ÇANAKKALE DEYİP GEÇMEMEK GEREK...

ÇANAKKALE DEYİP GEÇMEMEK GEREK...
BİR YENİ ŞİİR YAZILDI, HER DİZESİ AYRI BİR ANLAMLI....
Sen zaten Şiir gibisin Çanakkalem... Her bir köşen, ayrı bir anlamlı...
Gençliğinden tanıdığım isim yazmış bu dizeleri.. Şanslıyım ki, mikrofonik sesinden bizzat dinledim ben o şiiri..
Çanakkaleli olup, hele bir de uzak kaldıysan bu şehirden yaşamak için, ayrı bir özlüyor insan bu Şiirsel şehri..
Diziler özlemden belki, belki de özlemeyen bedene veryansından.. Çanakkale’ yi anlatacak söz bulamaz iken lügat’ dan, bazen kalpten gelen tek bir ifade bile yetiyor seni yaşamaya, sen yaşayanı için zaten eşsiz bir şanssın Çanakkalem...
Gençlik yıllarından itibaren tanıdığım, siyasete atıldığında, Milletvekili aday adayı olduğunda günlerce yanında olduğum isin yazmış Çanakkale' yi,. 
Demir yürekli bir kardeş... tam bir Mücahid, kısacası Mücahid Demir...
Gelelim şiirlere sığmaz, kitaplar ile dahi anlatılamaz Kutsal Ruhun Şehri Çanakkale' ye...
Demirden kalelerin, güya geçmek umudu ile fütursuzca daldığı boğazında, hak ettikleri sonu yaşayanların şehri aynı zamanda Çanakkale..
Düşmana zifir karanlık derinliklerine, Mehmetçiğin gömdüğü demir kalelerin bir mesajı var hep işitilecek.
Seyid Onbaşıların, Yahya Çavuşların, asla ama asla geçit vermemeye ettikleri yeminlerinden nasibini alıp, ölüm kusar iken sularına gömüldükleri Çanakkale'nin derinliklerinden, yüz yılı aşkın süredir diyor ki mağlup olmuş o Armada' nın enkazı;
"Aman haaa.. Sakın denenmesin bir daha.. Asla geçilemez bu boğaz"
Belki de böyle bir ruh hali ile başlandı o şiir yazılmaya, kim bilir...!
Toprağında doğmak ve  coğrafyasında yaşamak, bir insan için  hakikaten eşsiz bir şans olan Çanakkale'ye yazılan, mükemmel bir  şiir diyeceğim şimdi...
Buyurun; işte, o şiir...
Sakinliğin içinde, kıyıda izlediğim akıntı
Kıpır kıpır serinliği, üstümde büyük bir sessizlik
Bekleyen zamanı gözlerim yamacında, bir rüyanın kilidi
Oynaşan çırpınışların tüm derinliği
İki yakanın, iki ayrı aleminde serpilişi bekliyor, önünden geçen misafirleri
Gelibolu'nun karşısında Çardak
Dardonos'ta doğan güneş, Kilitbahir'de batacak
Ve gece açılıp yeni alemlere yelkenlerinde yıldızlar ile parlayan Seddülbahir'de sancak!
Gümüş pullu denizin üstünde sardalyalar
Her gün ve gece, bu sukunette doğanlar...
Uzaktan taa zamansız geçmişte uğuldayan Truva
Homeros' un dizelerinde Agememnon'un karşısında o ilahi Abide,
Geçmişten geleceğe seherde seslenir
''Dur yolcu'' bilmeden geçtin diye
İki yakası var, bu toprakların hiç bir araya gelmemiş anların
Kökleri taa Asya'dan, bir kısrak boyu Rumeli'nde arar duruluğu
Bir yakasında Hektor ve Aristo
Diğer yakada kabirler yanyana
Süleyman Paşa ile Namık Kemal.
Piri Reis'te harita, kalbim atar Cahidi Sultan'da
Trakya'nın güne bakanları, sevdada yürek yakanları
Tüm göçler akar bu aleme
Arınmış günahlar zeytinin gölgesinde
Acar çınarların kökleri, kor kalplerin altın madenleri
Erir burada hükümdarların acımasız benliği
Haykırır toprak yenilir burada, rüzgara karşı duran Nefes almışcasına mağrur,
küstürülmez muhabbeti Nice Muradlar, Mustafalar, Mehmetçikler
Cemal vezninde Havası maya, toprağı hürriyet
Ortası şehadet şerbetinde zerafet
Kim bu topraklardan geçmiş ise rüzgar gibi gönüllere
Nice nesiller fısıldar ''İnsanlık direnir'' bu mekanda Kahpe zalimlere