'ŞAMİL, ATATÜRKÜMÜN, ÖZ VE ÖZ GARDAŞIDIR..!'

Hatta, yasaklandığını da işitmiştik bir tarihte.. Ne den böyle bir yasak kararı alındığına, akıl erdiremedik. Çünkü daha küçüktük, ortaokullu yıllar.
Kafkas Halk Dansları ekibi kuruldu, ben hiç durur muyum.. Kartal pençesi eller, zarif hareketler, hele ki ekipteki kızlar.. Uçuyorlar sanki. Estetik bir dans ve de bu hali ile çok anlamlı gelmişti bize..
Ayşat’ mı desem, Hoş gelişler ola mı..? Hele hele Sarı yılan.. Her birin de ayrı bir hikaye, her birinde ayıı bir mesaj...
Kafkasların özgürlük kartalı, Kafkasların Hürriyet Güneşi.. adı İmam Şamil.. Şeyh Şamil
Böylesi sağ kafa yapısına kavuşmamın da mimarı kendisi.. Yattığı yer nurlarla dolsun mekanı her daim cennet olsun..
Geçende bir paylaşımda rastladım.. Nasıl pür dikkat kesildim, anlatamam..
İnanın, kuracak cümleler öyle uzun oldu ki, ne nokta ne virgül aralarda..
Hayli çok içimden geçenler, inanın ki zor anlatmak çok zor..
Döneyim, alıntıdan alıntı, o paylaşıma. Öyle çarpıcı bir başlık atılmış ki, hadi gel de okuma.
“PADİŞAH VE SON MÜCAHIT'in DİYALOĞU...”
Bu başlığı okuyunca, haliyle merak bin ton… Kim ki o padişah ve son mücahit..!
Yanııt bulmak için, daha bir istekle takıldım o paylaşıma.. Bir solukta okudum
İlk cümle; “Çeçenistan Kartalı Şeyh Şamil Hacc' a gitmek üzere İstanbul' a gelecek ve Sultan Abdulaziz Han sarayında hazırlıklar yaptı.
Senelerdir Ruslara kan kusturan İmam Şamil'i Sarayda ağırladı..”
Adına şiirler yazılmış bir mücahit.. Koca Şamil, koca yürekli imam Şamil..
Ve ardından, sarayda ağırlanan son mücahit için gelen anlatım;
“Abdulaziz Han soruyor: ‘Şâmil Efendi, bütün savaşlara katılıyor muydun?
Yoksa bu zaferler senin kumanda kabiliyetin yüzünden mi oldu?’
Yanıt geliyor Şamilden.. Söz değil önce.. Önce bir toparlanma durumu.. yani;
-Şâmil oturduğu yerden kalkarak,  Kafkas kıyafetini çıkardı ve Sultan Hazretlerine yaklaştı.
Sultan, Şamil'in göğsünde ve sırtında 40'dan fazla ölümcül yara izi olduğunu görünce gözyaşlarına boğuldu.
Sultan Abdulaziz Han, Şâmil'in ellerini tutarak O’na tahtı işaret etti ve:
‘Bugün burada oturmaya lâyık biri varsa bu ancak sensin.’ Diyerek,  şanlı Mücâhid'in gönlünü almaya çalıştı..”
Tarihte yaşananları, elbette tarihçiler fırsat buldukça yazıyor.,. Peke ya bizler, ne kadar okuyoruz tarihi..
Mesel aslında halen devam ediyor.. Okumuyor ve haliyle anlayamıyoruz tarihi..
Neyse, ben döneyim yine o paylaşıma..
Bir alıntıdan alıntı yapılıp, şöyle bir anlatım geliyordu son satırda;
“-Şeyh Şamil Hac için Mekke-i Mükerreme’ ye gittiğinde yoğun ilgi ve izdihamdan dolayı Kâbe’nin üstüne çıkarmak suretiyle bu hayran kalabalığın arzusunu tatmin etmeye çalışmışlardır.. 1871 ‘de Medine-i Münevvere’de vefat edip Cennetü’l- Baki’ye defnedildi..”
Çocuktum adını ilk duyduğumda,.. “Kafkas Kartalı..” diye bahsi geçince, ne de merak etmiştim. İmam Şamili.. Kafkasların Hürriyet Güneşini..
Şiir okunmuştu bir tane ve dinlemiştim.. Şu dize hep aklımda; Benim Vatanımın sınırları, Kars’tan başlayıp Edirne’ de bitmez.. Hazer’imin Hürriyet Hürriyet dediği yerden başlar, ta karşı kıyalarda biter.” Hatta bir de eklemesi vardı; TaViyana kapılarında biter.. diye..
Şamil büyük mücahit. Ve belki de tarihçiler için, Kafkasların son mücahidi. Son ya da ilk.. Adı belli yüreği belli.. Niyeti gibi hedefi de tartışmasız.
Çocuktum adını ilk duyduğumda.. Ve bugün ki gibi çok heyecanlıydım.. Kızıl elmaya yürüyüş, ha başladı ha başlayacak.. Allah selamet versin..     
Ebediyete göçmüş her bir Türk kahramanı,  Rabbim rahmetiyle muamele etsin. İmam Şamil gibi, her bir Türk sevdalısının Mekanı cennet, kabri pir nur, makamı âl-i olsun.
O şiirden dizelerde şimdi sıra; Şamil Kafkas dağının Hürriyet güneşidir. Şamil Atatürk’üm Öz be öz kardeşidir.
Şamili bilmeyenler Ata’sını ne bilir.
Şair diyor ki; “Bayrakları bayrak yapan  üstündeki kandır, Toprak! Eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”
Ben de diyorum ki; Benim vatanımın sınırları Kars’ta başlayıp, Edirne’de bitmez. Hazer’imin, Hürriyet! Hürriyet diye çalkalandığı kıyılarda başlar, Taa! Viyana’da biter.
Kur, Aras coştukça, Tuna, Volga taştıkça, Benim türkülerim söylenecek.
Hazer çalkalandıkça, Benim Ay-yıldızlı Bayrağım dalgalanacak.
İşte, taa oralardan esen, Rüzgârın getirdiği bir oyun. Esaretin düşmanı, Cesaretin timsali, Şeyh Şamil.
Sormayın kimlerdenem, Haralıyam a dostlar. Gönülden fırtınalı, İcralıyam a dostlar.
Kızıl bir kurşun aldım, Yaralıyam a dostlar. Ağlama gözleri yaşlı yar, Men bilirem, Senin de eyninde Kanlı bir libasın var.
Bu türküler, türküler. Türk’ü söyler türküler, Taşar kalpte ülküler. Bu ses kartal sesidir,
Bu ses Bozkurt sesidir. Bu ses Rus generallerine Apolet söktüren, Katharina, Petro’yu Çılgına çeviren sestir.
Bu ses taaaaa… Kafkaslardan gelen Şeyh Şamil’in sesidir.”