Alıntı yapılır mı aşk üzerine.. Yaptım gitti. Herkesin aşkı kendine sonçuta..

Bazen sözler, bazen bakışlar.. İçten geldiği gibi bir şey şu aşk..
Bir paylaşım ve konusu aşk.. Sevgi her zamankinden de fazla gerek şu aralar.. Sevgiliye, vatana, millete.. Aşk ile bağlanmalı ki, tadı güzel olsun sevginin.. Anlamlı olsun..
Vatan sevgisi ile kıyaslanamaz elbet hiç bir aşk.. Başka bir Aşk'tır, ölmüne tutkudur çünkü Vatana olan aşk..
 Alıntı dedim de, kimden diye belirtmedim.. Alıntı Melahat Pars' tan..
Yani; ÂŞIK ÖĞRENCİSİNİN AŞKINA YANIT... başlığı ile kaleme alınanlar..
İmza; Melahat Pars (1918-2005)
Hikaye pek akıcı.. İlk cümle geliyor önce;
-Konservatuvarda öğretim görevlisidir. Son derecede güzel, alımlı, zarif, ince, nazik, olgun yaşlarda bir güfte ve beste sanatçısıdır.
Bir erkek öğrencisi, duygularına yenik düşerek, hocası Melahat Pars’a âşık olur. Sanki rastlantıymış gibi her fırsatta karşısına çıkmayı huy edinir.
Hoca merdivenlerden inerken, o merdivenlerden çıkarken hocasını süzer. Hocası bir yöne doğru yürürken, o karşı yönden hocasına doğru yürür.
Şimdi, çok geçmişe gitti bende kafa.. hepimizin vardır böyle tek taraflı.. Nasıl diyorlar, pltonok aşkları..
Bazen bir sınıf arkadaşımız olmuştur, bazen de böylesi bir hikayenin içinde bulmuşuzdur kendimizi.
Aşk bu sonuçta, ne vakit yüreği yakacak belli olmaz..  
Peki ya, akıcı bu hikayenin devamında neler var..? Neler denmiş. merak ettiniz mi hiç..!
Edenler için devamı diyeyim paylaşıma konu hikayede geçenlerdenr söz edeyim.
İşte o ifadeler;  -u tür rastlantılar o kadar sık tekrar etmeye başlayınca, Melahat Pars da durumu anlar, ancak görmezden gelir.
Bir gün merdivenlerden inerken, yukarıya çıkmakta olan öğrencisi, hocası Melahat Pars’ın önünde durur, boynunu büker, yüzüne derinden bakar ve sevecen bir sesle;
-"ocam ben size âşık oldum. Ne yapsam olmuyor. Sizi görmeden duramıyorum.
Gece gündüz hayalimdesiniz. Duygularımı kontrol edemiyorum, perişanım, beni anlayınız lütfen."dr.
Melahat Pars’ın yüzü kızarır. Hafifçe gülümser, yana çekilir ve yoluna devam eder.
Evine vardığında ilham gelir, sabaha kadar çalışır ve bir beste yapar.
Ertesi gün sabah, kendisine duygularını söyleyen öğrencisinin de olduğu sınıfta öğrencilerine;
-Arkadaşlar, gece bir beste yaptım bakalım beğenecek misiniz? Deyip udunu eline alır ve şu besteyi, kadınsı güzel sesiyle söylemeye başlar:
Ben gamlı hazan sense bahar dinle de vazgeç
Sen kendine kendin gibi bir taze bahar seç
Olmaz meleğim böyle bir aşk bende vakit geç
Sen kendine kendin gibi bir taze bahar seç
Bestekâr hanımefendi, çaktırmadan âşık öğrencisine bir göz attığında, öğrencinin hüngür hüngür ağladığını görür...
Aşk bu işte.. N bahar dinliyor ne de kış.. Gençlik aşkı elbette ki bir başka oluyor..
İmkansıza bile kayabiliyor gönül.. Gönül bu, dinler mi hiç vakti.. İmkan ya da imkansızlık...
Her birimizin vardır bir gönül acısı.. Yarek burkar akla bir anda gelenler.
Anılar mı desem, yaşanılanlar mı..?
Hikayesi çoktur insanoğlunun.. Sevgi ve sevmek üzerine.. Aşk, bir şiirde de geçtiği gibi. 'Bir sudur iç iç kudur.'
Anlatılmaz yaşanır aslında aşk.. Zaman gelir geçer de, aşk'lar hep aynı kalır.. Kimi zaman imkansız, kimi zaman vaktisiz.. Kimi zaman da, öyle işte..
Hatadır belki de, lakin gönül bu.. Derler ya büyükler: 'Oto da konar, b....a' da diye..
Gönül ne yapsın ki, çırpıyor istem dışı kanatları.
Uçuverecek sanki, göğsünü yırtarcasına, fırlayacak o kalp..
Hatadır belki de bir öğrencinin, öğretmenine olan aşkı..Aşk' ın zaten neresi doğru ki demişti bir gün bir aşık...
Şarkı sözü olmuştur bazen, bazen şiir.. Bazen de, tarifsiz, imkansız, gereksiz, daha neler olmuştur şu aşk.. Gelmemiştir belki de aşkın ve aşık olanın başına gelenler, pişmiş bir tavuğun başına..
Hani kimimiz komşu kızına deriz de aşık oldum, hiç denmemiştir belki de komşunun çocuğu, o delikanlıya aşık oldum sözü..
Hep aşık olanlar, erkekler mi olacak yahu.. Peşmiş tavuk biz erkekler mi olacağız hep bu durumda..
Redbul iç, kanatlan o vakit be tavuk.. Gerçi sonunda, yine tencere olacak ya akıbetin neyse..