Böyle haykırmıştı eserinde, rahmetli Teoman amca.. Çanakkaleli bir üstat.. Teoman Alpay

Böyle haykırmıştı eserinde, rahmetli Teoman amca.. Çanakkaleli bir üstat.. Teoman Alpay
Rahmetli babam Mustafa Agah kaptan  gibi, 1933 doğumlu bir Çanakkaleli.. O yılların insanları duygu yüklü isimler.. Tevellüt miselesi kimilerinde duygu, sevgi ve vicdan..
Kadını baş tacı edenler.. Eskilerde öyle idi.. Kadın hanenin önemlisi, hali ile baştacı edilendi..
Günümüzde, baskının, şiddetin, her tülü eziyetin adına dönüştü..Mehtemeldir ki bugün yine, bir yerlerde, dün ve dünden önce  yaşanılan olacak.. Yine kadına şiddet uygulanacak.. Kexşke olmasa da, keşkeler ile olmuyor işte..
Şiddet mağdurları bitmiyor.. Bitmeyecek de... Yasalara arğmen, ağır cezalara karşın, yapan yapıyor, eziyet sürüyor...  
Bugün 8 Mart.. Yine mangalda kül bırakmayacak şekilde konuşmalar yapılacak.. En yüksek perdedren laflar edilecek, süslü püslüifadaeler kadın için kullanılacak.. Koünuşulup unutalacak sonra da..  Keşke utunultamasa.. Da' keşkeler ile de olmuyor işte..
Uzak bir köşeden, ta Kayseri'den konuk yazarımız Mehmet ağabey pek de güzel başlık attı bu güne özel..
"KADIN…." dedi ve ekledi;
"Kadınlar gününü oldum olası sevemedim.
Hele de ülkemizde ticari meta haline getirilen, anlamını, içeriğini kavramadan kutlanan günlerin aslında hepsine karşıyım.." diye..
Doğru bir bakış açısı..  Şahsen,bende de zaman zaman bu duygu hasıl olmuyor değil.. Önemli gnüler senede birg ün edğil, her gün aynı incelik ile anılıp, kutlanmalı.. Güne özel hediye ise, her gün alınmalı.. Neyse, bu da ekonomi meselesi..
Konuk yazarımız Mehmet Uzel' in dahası dedikleri de vardı..
"Nasıl olmam ki, 2022yılı içersinde öldürülen kadın sayısı 450 ‘nin üzerinde" vurgsuu yaparak, "içeriğini kavramadan kutlanan günlerin aslında hepsine karşıyım.." görüşüne, çok çarpıcı bir rakam sunarak, karşıtılğnını asıl nedenini pek de güzel gösteriyordu.
Herbirimizin aklına zaman zaman düşen bir soru ile devam ediyordu Mehmet ağabey. Diyordu ki;
"Ne oldu bu insanlara..!"
Ve hemen arıdndan da; "Beyinlerine virüs mi girdi anlamış değilim !...
Bu sevgisizlik, bu nefret niye niçin?
Nerede bu ülkenin sosyologları, sosyal bilimcileri?
Eğitimcileri nerede !... 
İnsan hayatının hiç mi değeri yoktur?
Bu ülke de insan olmak, hele de kadın olmak tarifi mümkünsüz bir kederdir."
Sorular basit, sıralamaya kalksak, niceleri var aslında.. Binlerce soru çıkar bu durumda..
Kayserili mesleki büyüğüm Mehmet ağabey; 
"Eğitim yok, düşünmek yok, yazmak zaten yok." vurgusu yapıp, ardından da şöyle devam ediyordu güne özel sözlerine;
 "O halde kadınlar niye var oldu..
 Salt yemek, içmek, çocuk doğurmak içinmi var kadın?
Kadın gülmez, gülümseyemez, kahkaha atamaz günah. Kadın hamile ise sokağa çıkmaz.
Kadın otobüse binemez. İlle de binecekse, Allah' tan Kayseride pembe otobüs yok, pembe olanına binmeli...
Bisiklet mi? Aman Allah, o zaten şeytan icadı..
Şort giyemez..Ama şalvar olabilir tabii..
Asansöre... binemez... Hem asansör gavur icadı..Yürüyüş yapamaz..
Kadın yatmaz, uyumaz.. İlle de uyuyacaksa yorgan ve battaniye kulanmamalı.
Hem zaten kadın üşümez ki.. Kadın açıkmaz, gülmez, düşünmez, ağlamaz, susamaz.. Çünkü kadın insan üstü bir varlıktır.
 Nasıl olmasın ki, yoksulluk içinde bile taştan ekmeğini çıkaran kadın..
Hatta; taşı kaynatıp suyuna ekmek doğrayan kadın..
Acısını, sancısını, bağrına basıp, tarlada çapa yapan evde çorbayı kaynatan da kadın!...
Dikiş, nakış yapıp elini kanatıp, para kazanıp çocuk okutan.. Evde aile içi şiddete katlanıp, kader diye ağlayamayan bile..
Namusunu,şerefini,ırzını korumak için hapse düşen..Onlar sadece kadın..Onların adı kadın...
Aş iş derken hayatı orda burada sönen ve söndürülen kadın..
Fakirlik ve eğitimsizliğin had safada olduğu bu ülkede kadın olmak işte böyle bir şey.."
Sıralanabilecek daha ne sözler var, kadını anlatmak için.. Aslında neden baştacı edilmesinin de nedenleri tüm bu özellikler.. Anlayabilene tabii bu örnekler.. neyse, uzatmayayım. Döneyim mehmet ağabeyin ifdalerine;
 "Her toplumda olduğu gibi bizde de fakirler, zenginler, zekiler, aptallar, kurnazlar, güzeller, çirkinler, ruhsuzlar, hayasızlar, vicdanlılar, vicdansızlar var..
Bir de hırsızlar..Hiç affetmediğim hırsızlar..Umutları çalan, duyguları çalan,ruhları çalan, geleceği çalan, kadınları çalan..." diye haykırıyordu önce.. sonra da, Kayseri'den örnekle noktalıyordu güne özel sözlerini..
Şöyle diyordu mesleki büyüğüm; "Ben buradan İlimizde  kadın haklarını en güzel savunan Kayserimizin ilk kadın Avukatı, gene Kayserimizin ilk kadın Milletvekili Av.Sevgi Esen diyeecğim..
Her platform da Kadınlar için çok uğraş veren Dr.Sema Karaoğlu,gene şekilde Kadın hakları Savunucu Ecz.Ayşe Uzunlu, Şükran Özer ve  Kadın hakları konusun 4 kitap yazan yazar Özlem Akşit’de  çok teşekkür ederim…
Ben bu dostlarımı gelecekte Kayseri yi çok güzel temsil edeceklerinden  aynı zamanda yıllardan beri kadın haklarının savunucu olan bu dostlarımı Mecliste de görmek isterim..
 Kayseri Baro Başkanı Sayın Av. Ali Köse’den  Baroda Kadın haklarına ağırlık verilmesini ve bir komisyonun oluşması çalışmalarına hız verilmesi için gayret gösterdiğini biliyorum."
GAZETECİ UZEL, KAYSERİNİN İLK KADIN AVUKATI VE İLK KADIN MİLLET VEKİLİ  AV.SEVGİ ESEN’LE BİR ROPÖRTAJ SIRASINDA.....