“KANATLANIP UÇMAK!…”

Rabbim her isteyene, istediği anda uçma yetisi verebilseydi, acaba nereye uçmak isterdik ilk olarak..
Bir tatil beldesine mi, çok uzak olmasa da gurbetteki bir yakınımızın yanına mı..
Ya da, işe geliş gidişlerde mi kullanırdık uçabilme yetimizi.
Sanırım, trafik derdinden kurtulmak için çok uçardık.. Hava yağışlı ve sisli olunca, durup düşünmek gerek elbet..
Hüma kuşu olabilmekten bahsettim dün.,. Hüma üzerine araştırdıklarımdan edindiğim bilgiler çok etkiledi beni.
Kuş , baştan aşağıya efsanevi bi şey.. Efsane olmak, tam bir efsanedir ya… Haa işte tam da öyle..
Uçmak insan oğlunun hep derdi olmuş.. Hazerfen mesela.. Uçmuş da.. Fakat, sonrası büyük ceza.
Gökyüzünde uçan insanlar düşleyin.. Gökyüzünde yazılacak ilk cezanın gerekçesi ne olurdu acaba..?
Hava trafik polisleri, ne de yorulurlardı değil mi..
Hüma kuşu üzerine edindiğim bilgiler ile devam edeyim biraz daha..
Hüma kuşu, Osmanlı, Türk, Fars ve Urdu edebiyatında sıklıkla başvurulan motiflerden biri olmuş..
Motifler arasında Hüma ve Hümayun mesnevileri ile kuşlar arasındaki konuşmalara dayalı alegorik eserlerin başı çekmesi meselesi de varmış.
Edindiğim bilgiye göre, sanata acayip yon vermiş Hüma.
Misal, Yedinci yüzyılda yazılan Gazali'nin Risaletü't-tayr’ ında, Ferîdüddîn-i Attâr' ın bu eserden yararlanarak yazdığı; Mantık-ut Tayr’da ve Ali Şîr Nevaî'nin Attar' ın eserine nazire olarak kaleme aldığı Lisânü't-Tayr’ da sıklıkla yer bulmuş.
Bedenleri olmasa da, Sanatsal ruhu uçurmuş insan oğlunda Hüma..
Ve dahası.. Misal; Halk edebiyatında Hüma Kuşu sıkça kullanılan bir sembole dönüşmüş o vaktiler.
Bitmedi, dahası da var. Saz şairleri eserlerinde çoğu zaman sevgililerini hatta kendilerini de Hüma Kuşu' na benzetmişler..
Kendini ve sevgiliyi Hümaya benzetmek moda olmuş adeta.. Sanatın modasına yön vermiş Hüma.
Kısacası, Hüma modası yaşanmış sayesinde.. Bunlardan bazılarını örnekleyeyim şimdi, dilim döndüğünce kalemim yazdığınca.
Bir destansı şiir Mesela..  ‘’Baktım gözüne kaşına, Benzettim Hüma Kuşuna.
Beni hicran ateşine Yakan dilber, kimsin sen?’’  Bu dizeler, Aşık Ömer’ den..
Bir diğer şirden mısralar da şimdi sıra.
‘’Hüma kuşu yükseklerden seslenir, Yar koynunda bir çift suna beslenir.
Sen ağlama kirpiklerin ıslanır. Ben ağlim ki belki gönül uslanır.’’
Fazlı FİDAN’ ın bu şiiri, bir başka düşündürüyor insanı.. Kelimelerin ağırlığına bakın hele..
Bu şiire resmen bayıldım.. Devlet var sonuçta başında.
‘’Devlet erdi ondan bana, Hacet değil Hüma Kuşu.’’
Bu dizeler Yunus’ un sonuçta. Yunus Emre’ de gleen sözler bular.. Gel de, rahmetle, özlemle anma şimdi Yunus’ u..
Ölümden söz etse de bu dizeler, Hüma idi bahsi geçen Ve deniliyordu ki;
‘’Huma kuşu yere düştü ölmedi, Dünya Sultan Süleyman'a kalmadı.
Dedim yare gidem nasip olmadı, Ağlama gözlerim Mevla kerimdir’’
Soyadı gibi, şiirleri göğe yükselen, sanatçı ruhu uçan adam.. Mustafa Uçar..
Herkes olur da, Karacaoğlan olmaz mı şimdi..
Demiş ki Karacaoğlan; "Karacoğlan der ki gönül uğruna Gökte melek yerde hümâ yavrusu."
Ve de gözler üzerine dizeler.. "Baktım gözüne kaşına, Benzettim hümâ kuşuna
Beni hicran ateşine , Yakan dilber kiminsin sen"  der iken Aşık mer, tonlarca basan laf etmiş Hüma için..
Bir de şu örnek; "Lâyık mıdır yara açma, Hümâ gibi yüksek uçma
Gelip üstümüzden geçme, Tabip olan yara bağlar"
Gevherî’ den bu dizeler.. Anlamı düşündüren.. Hüma olunca mesele, zaten düşünmeden de etmeyecen.
Geldik bir güzelim örneğe daha.. "Ben hümâ kuşuyum koldan uçurma, Yazık olur sonra pişman olursun" dizelerine.. Sivaslı Aşık Sıdkı, ne de güze demiş.. Ağzına sağlık.. Rahmetle anıyorum Aşık Sıdkı’ yı..
 
 
Son bir örnek ile noktayı atayım günü..
“Yücelerde olur ol Hüma Kuşu, Dostun muhabbettür işi. Pirim ‘Hatayî’ dir, cümlenin başı Dîdâr ile muhabbete aşk olsun!”  demiş, üstat.. Yaşa be Hatayi…
“Zülf-i siyahı sâye-i perr-i Hümâ imiş, İklîm-i hüsne anun içün pâdişâ imiş.” der iken Bâki,
Kısacası;  her Saz şairi, Hümâ kuşunu andığı vakitler, sözü hep bütün özellikleriyle sevgiliye getirmişler.