İki ayrı açıklama, iki değerlendirme ve neden ‘evet’, ya da, neden ‘hayır’ üzerine sözler.

Referandum’a kilitlendik. Sahada iki ayrı cephe var ve iki cephe için savaşçılar çeşitli söylemleri ile Yeni Anayasanın kabul edilip edilmemesini sağlayacak oylama için konuşuyor.
Neden kabul edilmesi ve neden kabul edilmemesini anlatır açıklamalar elbette çok. Özet geçelim desem, özet geçilecek gibi de değil edilen laflar.
Eşit bir anlatıma kalkışsak, o da zor. Çünkü söz, birbiri sıra paylaşılmaz ise, sözlükten çıkıyor.
Ben yine de çaba göstererek, önce AK Parti cephesinden neden ‘evet’ denmeli için edilen sözleri aktararak başlayayım bu güne.
AK Parti Grup Başkanvekili de olan Çanakkale Milletvekili Av. Bülent Turan: "Türkiye'nin güçlenmesini istemeyen ülkeler "Hayır" yarışına girdi" diyerek, oluşturulan sınır ötesi cepheye dikkat çekiyor
Sahi bir de bu var. Avrupa… Tam da bu noktada çıkışıyor sayın vekil Av. Turan.
Referandum sürecinde, Avrupa ülkelerinin Türkiye'ye karşı tavrına sert cümlelerle tepki veriyor.
"Türkiye'nin güçlenmesini istemeyen ülkeler hayır deme yarışına girdi. Bu ülkeler Bakanlarımızı konuşturmamaya çalışarak, bir anlamda bizim neden "Evet" dediğimizi göstermiş oldu" diyor.
 Almanya ve Hollanda'nın, Türkiye'deki Bakanlara karşı tavrını sert bir dille eleştiren Çanakkaleli vekil Av. Turan; "PKK'ya, HDP'ye göz kırpan, IŞİD'e hayır deyip de PKK'ya evet diyen Almanya, Türkiye'nin kendi bölgesindeki gücünün farkında olduğu için kavgaya girdi. Tabiri caizse" şeklindeki sözleri ardından,  Almanya ve Hollanda'da yaşanan bu durumun "Evet" iddiasının ne kadar doğru olduğunu gösterdiğini vurguluyordu, önceki gün katıldığı bir ulusal kanalın canlı yayınında.
 "Tüm milletimizin, Almanya'nın neden hayır dediğini, hayır diyenlerle neden paslaştıklarını iyi izlemeleri gerektiğini düşünüyorum" şeklindeki sözleri yanı sıra, bu konuda açtığı başlıklar birden fazlaydı sayın vekilin.
Özetleyecek olursam diyemeyeceğim, bir durum ile karşı karşıyayım. Bizim işimiz de zor. Ya denilenleri, en can alıcı kısmıyla aktaracağız, ya da üstün koru bir gayret ile tepki alacağız.
Bu noktada, denilenleri paylaşmaktan başka bir çare kalmadı. Sıkılmayacak ve bilgilenmek için okuyacaksınız. Ya da okumayacak.
Sayın vekil, sınır ötesi çıkışına bir de Ana muhalefeti ekliyor. CHP'nin referandum sürecinde "daha saygın" davranmaya çalışmasının bir taktik olduğuna dikkat çekiyor.
Diyor ki; "CHP'nin Almanya'ya tavrı kısa vadede iyi de olsa, fabrika ayarlarına döndüğünde yani 16 Nisan akşamında göreceksiniz ki eski tavırlarına dönecekler. Yıllardır milletle barışamayan, bizi itham eden, CHP'nin şu sözümona "sevimli" hali evet'in rüzgarına bağlıdır. "Evet"in gelme ihtimali bile CHP'yi milletle barıştırmıştır. O yüzden "ya kendisi gelse ne olur"u milletin takdirine bırakmak istiyorum".
BU ARA BAŞLIĞA DİKKAT.
Sayın vekil Av. Turan, “KİMSE MİLLETE RAĞMEN İŞ YAPAMAZ” diye sert sözlerle konuşuyor. CHP liderinin tar geliştirdiğini önü sürüyor.
CHP'nin daha sessiz bir kampanya yürütmesinin,  "Hayır" kampanyasını güçlendirmek için yapılmış bir taktik olduğunu önü de sürüyor.
Ve diyor ki; “ Bu süreçte Kılıçdaroğlu ve ekibi bir tarz geliştirdi. Daha saygın olmaya, milletle barışmış gibi yapmaya çalışıyorlar. Sürekli millete tepeden bakan, göbeğini kaşıyan adam ithamında bulunan, halk yanlış seçer, oylar tartılır diyen insanlar son dönemde Almanya'ya karşı durmaya çalışıyorlar. AK Parti'ye AKP demekten vazgeçiyorlar. Yüzde 51'den fazla oy almak kaydıyla Başkan olacak bir Cumhurbaşkanı'nın olacağı bir ülkede millete rağmen bir iş yapılmaz. Yıllardır milletle barışamayan, bizi itham eden, CHP'nin şu sözüm ona "sevimli" hali ‘evet' in rüzgarına bağlıdır. "Evet"in gelme ihtimali bile CHP'yi milletle barıştırmıştır. O yüzden "ya kendisi gelse ne olur"u milletin takdirine bırakmak istiyorum”
Bu sözlere elbet karşılık gelecek. Fakat hangi ara gelecek, onu bilmek zor. Çünkü, karşılıklı söylemlere yanıt verecek olunsa, kimse ‘neden olur’ ya da ‘neden olmaz’ı anlatmaya fırsat bulamaz.
 Peki ya seçmen bu durumda ne yapacak. Yapılacak galiba şu;  Anayasa değişikliğini içeren 18 maddeyi, bir Anayasa profesörüne yorumlatıp, başımızın çaresine bakacağız.
Bir ara başlıkla geçen çıkışı daha vardı ki sayın vekil Av. Turan’ ın, o’ndan da söz etmeden edemeyeceğim. ‘AK PARTİ DEĞİL MİLLETİN MESELESİ’ diye aktarılabilecek bu başlık altında dedikleri tam olarak şöyleydi;
“AK Partili yıllardan önceki yıllara baktığımızda, 1,5 yıldan az sürede yapılan seçimler, 6 aylık hükümetler görüyoruz. Ülkemizde 20 yılda bitmeyen hastaneler, 5 yılda 10 yılda bitmeyen okullar vardı. Ama şimdi hastanenin ömrü bir yıldır, okulun 6 aydır. Çok hızlı iş yapılıyor. Bu istikrara bağlı. Ama bu istikrar AK Parti'den kaynaklı bir istikrar. Bizim şu an Meclis çoğunluğumuzdan dolayı, Cumhurbaşkanımızın bizi tanıyor, bizim onu seviyor olmamızdan dolayı hiçbir sorunumuz yok. Bunu ben söylediğimde Sayın Kılıçdaroğlu grup konuşmasında adeta sabote ederek "bakın itiraf ediyorlar" dedi. Evet itiraf ediyorum. AK Parti'nin şu an hiçbir kanunu geçirme sorunu yok, her kanunu geçirebiliyoruz. Ama mesele AK Parti değil ki, bu milletin kendisi meselesi. AK Parti bugün var yarın yok. Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanımız başımızın tacı, ama bugün var yarın yok. Biz diyoruz ki öyle bir sistem olsun, bizden sonra da Tayyip Erdoğan'dan sonra da bir yılda bir değişen hükümetler olmasın, 5 yılda bir olsun. Vesayet odakları, darbeciler araya girmesinler. O yüzden, yüzde 51'den fazla oy alacak bir milletin evladı mutlaka milletle yürüyecektir. İstiyoruz ki Tayyip Erdoğan'dan sonra da bu ülkenin güçlü liderleri olsun, 15 Temmuz girişimi olursa bile o güçlü lider çıksın milletiyle beraber elinin tersiyle bunları ittirsin”
Xxxxxxxxxxxxxxx
CHP NE DİYOR..?
Derler ya, madalyonun diğer yüzü. Umarım, madalyon benzetmeme darılanlar olmaz. Amacım, benzetme ya da benzetmek değil…
 Türkçe işte, nereye çekersen çek, uzar gider. CHP Çanakkale Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi olan Av. Muharrem Erkek, Meclis Genel Kurulunda yargının siyasallaşması ve güncel konularda Partisi grubu adına söz alıyordu önceki gün.
Başkentten ses veriyordu CHP’ li vekil sayın Av. Erkek.
Referandumdan ziyade, sosyal yaşama ilişkin de sözler vardı konuşmanın içeriğinde. Mesela mı? Şunlar mesela;
Ayvacık’ta meydana gelen deprem sonrası bölgenin durumunu ve hemşehrilerinin sorunlarını anlatması gibi. CHP kurmayı Av.  Erkek, kendi anlatımıyla OHAL döneminde yaşatılan haksızlıklar, bu nedenle intihar eden, yaşamını kaybeden, ailesi ve kendisi mağdur edilen, süresiz açlık grevine başlayacak mağdurlar diye sürdürüyordu konuşmasını. Tabi iddialarla…
Sonrasında geliyordu, dediğim iddia. CHP’ li vekil Av. Erkek, 
Evet, değerli milletvekilleri” diyerek, Genel kurulu izleyen, TBMM’ de gurubu olan partilerin mensuplarına sesleniyordu.
Ve diyordu ki; “Olağanüstü hal dönemindeyiz. Demokrasi, özgürlükler, hukuk askıya alınmış durumda ve maalesef, “Bu millete olağanüstü hâlde bir referandum yaşatmayacağız.” diyen Sayın Başbakan açıklamış ki -herhalde talimat öyle geldi- OHAL üç ay daha uzayacakmış”
Bu ilk iddia. Sonrasında da var iddialar. Diyorum ya, hangi söze karşılık verilmeye kalkınsa, referandum sürecine dair propaganda yapma zorlaşacak. Sahada Milleti, neden olur ya da neden olmaz’ı anlatmaya çalışmaya vakit kalmayacak.
Dönersek yine sayın CHP’ li vekil Av. Erkek’ in dediklerine, bir dizi anlatım ile önü sürülenlere;
Şöyle kuruluyor sayın Erkek’ in ilk cümleleri; “Bu OHAL sürecinde ciddi mağduriyetlere sürüklenen, aileleriyle birlikte, giderilmesi imkansız mağduriyetlere sürüklenen aileler var, akademisyenler var” denilerek.
Sonrasında, KESK’e bağlı sendikalardan bugüne kadar toplam 3.100 kişinin ihraç edildiği başta olmak üzere, ihraç edilenlerin,  öğretmenler, doktorlar, akademisyenler, mimarlar, kısacası bu ülkenin yetiştirdiği insanlar olduğuna dikkat çekiyor sayın vekil Av. Erkek.
Konuşmasının bu bölümünde, ‘ve’ diyor ekliyor Vekil Erkek; “Bunların hiçbiri FETÖ’cü değil, bunların hiçbirinin de terörle bağlantılı olduğuna kesinlikle inanmıyoruz” diye.
Çok dikkat çeken ifadeler olduğunu düşündüğüm konuşmasının son bölümünde ise; “Bakın” diyerek Genel kurulun katılımcı vekillerine; “Yargı siyasallaşırsa, yargı bağımsız ve güçlü değilse anayasanız, yasalarınız dünyanın en mükemmel hükümlerini de içerse temel hak ve özgürlükler, demokrasi güvence altında değildir” diye sesleniyor Milletvekili Av. Muharrem Erkek.
Ve referanduma ilişkin kuruyor cümlelerini. Söz aldığı mecliste.
Aslında sözlerinin bu haliyle de yepyeni bir iddia ile geliyor gündeme sayın Vekil Av. Erkek;
“Yine, suistimalci bir Anayasa değişikliğiyle milletimizi karşı karşıya bıraktınız. Suistimalci Anayasa değişikliğine en güzel örnek 12 Eylül 2010 referandumunda yaşandı” diyerek.
Bu kadar çok iddianın, tabiri caiz ise havada uçuştuğu bir süreç yaşıyor ve bu gergin havada gidiyoruz sandığa. Allah, ben dahil tüm seçmenlerin yardımcısı olsun.
Zor bir karar, zor bir oylama… Bu kadar soru işareti oluşturan iddia yüklü söylemler içinde, kim haklı, kim değil’ i, kim nasıl belirleyecek.
Yaradan, Hepimize kolaylıklar vere…