BAZEN VAR, BAZEN YOK HATIR...

Hatır, hatıra.. Önemli şeyler.. Kahve ile bağdaştırılan 'hatır' sahiden de öylemi? Bence, an ve zamana göre değişiyor.. Anılar olacak, anlamlı olacak bir de, belki..
Çok fazla deyimimiz var.. Her biri üzerine fasiküller çıkar.. Türk ata sözlerimiz ve çoğu zaman hayata entegre ettiğimiz deyimlermiz üzerine, düşününce şöyle en ciddi şekilde,  conta yaktırır..
Geçende bir paylaşımda bulunmuştum konu üzerine.. Bir kısmını tırnak içinde verdiğim, eşsiz tat için verdiğim bilindik ismin,başıma iş çıkaracağını hiç tahmin de etmemiştim.
Oldu bir kere, Trükeç bu, lastik misali.. nereye çekersen çek.. bahseder iken ismini yazdım; kah ' ve'  diye,tırnak içinde.
Neyse, bende bir anda takıldı kafa, "nasıl dile geldi ve bu deyim hep ezberimizde kaldı?" diye, araştırayım istedim haliyle.
 "Bir kahvenin 40 yıl hatırı var " deyimi için, kaleme alınan bir anlatıma rastaldım sonra.
Araştırır iken insan, bulamayaacğı yanıtın olmadığını da fark ediyor.. Araştırmak öneml yani.
Ben döneyim, araştırıp bulduğum ve dikkatlice okudğum anlatıma...
Bir tarihçesi var bu konunun.. Deyim, durduk yere çıkmamış ortaya..
Tarihçesine göre;  Üsküdarlı Bilge Yusuf ile Rum balıkçı Stelyo' nun hikâyesine dayanıypr bu deyimin dile gelişi, kimimize göre de var oluşu..
Yıl, hayli geçmiş.. 1895 ve yer Eminönü Yemiş İskelesi.. Hikaye bu ya, balıkçı kahvesine giren Osmanlı zabiti;
 " - bre Yusuf , herkese benden okkalı bir kahve , ama şurda oturan Rum palikaryasına yok..
Ona , kahvem de akçem de haramdır ".. deyiverir.
Balıkçı kahvesinin işletmecisi, ya da sahibi mi demeliyim bilemedim.. Adı zikredilerek seslenilen kahveci, yani Bilge Yusuf kahveleri ikram eder ısmarlandığı gibi, ısmarlanılanlara..
Bu arada, bir kahve de Palikarya Stelyo' nun önüne koyar..
Zabıt adeta kükrer; " - ben , ona haramdır demedim mi Yusuf " ..
Bilge Yusuf, hiç istifini bozmaz.. Ve sakin bir ses tonu ile;
" - Komutan , o kahve benden , ona da helaldir " der..
Stelyo minnetle bakar Yusufa..
Yıllarg eçer, sene 1905 olur... ,
Samos ( Sisam ) adasında,  Rum isyanı başlar.. İsyanı bastımak için Damat Ferit Paşa adaya asker çıkarır..
Kahveci Yusuf, yani Bilge Yusuf' da askerdir o ara..
Bilge Yusuf, adaya çıkan askerler arasındadır. Kader bu ya, ilk çatışmada esir düşer Yusuf..
Koskoca iki yıl.. Ber biri 365 günden, iki yıl esir kalır Yusuf.. Samos zindanlarındadır....
İkmi koca yılın sonunda, Rum çeteciler  esir pazarında satışa çıkarır Bilge Yusufu..
Esir alacaklar toplanır, cebinde akçası bol  olanlar..
Hikaye bu ya, Mezatda 5 para - 7 para sesleri arasından bir ses yükselir.
" - O Türke benden 5 kuruş, hemen alıyorum..". diye haykıran biri çıkar bu esnada.
Mezata katılanlar arasında, sessizlik hakim olur..
Rum alır Yusufu at arabasına bindirir ve köyün dışına çıkarır.
Denize yakın bir yerde, çüş dern atlara.. Araba durur..
Köle diye satın aldığı Bilge  Yusufa döner rum..
 " - Serbestsin Bilge Yusuf " der..
Yusuf inanamaz duruma, Rum' un ellerine kapanır..
" - beyim , kimsin necisin, beni neden özgür bırakırsın " der..
Rum döner Yusuf'a .. Sözleri başlar, hem de geçmişten bahisle..
İstanbul der önce.. Ardından da; " - ben balıkçı Stelyo " ..
Yusuf çözemez durumu, adamı tanımaz o anda..
Rum Stelyo, uzun uzun anlatır o günü..12 yıl öncesine döner, döndürür anıları..
"Yemiş iskelesi" der..  O günü, detaylarıyla anlatır ve;
 " - işte ben , bir fincan kahveyi helal ettiğin balıkçı Stelyo "
Göz yaşları sel olur bir anda.. Bilge Yusuf da da, Stelyo da da ..
İki tanıdık, 12 yıl sonra, sarmaş dolaş olur bu anda.
 Stelyo, Yusufu, kaçak yoldan İstanbul'a gönderir. Dostluk budur o anda.
Bu dostluk, dile kolay tam  35 yıl sürer..  Her yıl birbirlerini ziyaret eder iki dost..
Ve gerçekleşen her ziyarette, etrafına oturulan masanın, birer fincan kahve olmazsa olmazıdı hepr..
Bu anı, iki dostun çocuklarına, torunlarına, torunların dakendi çocuklarına anlattığı olur.. Nesilden nesile taşınır o güzel anı..
 Ve artık, dile dolanır bu deyim, hepimizin yeri geldiğinde kullandığına dönüşür;
"Bir fincan  kahvenin 40 yıl hatırı var... "