Çanakkale Savaşları süresince, iki bayram yaşadı Kahraman Mehmetçik.

Çanakkale Savaşları süresince, iki bayram yaşadı Kahraman Mehmetçik.

Kimi Mehmedin  anası, saçına kınalar yakıp gönderdi aslanını cepheye, “Vatana Kurbansın” diye de ekledi.
Kimisinin anası: “Dönersen Gazi, Kalırsan Şehit” diye uğurladı Mehmedini Çanakkale’ ye..
Günlükler taşıdı günümüze Çanakkale cephesinde yaşanan bayramları, bir de dilden dile yayılan efsanevi anlatımlar..
Kitaplaştı Çanakkale’de yaşananlar. Başlıklar atıldı hayli vurgulu ifadeler ile.. Dendi ki mesala;
“BİR YANDA TAARRUZ, BİR YANDA BAYRAM...!”
VATAN SAVUNMASI SIRASINDA, CEPHEDE İKİ BAYRAM YAŞAYAN KAHRAMANLAR...
Aylardan bir Temmuz’ du ve bayrama günler sayılıyordu 106 yıl önce. Ağustos’ta olacaktı çünkü Kurban…
Vatana kurban olmaya gelmiş yüzbinlerce Mehmetçiğin derdi, ne bayram ne de bayram etmekti.. Kazanacakları Zaferlerdi kutlamaya niyet ettikleri.
Bu gün halen, üzerine makaleler, kitaplar yazılan Çanakkale’ nin yaşanılanlarını anlatmaya, lafın kısası hiç bir kelime yeterli olmuyor.
Çanakkale Savaşları' nda vatan savunması için şehit ya da gazi olan Mehmetçikler, birer ramazan ve kurban bayramlarını cephede geçirdi diyor, arşivdeki tüm bilgiler.
Cephede mücadele eden askerlerden bazıları, bayram anılarını anasına, yavuklusuna gönderdiği mektuplarında, savaş sonrası kaleme alınan hatıratlarında özetlemiş olsa da, bilinen o ki; Çanakkale Cehesinde çok buruk geçti yaşanılan iki Kutsal bayram ..
Kimi zaman haberler yazıldı, kimi zaman da makaleler,  Cephede taarruz altında geçen bayramları anlatmak için.
Gelibolu Yarımadası'nda 98 yıl önce Çanakkale Savaşları'na katılan Türk askerleri, bir yandan düşmanla savaşırken diğer taraftan ramazan ile kurban bayramlarını yoğun ateş altında geçirmek zorunda kaldığı bilinen bir gerçektir.
Bu günlerin son bayramları olduğundan habersiz o kadar Mehmet vardı ki, anasının saçına ellerine kına yakıp vepheye gönderdiği…
Bazı "Mehmetçikler", bir daha ailelerine ve evlerine kavuşamadan şehit düştü Çanakkale’nin, her santimetre karesi Şehit kanı ile sulanmış toprağına.
Hatırlıyorum da, o dönem ki görevi Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi  ve ünvanı da Yrd. Doç. Dr. olan Mithat Atabay’ ın Çanakkale’de görev yapan gazeteci arkadaşlarıma verdiği bir demeci ve okuduğumda dile gelenleri, göz yaşlarımın nasıl da istem dışı aktığını..
Mithat hoca anlatıyordu; Türk askerlerinin, Çanakkale Cephesi'nde, annesi, babası, çocuğu ve sevdiklerinden ayrı iki bayram geçirdiğini…
Ne de etkilenmiştim bu gerçekten.. Sadece iki Bayramdı yaşanılan da, onların sayesinde bu gün her birimizin gönül rahatlığı ile yaptığı Bayramlar, o yüzden çok kıymetli ve de önemli....

Savaşların yaşandığı 1915 yılındaki Kurban Bayramı' nın, 19 Ekim Salı günü başladığını belirtiyordu Atabay hoca.. Sonra da ekliyordu;
"Balkan Savaşları'na katılan, Birinci Dünya Savaşı'nda Çanakkale, Galiçya ve Filistin cephelerinde mücadele eden İbrahim Arıkan, Çanakkale Cephesi'nde yaşadığı Kurban Bayramı arifesini hatıratında şöyle anlatır:
Fırka (tümen) kumandanının emriyle alay içtima ettirildi.
Harbiye Nezareti'nden hususi surette vazifelendirilen yaşlı bir hoca, alayın ortasına gelerek 61'inci Alay'a hitaben ateşli bir nutuk irat etti.
Nutkunda, 'Düşmanın zırhlısı varsa bizim de Allahımız var.’
‘Damarlarımızda Türk kanı ve göğsümüzde de sarsılmaz imanımız var.’
‘Sizlere emanet edilen bu mukaddes vazifeyi başaracağınıza kalbimdeki imanım gibi inanıyorum.’
‘Allah yardımcınız olsun evlatlarım' dedi.
Bu nutuktan sonra Harbiye Nezareti tarafından gönderilen En'am-ı Şerifler, çakmaklar ve diğer hediyeler dağıtılmıştı.”
Bayrama dairdi nutukta geçenler.. Mtihat hoca böyle özetliyordu denilenleri.
Kısacası,. Sözler net ve bir o kadar da duygu yüklüyordu her bir Mehmedin gönlüne..
Mithat Atabay hoca, Arıkan' ın, Çanakkale Savaşları sırasında Seddülbahir bölgesinde 14'üncü Tümen Komutanlığı görevinde bulunan Yarbay Kazım (Karabekir) Bey'in, Kurban Bayramı arifesinde tümenindeki askerlerine bir bayram tebriği yayımladığını da dile getiriyordu, yıllar önce…
Sonra da, Tebrikte denilenleri tam olarak ifade ediyordu. Tam da şöyle;
"Yüzbinlerce muvahhidinin Kabe-i Muazzama'da dergah-ı uluhiyete yöneldiği, rahmet-i ilahiye kapılarının alem-i İslam'a açıldığı gündür. İngiliz vahşeti, Fransız denaeti, Rus zulüm ve esareti milyonlarca İslam kardeşimize bu sene Kabe-i Muazzama'nın yollarını kapadı. Bu melanet elbette gayretullaha dokunacaktır. Ordu-yı İslam pek yakında mansur ve muzaffer olacaktır"
Öyle de olduk.. Muzaffer olduk.. O gün Muzaffer olan Mehmetler, bizlerin bu gün, birçok Bayramı yaşamamızı sağladı.. Herbirini rahmetle anıyorum.. Bayramlarınız hep mübarek olsun ey şehitler…
Çünkü sizler, biliyorum ki hep dirisiniz..Ellerinizden öperim..
Bu arada, Atabay hocanın şu dediklerinden de söz edeyim özetle.. Diyordu ki , bu belgeden bahseder iken;
“Şehitler için dua edilmesinin de istendiğini bildirdi. İngilizlerin taarruzu hafifleyince bayramlaşabildiler….”
Bugün, kordona çıktığımızda, bizlere kuş uçuşu beş on kilometre uzakta, Gelibolu toprağında, kefensiz  yatan Şehitlerimize, içtenlik ile  okuyacağımız bir Fatihayı, tüm Şehitlerimizin ruhuna hep birlikte hediye edelim ey Çanakkale.. Bayramımız şimdiden mübarek olsun…