Bugün, o gün.. Dilek tutma günü..  Kim bilmez ki, HIDRELLEZİ...

Bugün, o gün.. Dilek tutma günü..  Kim bilmez ki, HIDRELLEZİ...
Hani. deniz kenarına gidilip, iki rekat namaz ve edilen dular.. Ve de tabi tutulan Dilekler..
Kimi, sahilde kum üzerin ev resmi çizer , olmadı araba bir de.. Genelde, Deniz kenarı bulunan şehirlerin, sahil bandında yer alan yaşam alanlarının sakinleri, erkenden deniz kenarına gidecek bu gün..
Sahlide, deniz kumu üzerine, kimi bir dal kimi parmağı ile çizecek isteğidini anlatır görseli.. kimileri, minik taşlardran oluşturacak, tutması için dua da edeceği  dilegini..
Bugünün anlamına dair, kaleme özenle alınmış bir paylaşıma rastldım sosyal medyada..     
Öncelikle bir vatandaş, adı; Ahmet Yaşar Ocak..
Akademisyen aynı zamanda ve de yazar.. Sayın Ocak' ın, bu önemli çalışmasını paylaşmış bir arkadaşım sosyalmedyada..
Ne de güzel anlatılmış bugünün özelliği, tüm detaylar var bahsedeceğim bu günae özel çalışmada.
"Daha çok Batı Türk dünyasında kutlanan bir halk bayramı." deniliyordu Hıdrellez için.. Bayramımız kutlu oslun o halde.. Sonuçta, Batı Türk dünyasının bir lokasyonu bulunudğumu coğrafya..En batı da Çanakkale..   
Hıdrellez için detaylı anlatımda şimdi sıra:
-Hızır ve İlyâs isimlerinin halk ağzında aldığı şekilden ibaret olan hıdrellez, kökü İslâm öncesi eski Orta Asya, Ortadoğu ve Anadolu yaz bayramlarına dayanan, Hızır yahut Hızır ve İlyâs kavramları etrafında dinî bir muhtevaya bürünmüş halk bayramının adıdır. Bu bayram, merkezini özellikle Anadolu ve Balkanlar’ın, Kırım, Irak ve Suriye’nin teşkil ettiği Batı Türkleri arasında, bugün kullanılmakta olan Gregoryen takvimine göre 6 Mayıs (eski Jülyen takvimine göre 23 Nisan) günü kutlanmaktadır.
Dahası da vardı detayların.. Hıdrellez üzerine; "halk arasında ölümsüzlük sırrına erdiklerine ve biri karada, diğeri denizde darda kalanlara yardım ettiklerine inanılan Hızır ve İlyâs peygamberlerin yılda bir defa bir araya geldikleri gün olarak kabul edilir." ifadeleri ile altı çizilen bu bölüme hayli dikkat kesildim..
Deniz yok ise, Hıdrellez'de dilek tutmanın da bir anlamı yok o vakit.. Beki de, ben yanlış aladım.. Neyse.. döneyim diğer detaylara.
Bir diğer ifade; "Ancak bu beraberlikte, ismi yaşatılmasına rağmen uygulamada İlyâs’ın şahsiyeti tamamıyla silinerek Hızır motifi öne çıkarılmıştır.
Dolayısıyla bu bayramda icra edilen bütün merasimler Hızır’la ilgilidir.
Bunun temel sebebi, İslâm öncesi devirlerde yukarıda zikredilen üç büyük kültürün hâkim olduğu alanda bu yaz bayramı vesilesiyle kültleri kutlanan insan üstü varlıkların daha ziyade Hızır’ın şahsiyetine uygun düşmesi ve onunla özdeşleşmesidir."
İlyas gitmiş halk dilinde. Cümle  kısaltılmış.. Millet olarak, pek severiz kısaltma kullanmayı.. Bu durumda, buna bir örnek.. 
Geçmişten günümüze, Hıdrellez kültürümüzde.. Bahsettiğim paylaşımda;
"Osmanlı Devleti’nde 6 Mayıs (23 Nisan) halk arasında yaz mevsiminin başlangıç tarihi sayılmaktaydı.
Eski takvimde yıl ikiye ayrılmış olup 23 Nisan’dan (6 Mayıs) 26 Ekim’e (8 Kasım) kadar süren 186 gün “Hızır günleri” adıyla yaz mevsimini, 23 Nisan’a kadar devam eden 179 gün de “Kasım günleri” adıyla kış mevsimini oluşturuyordu.
Hıdrellez de kışın sona erip yazın başladığı gün olarak kutlanmaktadır." diye bir ölümde yer bulunuyordu ki, çok öneli bilglier bunlar.. Bu nedenle, Sayın Ocak'a ayrıca teşekkürler..
Ahmet Yaşar Ocak hocanın,  bu değerli çalışmasında, "Hızır ve İlyâs’a tahsis edilen bu gün, İslâm dünyasının her tarafında kutlanmadığı gibi kutlandığı yerlerde de adı, tarihi ve yapılan merasimler aynı değildir." şeklinde altını çizdiği bir önemli bilgi daha geçiyordu.
Deniz kenarı yerleşim yerlerinin bu anlamda önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.. Şanslı insanlarız bizler.. Hep savunur özel insanlar olduğumuzu ve de Çanakkaleli olmaktan ne kadar çok gurur duymamız gerektiğini.. Haksızmış mıyım..!!!
 Hıdrellez üzerne, bir de şöyle bir bölüm vardı, Sayın Ocak' ın çalışmasında;
 "İslâm folklorunda Hızır ile İlyâs hakkında çok zengin bir inançlar ve efsaneler literatürü ve bu ikisinin yılda bir defa görüştüğü inancı mevcut olduğu halde bu gün belirlenmiş değildir;
hatta Türk dünyasının her tarafında 6 Mayıs kutlama günü olarak bilinmez.
Fakat muhakkak olan şudur ki, İslâm dünyasının önemli bir kısmında ve bu arada Türkler arasında her zaman hıdrellez adı altında olmasa da Hızır ile İlyâs’ın birleştiği günün hâtırası çok eskiden beri değişik günlerde ve biçimlerde kutlanmaktadır.
Nitekim XVI. yüzyılda İstanbul’a yerleşen Yesevî tarikatına mensup Türkistanlı müellif Hazînî, bu tarikatla ilgili çok önemli bir kaynak olan Cevâhirü’l-ebrâr min emvâci’l-bihâr adlı eserinde (s. 196), başta Buhara ve Semerkant olmak üzere bütün Mâverâünnehir’de Hızır-İlyâs adına şenlikler yapıldığını kaydeder.
Ayrıca Türkiye’deki Alevîler ve İran’daki Kızılbaş Karakoyunlu Türkmenleri (Çihiltenler) arasında şubat ayı ortalarında “Hızır nebî bayramı” adıyla hıdrellezden ayrı ve oruçla geçirilen bir bayramın kutlandığı bilinmektedir. Nevruz’dan altı hafta öncesine rastlayan bu bayram, eski on iki hayvanlı Türk takvimindeki yılbaşına tekabül etmekteydi (Mélikoff, VI [1975], s. 60-61).
Yalnız Anadolu, Balkanlar, Kırım, Irak ve Suriye Türkleri’ne mahsus bir halk şenliği olan hıdrellezin buralarda özellikle 6 Mayıs’ta kutlanması iklim ve tabiat şartlarıyla bağlantılıdır. Bu tarih, sözü edilen bölgelerde ilkbahardan yaz mevsimine geçişi belirlemekte olup hicrî takvim sistemiyle hiçbir ilgisi yoktur. 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece güneşin Ülker burcuna girdiği bir zaman parçasıdır. Bu tarihten 7-8 Kasım’a kadar bu burcu güneşin batışından sonra görmek mümkün değildir. Yılın diğer günlerinde ise Ülker burcu güneş battıktan kısa bir süre sonra görülebilmektedir. Bu suretle astronomik gözlemlere ve tabiat şartlarına uygun bir şekilde yıl kış ve yaz olmak üzere iki mevsime bölünmüştür. 8 Kasım bütün özellikleriyle kışın başlangıç tarihini, 6 Mayıs’a rastlayan hıdrellez günü de gerçek anlamda yazın başlangıç tarihini oluşturmaktadır (Gökalp, Quand le crible était dans la paille, s. 211-231). Pek çok arşiv belgesi, Osmanlılar döneminde devlet nezdinde bile işlerin yılın bu iki mevsimine, yani “rûz-i Hızır’dan (Hızır-İlyâs’tan) rûz-i Kasım’a” veya “rûz-i Kasım’dan rûz-i Hızır’a” kadar olan iki döneme göre planlandığını göstermektedir (meselâ bk. BA, MD, nr. 5, s. 295, 305; nr. 58, s. 83)"
Gelelim bu güne..Ve benim edeceğim duaya; 
Edilen tüm Dualar kabul olsun, tutulan tüm dilekler de tutsun inşallah..