Eskiden vardı böyle bir  sistem.. Üniversiteye giriş sınavında uygulanırdı.. halen devam ediyor mu acaba..!

Yanlış, neye göre yanlış acaba.. Doğruyu götürdüğüne göre, ölümcül olmalı.. İnsan için en önemlisi yaşamak.. Yani, yaşamak böylesi önemli iken, yaşamanın önüne ne geçebilir ki..
Birileri, ölmeyi bayılmak zannediyor olmalı.. Öyle değil, kazın ayağı.. Ölüm bedrendeki ruhu çeki alıyor,  cesetsin artık gerisi hiyake..
Gün gelecek, herkes için okunacak bir Sala..  Kimi tanımasa da, rahmet dileyecek ardından, kimi tanısa da, belki de verilen Sala'yı da duymamış olacak.. Toprağagridikten sonra işitecek haberi, ya ah ya vah diyecek. Kısacası, buna da eyvallah..
Günü öyle, ya da böylegeçirmek ise mesele, o haled mesele bitmiştir..
Doğru bildiklerimizin,yanlış olduğunu anladığmız o garip anlardan bahsedecektim, kafa gitti yine bende, nerelere geldim..
Hay aksi.. Oluyor bende bu aralar hep böyle.. Yaşlılık mı desem, hayata ara ara mola verme vakti geldi mi desem.. 
Çok bilindik bir isim için kaleme anılanlara rastaldım geçende.. Güzelliği ile vurgusu yapılan bir kadından bahsediliyordu aktaraya çalışacağım o yazıda.
Başlık atılmıştı; "GERCEK KLEOPATRA..." diye.. Hoppala, nasıl ani oldum ben de o anda..!
Muhtemelen bir belinin araştırması osnucu varılan kanıdan söz ediiyordu, aktaracağım bupaylaşımda.
İlk cümle; "Gercek Kleopatra aslen bir yunanlı." diye kurulmuştu.
Zaten, her şeye sahipçıkanlar şu komşudakiler.. Acaba, yine öyle bir durum mu bu..! Diye bir soru düşüt hemen akılma.
Bizim cacık, baklava ve sayamayacağım birçok lezzete hep sahip çıkanla da komşudakiler değil mi ayrıca...
Neyzse, ben döneyim Kleopatra meselesine, asmında kim ve nereli olduğuna.
Savunulan görüş bu ya; " İskender İmparatorlugu dagılınca Mısır Ptolemiosa kalmış, Kleopatra Ptolemios Hanedanın üyesi olarak, boyu 1.52 civarında olara tarif edilir olmuş.
O yılları yaşayanlardan işitilse detaylar, günümüze dek nasıl geldi, o da ayrı bir soru ya, neyse.
Behsettiğim anlatımda; "Gerci o dönem ortalama boy düşük mesala" deniliyşor, adından da;  Büyük İSKENDERIN boyu 1.56" diye tbir ifade de yer buluyordu.
"Ne öyle o öyle.. neresi büyük, ismi mi sadece .." denilesi bir durum.. Buna da bir hoppala çekmeden edemeyeceğmi şimdi. 
İskender için bir tarif geliyordu. Terif der iken, yoğrutlu İsked-nder değil tarif diyebahsetitğim.. İskender' in eşgali.
 " Yüzü kemikli, alt dudagı kalın, burnu  Kartal burun" diye yüzünden söz ediliyordu İskender' in..
Cemali böyle imiş Byük İskender' in..  Burnu için ayrıca, "belirgin şekilde kemerli." de deniliyordu.
Roma'da özellikle o yıllarda, Kartal burun sahibi olma statü göstergesiymiş.. Estetik vesaire imkanı olmadığından, Kaürta burun Allah tarafnıdan varsa var, yoksa yok yani.
Dip not; bundan dolayı imiş;  Kartal burna Roma burnu denilmesinin nedeni..
Bizde de, Doğan görünümlü Şahin' ler moda idi bir ara.. Hiç duymadım mesela Kartal görünümlü Şahin ifadeesini. 
Güzellik anlayışı, Roma'dan günümüze ulaşmış olmalı.. San ki güzel olan kişi kalkık burun, ördek dudaklı olmak zorunda... Böylesini sevenler çotur aramızda.
İşte belkide bu yüzden, bu anlayıs yuzunden estetıkçiler çuvalla kazanıyor parayı.
Bize göre, durum farklı aslında. Guzellık anlayısı hep zamana göre değişim göstermiştir. Moda da belirleyici olmuştur bu durumda.
Yakın zamanın modası, 80 ve 90' lara tanık olduğumdan çok örnek verebilirim fakat gerek yok..
 Yunanlı varsayılan  Kleopatra' ya döneyim yedine..  Savunulan bir görüş şöyle; "O zamana göre guzel kabul edilmiş"
Güzelin zamanı mı olur Allah aşkına.. Güzel güzeldir Nokta.. Bir de şöyle bir ösmz vardırn bizde, "Ben güzele güzel demem, güzel benim olmayınca.."
Bu da, tam bizlik bir anlayış, fakat detayına iner isek, güzel de bir anlayış..
Bu gün, günlerden şaka günü.. Şaka yapacak haliniz kaldı ise, şakalaşın derim.. Gelecek  1 Nsan' ı belkide  ya göreceğiz, ya da ne mümkün..