HACI BABAM; “NERDE BU ŞEHRİN MİLLETVEKİLLERİ?'

HACI BABAM; “NERDE BU ŞEHRİN MİLLETVEKİLLERİ?"
 
Ben den değil bu soru, bir büyüğümden…  Mesleki büyüğüm Mehmet ağabeyden…
 
Soru hayli net.. Şöyle de denilebilir;  nedenli bir soru..
 
Bir nedeni olmasa;  neden sorulsun değil mi..!
 
Neden ve niçin’lerden kaynaklı, benzer bir soruyu biz sorsak, sanırım alırdık başımıza en popülerinden bir ‘baba’ sorunu..
 
Neyse, ben soruya döneyim.. Sayfalarımıza sık sık konuk olan, Kayserili meslektaşım Mehmet Uzel’ in, hayli anlaşılır başlığı ilme gelen sorusu şuydu;
 
HACI BABAM; “NERDE BU ŞEHRİN MİLLETVEKİLLERİ?"
  
Konuk yazarımız sayın Uzel, başlıyordu anlaşılır ifadelerine, şöyle ki;
 
-Şehrin kaldırımlarını işgal edip, buralarda borca çay içenlerin, parklardaki her ağaç altında yer kavgası edenlerin, sokakta şaşkın şaşkın gezenlerin ve evlerine giderken çocuklarına bir kuru ekmeği alıp götüremeyen babaların olduğu bir ortamda biri ortaya çıkıp da ;
 
"İşçi arıyoruz da bulamıyoruz.
 
Fabrikalarımızda çalışacak kalifiyeli elemanlar lazım" demezler mi?
 
Özetle soruya neden durum anlatılıyordu, bu satırlarda..
 
Sonrasında ise, şöyle devam ediyordu Mehmet ağabey;
 
- Sinir katsayıları yükseliyor, kan beynine çıkıyor insanın. "Hass..." diyesi geliyor içinden..
 
Son zamanlarda ise bu sihirli cümleyi kullananların sayısı o kadar arttı ki, evlere şenlik.
 
3-5 kişiyi alıp mobilya üretenlerin de,3-5 bin kişi ile ihracat rekorları kıranların ağzına sakız oldu.
 
- "Yıllardır ekonomimiz çok iyiye gidiyor, ihracat rekorları kırıyoruz" deyip paraları ceplerine indiriyorlar. Sonra da "İşçi bulamıyoruz" deyip nakaratı tekrarlıyorlar.
 
-Peki niye herkes bu sihirli cümleyi kullanıyor. Nedir sihri?
 
Acaba; "Kar payımı neden azaltayım, mevcut işçiler çalışsın işte. 8 saat veya 12 saat ne fark eder.
İtiraz edemezler fazla mesaiye. Edeni kovar yenisini alırım" diye düşünüp de bunlara bir kılıf olarak da, "işçi bulamıyoruz" mu diyorlar acaba?
 
Yoksa gerçekten işçi mi bulamıyorlar?
 
Peki onlar işçi bulamıyorlar, sokaklar da işsiz kaynıyorsa nedir bu işin sırrı?
"İşlerimizi yapabilecek kapasite de adam yok" diyen işveren mi haklı?
 
Yok sa; "Gidiyoruz ama bizi almıyorlar işe" diyen işçi mi?
 
Pe ki işverenin tabiriyle sokakları bu kadar kapasitesiz adamlarla dolduranlar mı suçlu yoksa?
 
Hepsinin suçluluk payı var tabi ki.
 
İşçi "Yarım ton kömür, yağ, şeker, un parası elden gitmesin.  Yer içer yatarım " sevdasında olmasa, iş veren, "Ne gereği var. Şimdi alıp da fazla masrafa girmeyeyim.
 
Adamları alıp da ben mi yetiştireceğim" demese, sokakları bu kadar vasıfsız insanlar la dolduranlar, o insanları yetiştirme derdine düşse, işsizlik diye bir kelime kalmaz.”
 
Anlatımları böyle idi, soruya nedenleri sıralayışı Mehmet ağabeyin..
 
Sonra da dahası geliyordu, net ifadeleri ile..
 
Mehmet ağabey, başlıyordu satırlarına, tam da şöyle;
 
-Ne yazık ki, toplumumuz siyasette de tam bir korkaklık sergiliyor." Ak Partiyi bir daha seçmezsek, yardım falan kalmaz,
 
 "CHP gider ise Laiklik gider,
 
MHP Meclis’ de olmaz ise,  ülke elden gider."
 
-Korkmayın kardeşim, ne AK Parti yok diye kömür dağıtımı biter,
 
Ne CHP yok diye laiklik elden gider,
 
Ne de MHP yok diye ülke elden gider.
 
Bu anlayışı bir tarafa bırakın artık.
 
Ben burada Kayseri Milletvekillerine sesleniyorum;
Kayseri' nin hatta Türkiye 'nin sayılı Organize Sanayi Bölgesi Kayseri OSB’ ye  gidin,
70 bin kişiye istihdam sağlayın. Bin’ in üzerinde fabrika olan OSB’ de lütfen sanayicilerimizi dinleyin, onlarla sık sık bir araya gelin..
 
-Eğer siz bu değişikliği yapmazsanız;  zaman su gibi akıp gidiyor.
 
"Bu adamı seçtik bir daha OSB ye uğramadı" laflarıyla kendinizi avutur durursunuz..
 
Bu Vurgusu ile; noktayı atıyordu sayın Uzel..
 
Kıssadan hisse gibi laflar ve o lafların yazıya dökülüşü idi bu aktardıklarım..
 
“Kıssadan hisseden bize ne ki…!” diyenlerimiz çıkabilir..
 
Bu noktada, diyeceğim tek satırda: “Ben bilmem, Kıssadan hisse işte…!”