SESSİZ ÇIĞLIK VAR, İŞİTİYOR MUSUNUZ...!

Kar düşmeye başladı yer yüzüne.. Biz de aldık nasibimizi.. Hatta, bu gün için, 'Sulu kar var' diyor meteoroloji...
Çan, Lapseki, Biga, Bayramiç, Yenice demeyeceğim hiç.. Oralara zaten yağdı, yağıyor da kar.
Buz kesen havada, bir yudum yiyecek arayanlar var.. Üzerleri geceleri örtülmeyenler.. Bir karton kutunun içinde, yaşam savaşı verenler.
"İnsanları bıraktın, yine mi hayvanlar..!" diyenlere inat, yazı-yoruim, yazacağım da..
Şu denilenleri; hiç işittiniz mi siz..?
Kulak astınız mı bu dizeleri okuyan bir sese..!
Bir kedicik, bir köpiş dile geliyor da, biz anlamıyoruz hiç bir zaman..
Öyle masum bakıyorlar ki yüzümüze, sadece 'canımmm' deyip geçiyoruz..
Belki de bir kez okşuyoruz başlarını, sonrası.... unutuyoruz... yalan mı...!!!
Bir şiir kaleme alınmış.. Yaradanın: 'SESSİZ KULLARIM' diye bahsbettiği, önemlerine edğindikleri için..
Misal bir kedi.. Apartmanımızın önünde, iş yolunda sokak ortasında.. Hatta, bu soğuk havalarda, yeni park etitğimiz aracın motoronun sıcaklığına muhtaç olanlar..
Ses vermiş ve işitmiş aramızdan biri.. Kaleme almış, sessiz çığlıkları..
Okur musunuz şu satırları!!!..
Okuyunca, içiniz titreyecek, belki de biraz olsun vicdan yapacaksınız..
Dener misinriz şimdi bu satırları okumayı..
Yüreğniiz var ise, okuyun da zaten!!!..
İşte buyurun...  Sessiz çığlığı işiten birimizin yazdıkları;
"BEN ÖLDÜM, BİLİYOR MUSUNUZ!..!
-Ben dün öldüm!..
Hani tam siz televizyonun karşısında sıcacık kahvenizi içerken öldüm ben...
Gördüm hepinizi, pencerenize yansıyan gölgelerinizden...
Kiminiz gülüyor...
Kiminiz konuşuyor...
Kiminiz sessiz...
Kiminiz mutlu...
Kiminiz yorgun...
Kiminiz şarkı söylüyordu...
Ha, bir de.. Bir de,  Bir bebek ağlıyordu arada...
Ama uzun sürmedi bebeğin gözyaşları ve çığlıkları...
Kucağına aldı annesi...
Kokladı, öptü, sardı sarmaladı...
Hatta sütünü içirdi pespembe göğsünden...
Gördüm ben!... Biliyor musunuz...
Ben dün öldüm, siz  biliyor musunuz!..
Tam yemek masasına koyduğunuzda pilav tenceresini...
Tatlıdan hemen sonra öldüm ben...
Duymadınız tabii...
Rüzgâr vardı dışarda... Ayaz... Yağmur... Dolu...
Soğuk... Kar... Karanlıktı, göremediniz...
Ama öldüm işte ben...
Tam sıcacık yatağınıza girip battaniyelerinizi, yorganlarınızı üzerinize çektiğinizde öldüm ben...
Ölmezdim aslında ben biliyor musunuz!..
Eğer parçalamasalardı kartondan evimi... Ölmezdim biliyormusunuz!..
Tekmeleyip dökmeselerdi yoğurt kabındaki yiyeceğimi...
Ama öldüm işte ben... Tam siz..
Tam siz.. Sıcacık yuvanızda buz gibi vicdanınıza sarılıp yatarken... Öldüm ben!!!...
Okudunuz işte.. Böyle idi, insanın içini titreten, ayrı bir üşüten, sessiz kulun çığlığındaki sözleri.. Basit önlemler olsa, yaşardı da, olmadı işte, yine öldü bir sessiz çığlık içinde, bizlere muhtaç bir can..
Kalın sağlıcakla.. Belki bir karton hazırlarsınız, ayaz görmeyen kuytu  bir köşeye..
Apartmanın hemen bir kenarına, belki de iş yerinizin kapısına yakın bir noktaya..
Ne dersiniz, bir kutu altı üstü.. Sadece bir karton kutu, bir de yoğrut kabına bir kaç yudum yiyecek..