Yaşı tutanlara bu diyeceklerim.. Var mısınız... Bizi anlatmaya.. Anlatayım da yine heyecana gark olalım..

Yaşı tutanlara bu diyeceklerim.. Var mısınız... Bizi anlatmaya.. Anlatayım da yine heyecana gark olalım..
Yaşı 50, 70 Arası Olanlar... Bu sözlerim size.. Hatırlayın geçmişi.. Ne güzel günler ve yıllar dı değil mi..
Hepimiz, şahsına münhasır özel üretilmişleriz bence.. Yokluklar içinde yetişmiş, çoğ3u kez de yaralı bir nesil… Ya koşar öken düşüp, dizleri parçalanan, ya top oynar iken, ya da 9 kiremit heyecanında.
Yakartop’ dan hiç bahsetmeyeceğim..
KİM DİK YAHU BİZ.. KİMLERİZ..?
Doğumu, tevellüt’ ü mü demeliydim yoksa..  Neyse, ikisi de aynı kapıya çıkıyor sonuçta..
Kafa kağıtlarında; Doğum 1950 ile 1970 yılları arasında  iseniz, bizdensiniz..
“Bu dünyaya merhaba demiş en genci 50, en delikanlısı 70 yaşında ve HALA 18’LİK DELİ TAYLAR GİBİ İDEALLERİNİN PEŞİNDEN KOŞAN HESAPSIZ NESİL..” şeklindeki ifadeyi, benimkine benzer bin anlatımdan kopyaladım, hatırlatayım..
Ve bizlere anlatır bir ifade; “Hiçbirinin altına hazır bez bağlanmamış nesil…”
Hakikaten de öyle büyümüşüz.. Patiska bezler, falan filan..
Höllük üzerinde yatmış, şeker çuvalından pantolon, canik lastikten ayakkabı giymişlerimiz, daha da eskiler.. 70 öncesi doğanlar..
Gerçi… Anadolu’da doğup büyüyenleri de kapsıyordu Höllük.. Bizim buralarda yok. Amerikan bezi, patiska yani bize bağlanan.. 
Kimin evin de keçi koyun, hatta inek yoktu ki o yıllarda.. Gerçi  bizde yoktu, amcamlar da vardır büyük baş..
Ben değilim de, birçok arkadaşımın, inek beslemişliği var..
Bir garip nesil boşa denilmiyor bize. Çoğumuzun hiç bebeklik ve çocukluk fotoğrafı bile yok..
Ve işin gaibi,  kreş, dershane, özel okul falan da bilmedik..
Bilmedik de, bu gün her birimiz ayrı bir profesörüz.. Deseler ki şuna ders ver, vallahi de vermeye kalkacak kadar öz güvenliyiz.
En yakın 74’e bildik. Harp olarak.. Darp’ a gelince, vallahi çok gördük.,. Kimi zaman kız yüzünden, kimi zaman klasik mahalle savaşları..
Baskı, çatışma, sorguda işkence görmüşlerimiz de çok.. Kimler yok ki Filistin askısını görmemiş.. Hekes görmüş.. O kadar çok yani..
Geleyim en önemli meseleye: İHANET VE KALLEŞLİKLE işi olmayan nesil..
İşte onlarız biz yahu.. Devlet önceciliğimiz. Devlet var olacak ki bizler olalım.. değil mi..
Tabi şu da var, Bir dönem, insanın hayvan yüzünü görmeyeni kalmamıştır bu neslin…
En azımız 5 ihtilal, 6 muhtıra, 7 post-modern darbeden sağ salim paçayı yırtmışlarız vesselam
80’i net hatırlıyorum.. Sonrası post modemleri daha net..
Hele hele, ekonomik krizler.. Çoğundan nasibini alanlardanım..
Tecrübe abidesi yoklukla terbiye edilmişliğimiz var.. Direnç abidesi bir nesiliz kısacası..> Şükretmeyi de bilenleriz..
Diyorum ya; özel üremiz. Yani; bu nesil özel bir nesil, birbirini vatan için katletmiş… Vurmuş, vurulmuş…
Dövmüş, dövülmüş… Ne yaptıysa yoluyla yordamıyla kendi meşrebine uygun ahlakına yakışanı yapmış…
Düşmanında merdini aramış, buldu mu hakkını teslim edip onu da sevmiş…
Yürekli, yüreğinde sevgi dolu nesil.. Dostun namerdinden, arkadan hançerleyeninden nefret etmiş nesil…
Birbirini yok etme pahasına ölümüne mücadele etmiş, ama neslini tüketememiş, halen var olan nesil.. Özel üretimiz nokta.…
Sayılar olmuş bazen neslin tarifi.. Mesela; 68’liler de 78’liler… Kuşak denilenler de yok değil, bu sayılar verilir iken..
Bu neslin üretim harikası mı yoksa üretim hatası mı tartışılır ama; bu neslin istisnasız tamamı karşılıksız hesapsız bu vatanı sevmiştir…
Vatan delisiyiz.. Ölümüne severiz.. Vatandır aşkımız, sevdikçe daha da severiz..
1950 ve 1970 yılları arasında doğanlar gerçekten özel üretim, çoğu yatılı okumuş, kardeşlik ve paylaşma duygusu zirve yapmış bir nesil kısacası…
Çok kitap okumuş, en azı liseyi bitirmiş, hayatı yaşayarak öğrenmiş… Hayat zede aynı zamanda bu nesil.
En azı simitçilik, olmadı ayakkabı boyacısı, tamirci çırağı, inşatta amelelik, pazarcılık hamallık yaparak okul harçlığını çıkarmıştır… Su satan, mısır satan, denizden midye çıkarıp, dolma yapanları saymayacağım ayrıca.
Ne ailesine ne devletine ekonomik yük olmamış, geneli bir baltaya sap olmuştur… Balta demiş iken, vatan savunması için kazma kürek olsun yeter de diyenleriz..
Hele ki, Çanakkale doğumlular.. Hepimizin taşıdığı ruh, işte o ruh.. Çanakkale ruhu..
Muhanete muhtaç da olmamış, ezilmiş ama ezik kalmamış nesil olarak, özel üretimiz nokta..
Eğilmemiş, el etek öpmemiş, aç yatmış, kuyruğu dik tutmuş bu nesil, Kan kusmuş, kızılcık şerbeti içiyorum demiştir de ayrıca.
Bu neslin üretimi sonlandı… Kullanım sureleri doldu, tedavülden kalktı da sanmamak gerek.. Çanakkale ruhunu bedeninde hep taşıyan bu nesil,  her 18 Mart’ daü, Zümrüt’ ü Anka gibi, küllerinden doğuyor..