olarak bir kitap aldım kendime işlerden geri kalan zamanlarda biraz kafamı dağıtmak adına okumaya merak sardım bu günlerde. Ben birde Nilgün Bodur hayranı biri olduğum için onun 5. Kitabını okumaya karar verdim ve kitabı almadan önce bu defaki içeriğini merak ettim ve internetten araştırdım biraz özet kısmını kadın öyle bir kapak başlığı bulmuş ki belkide her kitabında olduğu gibi yine bu başlıktı ilgimi çeken:
“Kaideye Tamah Etmeyen İstisnadır Hayat”
Düşününce çoğumuz belkide bu başlıktaki Tamah Etmemek kelimesinin anlamını merak edeceği z. Bence :Tamah etmemek:Aç gözlülüğün ve birşeyi olması gerekenden çok daha fazla istemenin diğer adı…Ve bazen şöyle cümlelerde ediliyor dur etrafımızda bu tamah etmeyen insanlar için: Süslü kafeslere, hazır yemeğe tamah edip insanların maskarası olmanın âlemi var mı?Düşününce manaları çok çok derin aslında ama beni etkileyen tek kısmı başlığı idi aslında kitabın. Baktığımız zaman başlıkta başlık olmuş ama okumaya başlamak için sabırsızlanıyorum ve okumadan önce araştırdığım kitap hakkında biraz edindiğim bilgileri sizlerle paylaşmak istedim. Hadi buyrun beraber öğrenelim…
Demişki Nilgün Bodur: Bu, sonu çok belli ama yolculuğu da bir o kadar gizemli olan hayatın yaşayanları hep haddinden fazla heyecanlıydı... Kaideleri ezberlemeye çalışırlardı bir yandan da. Çünkü tadına varmayı çok istedikleri ama ne yazık ki kısıtlı bir sürede gerçekleştirmeleri gereken ve de ellerine tutuşturulan, iade şansı olmayan tek yön biletleriyle çıktıkları gizemli yolculuklarında karşılaştıkları sapaklardan, doğru olanı seçmek isterlerdi. Yanlış sapaklarda oyalanıp zaman kaybetmek istemezlerdi. Ezberlerlerdi hayatın bütün yollarını, dağlarını, patikalarını, rüzgârlarını, ormanlarını, yangınlarını, fırtınalarını, acılarını, aşklarını ve başkaları tarafından yazılmış kurallarını... Tüm bunları öğrenmek için de; hiç yanlış yola sapmadan, hiç kaybolmadan, hiç çelme takılmadan, hiç şaşırmadan, hiç kaza yapmadan, hiç yaralanmadan ve hiç ağlamadan; mutlu, huzurlu, coşkulu ve gururlu bir şekilde yolculuklarını tamamlamış olanlara danışırlardı. Öğrendiklerini unutmamak için de büyük bir titizlikle not alırlardı. Kıyamadıkları zamanlarını başkalarının kurallarını bir deftere yazarken ve bir yandan da onları ezberlemeye çalışırken harcarlardı... Ama bilmezlerdi, aslında hayat kaidelere tamah bile etmeyen kocaman bir istisnaydı...” Nilgün Bodur’un  5. kitabı olark çıktı bu Kaideye Tamah Etmeyen İstisnadır Hayat. Ve yine eminim ki bu kitaptada bir acıdan yola çıkarak insanlığa, aşka ilişkin hisleri ve düşüncelerini, 9 yaşından bu yana tuttuğu “defterine” yazarcasına samimiyetle yazmıştır.Ve yine bizler bu kitabı okumayı bitirince  kendimize sormamız gereken sorularımız olacaktır. Ve bence ilk sorumuz da şu olacak: Gerçekten kural diye bir şey var mı, yoksa kural diye bildiğimiz her şey istisna mı?Hepiniz inşallah bu kitabı okursunuz. Hoşçakalın…