Dile kolay tam 102 yıl oldu.

Dile kolay tam 102 yıl oldu. Cumhuriyetin ön sözünün yazıldığı Çanakkale, Türk’ ün Egemenliği ve bağımsızlığına kast edenlere de, son sözün söylendiği yer oluşunun haklı gururunu yaşadı.
Sokaktaki Çanakkaleliler, Zafer coşkusuna ortak olamamanın feryadındaydı dün. Kimi gördüysem, şikayet aynıydı.
Vardır bir bilinen. Geçen yıl da benzer serzenişler vardı, ondan önceki yıl da… 2013’e dek, pek de haberdar olamazdım sokaktan. Törenlerin icra edildiği gün, ulusal bir haber ajansının Çanakkale temsilcisi olduğumdan, tek bir törene odaklanır Çanakkale’ de olan bitene tanık olamazdım. Şimdi yerel basında olmamdan kaynaklı daha da sahadayım.  Yani il merkezinde daha çok vakit öldürüyor, halkla daha da iç içeyim. Kısaca durum farklı.  
Dün, şikayet konularından biri de, sıkı güvenlik önlemleri dışında, 18 Mart stadyumundaki törenin canlı yayınlanmasına karşın, Belediye Başkanı Gökhan’ ın konuşmasına yer verilmeyişi idi. Hatırlıyorum da, geçen yıllarda da benzer hal olmuştu.
Peki başkan ne dedi? Bu da önemli elbet.  Bir mesaj verildi Şehitler coğrafyasından. ’18 Mart, Barış’ a milad’ vurgusu ile hem de….
Belediye Başkanı Ülgür Gökhan'ın 18 Mart Şehitleri Anma Günü Ve Çanakkale Deniz Zaferi törenlerinde yer alan 12. Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan’a, Bakanlar, Vali,  Milletvekilleri ve Komutanlar başta olmak üzere, Ülkenin dört bir tarafından gelen Çanakkale Sevdalıları yanı sıra, , Çanakkalelileri selamlayarak başladı konuşmaya.
“Barışın Kenti Çanakkale’yi onurlandıran tüm kıymetli misafirlerimiz” diye seslendi tribünleri dolduran insanlarımıza. “Varlık sebebimiz Çanakkale’mize hoş geldiniz” diye de ekledi.
 “Bir ulusun uyanışı, akıl almaz direnişi, karanlık dehlizler aşarak aydınlığa çıkışı adına bir yolculuğa çıkarmak isterim” sözleri ile sürdürdüğü konuşması, tribünlerden gelen tepkilere maruz kaldı.
Başkan Gökhan’ ın, hani çok eleştirilen ve adı şükür pilavı olarak dile getirilen o konu yine gündemdeydi dün. Bu kez, 102. Yıl Zafer coşkusuna ortaklık etmek isteyen davetlilerden geliyordu topluca tepki.
Zordu bu anlarda konuşmak. Ne var ki Başkan Gökhan’ ın sözleri bu noktada; “Çanakkale kendisine çağıran, Çağırdıkları ile bir daha asla kopmaz bağlar kuran bir şehirdir.
Troia’dan Anafartalara, İda’dan Gelibolu’ya tarihin, coğrafyanın, efsanelerin Vahasıdır Çanakkale.
Hektor’la, Fatih Sultan Mehmet’le, Mustafa Kemal Atatürk’le, Ölümsüz kahramanların anavatanıdır Çanakkale” şeklindeki çıkışı ile ne yalan söyleyeyim, bir başka dikkat çekiciydi.
Canlı yayınlanmasına karşın törenler, Başkan Gökhan’ ın sözlerine Türkiye kulak veremedi kısacası. Oysa ki; “Herkes Çanakkale’yi, özellikle Gelibolu Yarımadasını, Ömründe bir kez olsun görmek ister.
 
Savaşın tüm şiddetiyle yaşandığı karşı kıyılara gelip, o havayı soluyanların, tüyleri ürperir, yürekleri titrer.
Yüz binlerce şehidin kanıyla sulanmış bu topraklar, yüz binlerce ziyaretçinin gözyaşlarıyla da sulanır” şeklindeydi sadece dedikleri. Hangi sözde yanlış, hangi sözde siyaset vardı? pek bilemedim açıkçası…
Benim doğduğum coğrafyadan, köyümden söz ediyordu bir de sayın başkan.
Hani Çanakkale denilince ilk göze gelenlerden, Kilitbahir sırtlarındaki o dizelerden;“Kilitbahir sırtlarında bir dörtlük selamlar gelip geçenleri; ‘Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın bu toprak, Bir devrin battığı yerdir. Eğil de kulak ver, Bu sessiz yığın Bir vatan kalbinin attığı yerdir’ şeklindeki vurgulu sözlerle Necmettin Halil Onan’ ın o şiirini okuyordu sayın başkan…
Ekliyordu sözlerine; “Şairin dediği gibi bir kulak versek, kim bilir bu topraklar bize neler söylüyordur?
Haydi, hep birlikte kulak verelim şimdi o sessizliğe. Mesela; bugün Boğazın altında yatan savaş gemilerini dinleyelim” diyordu ağzından çıkan sözler de, tribünlerde devam ediyordu bir garip tepki anı daha da hiddetli….
Bu noktaya kadar denilenlerde olduğu gibi, sonrasında da hayıflanacak bir çıkış yoktu hal bu ki.
Demokrasi bu demek. Bir Belediye başkanı topluca tepki alıyor tribünlerden. Demek ki bizlerde futbol maçlarında boşa öfkelenmiyor muşuz. Tribün psikolojisi buymuş demek.
Başbakanlık yıllarında olduğu gibi, Cumhurbaşkanı olarak da; Çanakkale’ yi Zafer Destanı yazdığı gününde yalnız bırakmayan 12. Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’a sesleniyordu bir de başkan Gökhan.
Diyordu ki; “Sayın Cumhurbaşkanım, Gelibolu Yarımadası; bir varoluş mücadelesinin adı ve soyadıdır. Bu yarımada ki, bir ANA’ dır.  Kucağında, koynunda sakladığı; dili, dini, rengi farklı, ama öz be öz evlatları vardır.
Bu yurda böyle bir ana ve bağrına bu kadar evlat artık yeter.  Ağlayan anaların gözyaşları dinsin, artık yeter”
Tribünlerdeki tepkinin sahiplerine de söz geliyordu konuşmada. “Sevgili Konuklar…” diyor ve ekliyordu Başkan Gökhan;
“Siperlere girin, Mutlaka siperleri görün, Başınızı kaldırıp sanki savaştaymışsınız gibi hissedin.
Gerçekten hissederseniz, centilmenler savaşı o an gözlerinizin önünde canlanır. Bir bakarsınız, Mehmetçik yaralı Anzak askerini kucaklamış.
Bir bakarsınız, düşman siperler arasında tütün, konserve takası başlamış,
Şimdi ise; Eğer açılmış ellerden daha fazlaysa sıkılmış yumruklar, Birleştirmeden daha çoksa ayrıştırmalar, yaftalamalar, yok saymalar İşte cehennem orasıdır.”
Anafartalar kahramanı Yarbay Mustafa Kemal’ in de bahsettiği o ruh’dan örnekle geliyordu sözler.
Başkan Gökhan; “Çanakkale ruhu çok derin bir ruhtur,  Ona mutlaka sahip çıkılmalıdır. Sahip çıkılmadığında, sonuç apaçık ortadadır.
Çünkü biz;  102 yıl önce vatan savunması için siper kazanları da gördük, 100 yıl sonra vatanı parçalamak için hendek kazanları da gördük” şeklindeki sözlerle PKK’ hı hainlere veryansın ediyordu.
Dünden detaylar elbet çok bu güne. Konuşmalardan sözlerde. Fakat, bir noktada ayrı bir tepki de, Belediye başkanı Gökhan’ ın üst aramasından geçilerek alınmasıydı stadyuma.
Üst düzey önlemler sokakta da vardı, stat da da. Sağcısı, solcusu, gazetecisi ve de vatandaşı hayli dertliydi kısacası. Tepki vardı bu duruma.
Çanakkale’ nin sokaklarında, stada 200 metre uzaklıktaki evinden, 45 dakika yürüyerek farklı güzergahtan geçerek tören alanına ulaşabilen,  Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Hafize Akıncı gibi, yoğun güvenlik önlemlerinden dertliydi dün Çanakkale.
Bu duruma karşı Denilenler, sokakta konuşulanlar az buçuk birbirinin aynısıydı.
Başkan Gökhan’ ın üst aramasından geçerek stada alınmasına tepki sadece Partililerinden değil, karşıt görüşlerden de geldi.
Mesela 7 Haziran’ ın Çanakkale vekili seçilen Kürşat Tuna’ nın ülkücü ablası Nagihan Tuna.
Sosyal medya hesabından geliyordu tepkisi; “Kocaman bir aferin size. Üstünü aradığınız Çanakkale Belediye Başkanı. Söyleyecek söz bulamıyorum. Çanakkale referandumda güzel bir süpriz yapacak hiç merak etmeyin.Tüm Türkiye'ye de örnek olacak…” sözleri ile.
Belediye Başkan yardımcılarından, Rebiye Ünüvar’ ın tepkisi ise mektupla geliyordu yine sosyalden. Sayın valiye hitaben yazılmış sözlerle.
Ve de tam olarak şöyle; “Sayın Valim, Bu şehir sizin güvenliği, sükuneti ve huzuru sizin himayenizde...
 Çanakkaleli bir vatandaş ve bu ülkenin yüceltilmesi için var gücüyle çalışan bir bireyi olarak bugün zaferimizin 102. yılında bir kez daha hayali sukuta uğradık. Sizlerin de huzurunda bu şehrin belediye başkanını koro halde tüm konuşması boyunca yuhaladılar, ıslıkladılar. Her gün milli iradeden dem vuranlar bu şehrin milli iradesine ihanet ettiler.
 Sayın valim ola ki Çanakkale halkı da stadyuma girebilmiş olsaydı ve Allah korusun şahsınız veya sayın cumhurbaşkanımızı ( ki hiç arzu etmem) yuhalasalardı yine yüzlerce polis eli kolu bağlı öylece bakacaklar mıydı?” şeklinde dikkat çeken sözlerle…
CHP’ li Çanakkale belediyesi Başkan yardımcısı Ünüvar, mektubunun devamında;  “Sayın Valim tüm içtenliğimle söylüyorum ve hiç şüphem yok ki tepemize coplar yağacaktı.
Sayın Valim ben bu şehrin her sokağında gezen ve halkıyla bire bir temas eden bir kişi olarak biliyorum ki, Çanakkale Halkı bu özel günde o stadyuma girememekten çok rahatsız ve yine biliyorum ki, dışarıdan gelen konuklarımızın bu şehrin seçilmiş belediye başkanına gösterdikleri bilinçli ve kasıtlı davranıştan çok rahatsız ve derin keder duyuyor”
Sözler biraz daha devam ediyor da, bende sonuçta mektupçu olmak istemem.
ŞanlI Zaferimiz hepimize bir kez daha kutlu olsun ÇANAKKALEM…