VURDUKÇA DÖNESİN, DÖNDÜKÇE VURULUSUN.... HELE Bİ DE KENDİ KENDİNE AŞIK' SAN, O ZAMAN HAPI YUTTUN İŞTE...

Aşk bela başa.. Başına almayan bu belayı, nereden bilir ki aşk' ı...
Bir zamanların efsane dizisi ‘Deli yürek…’
Kuşçu vardı.. Kuşçu karakterini canlandıran Emin Gürsoy…
Aşk üzerine sözleri tonla basardı Kuşçu’nun.. Tam bir Kuşçu fanatiği idim bende o vakitler..
Millet Yusuf Miroğlu delisi iken ben Kuşçu hayranı idim.. Tuhafım, mesele aşk olunca..
Döneyim hemen, bahsedeceklerime.. Kalede aşk başkadır derdim de, kimse inanmazdı..
Kale der iken, ben Çanakkale'den bahsediyorum.. Çanakkale' ye ilçelerin köylerinden  gelecekler, Çanakkale' ye demezler, Kale'ye gidiyorum derler ya, benim yaptığım kısaltma oradandı.. Kale der iken..
Bir de ne göreyim geçende..! ben gibi kale' de aşk' tan söz edilmesine rastlayınca, nasıl da şaşırdım o an..
Kalede aşk' ı anlatır dizelere rastladığım adresten söz edeyim.. Burası;  Germany.travel, Wikipedia idi..
Hikaye için, Trajik aşk deniliyordu kısaca ve şöyle geliyordu sonrasında kaleme alınanlar;
"Trajik bir aşk hikayesinin ev sahibi; Marienburg Kalesi, Almanya..."
Gidip göresim geldi, nasıl bir kale burası diye derin düşünceye kapıldım bu ilgi karşısında.
Kale, savunma amaçlıdır.. Nasıl olur da kale'de aşk yaşanır..!
Bu haliyle bence; ayrıca çok daha ilginç bu  anlatılanlar..
Tarih veriliyordu; "1857-1867 yılları arasında" diye önce.. Ardından da,
"Neo-Gotik üslup ile inşa edilmistir." tanımı geliyordu bahsi geçen kale için.
Mimarı, Hannover'in en etkili mimarlarından biri olan Conrad Wilhelm Hase imiş.. Ellerine sağlık Hase'nin..
Peki nasıl bir aşk' a sahne olmuş bu kale..?
Merak ettim haliyle, daha bir istekli okudum dahası anlatımları.
Şöyle geliyordu ilk cümle; "Hanover'ın son kralı, 5. George, eşi kraliçe Marie'ye doğum gününde bir kale armağan etmek ister.
Kalenin içi, Alman ahşap oymacılığının şaheserleri ile donatılır. 1720'lerden kalma antika gümüşlerle dekore edilir."
Kraldan ne kral hediye gelmiş kraliçesine.. para olunca, düşünülür mü hiç, masraf, gider vesaire..
 Düşünmemiş kral, vermiş buyruğunu, kale yapılmış..
Bahsettiğim hikayenin kaleme alındığı bu anlatımad; "Ancak kral George, bu ihtişamlı kaleyi hiçbir zaman göremez, zira gözlerini kaybetmiştir." şeklinde bir önemli ayrıntı da geçiyordu..
'Yazık..'  dedim içimden.. Sen sevdiğine muazzam bir hediye hazırlat, sonra göreme hiç bu güzelliği..
Gelelim, hikayenin, trajik aşkın devamına.. Anlatılanlara döneyim hemen.
Anlatım akıcı bir dille geliyordu, tam da şöyle;
"Ve kraliçe Marie bu ihtişamlı kalede bir gün dahi oturamaz, zira kalenin tamamlandığı yıl, Avusturya-Prusya savaşı neticesinde ülkesi Prusya tarafından ilhak edilerek kral ve ailesi sürgüne gönderilir."
Kadere bak yahu.. Adam kör oldu, kalanları sürgüne..
Aşk için yapılmış, aşkı yaşayanların yaşayamadığı bir koca kale olmuş.. Zavallı kale..
Aşk böyle bir şey işte.., Kimisi; zaman müsaade eder ise yaşanıyor, kimisi, taraflar ister ise..
Kader de girdimi devreye; kör olası oluyor aşk..
Ve kör olası diye bahsediliyor kendinden.. Kör olası aşk… Kralın yaşadığı körlüğü üzerine mi denilmiştir acaba, kör olası aşk sözü.. Bir ara da , bunu araştırayım.. merek ettim vallahi..