Yaşayabileceğiniz en düzgün hayatı yaşamak için ihtiyacınız olan tek şey sadece az bi cesaret

Sık sık, istersek yapabileceğimizi söyleriz. Gerçekten de beyinle bağlantıya geçerek ve onu başarıya programlayarak başarısız olmak neredeyse imkânsız! Olumsuz düşünceler, moral ve motivasyonu olumsuz etkilediğinden, aklımızda özel bir program olması esas. Eğer bunu yapmazsak, beynimiz pasif duruma geçiyor ve olumsuz düşüncelere hassas hale geliyor. Beyni programlamak için, bizi bekleyen güçlükleri kabul etmemiz, bir ya da birkaç projeye sahip olmamız gerekiyor. Bu, hayatımızı, iş hayatımızı ve günümüzü planlarken bir rota belirlemeye ihtiyacımız olduğu anlamına geliyor.Günün ilk saatlerinde gergin hissetmemizin iki esas sebebi var. İlki, vücudumuzun bizi uyandırmak için salgıladığı stres hormonu; uyanmayı takiben kendiliğinden azalıyor. İkincisi, o gün yapmamız gerekenleri düşünerek yarattığımız stres; ister ve harekete geçersek kendimiz azaltabiliyoruz. Bunun için ihtiyacımız olan, beynimizi yeniden programlamak.

Peki Nedir Buı Beyni programlamak?
Beynimiz iki tür düşünce üzerinde çalışır: Pozitif düşünce ve negatif düşünce. Genel olarak negatif düşünceler, beyni bloke eder. Ne özel ve iş yaşamını planlamaya yardımcı olurlar, ne de öngörülmeyen gelişmeler karşısında uygun pozisyon almaya.Beyni programlamak, “olumlu niyet ile hareket kabiliyetini birleştirerek belirli bir amacı gerçekleştirmek üzere uygun zihinsel duruma gelmek” demek.
Dört duvar arasında geçen, negatif hislerimizi yok sayamayacağımız şu dönemde beynimizi ne için ve nasıl programlayabiliriz? Sınırlarını çok net çizeceğimiz genel hayat planları çok uzak görünebilir ve motivasyonumuzu düşürebilir. Bu motivasyonu bulabilmemizin en basit yolu, kapalı bir mekânda geçireceğimizi bildiğimiz günü –kabaca on beş-on altı saati– her sabah yeniden planlamak: Günlük birkaç hedef belirlemek, plan yapmak, plana sadık kalmak, hedefe ulaştıktan sonra kendini ödüllendirmek. Bu sonuncusu, beyni programlamak için gereken yakıt. En yalın haliyle, hedeflenen iş yapılıp bitirildiği, yüzde bir tebessüm ile rahatlandığı tablo.
 
İçinden geçtiğimiz dönemin doğası gereği günlük hedefler, çamaşır, bulaşık gibi kaçınılmaz ev işleri veya çocukların ödevlerine yardım etmek, hayatımızı kazanmak için uzaktan idare etmemiz gereken işler gibi zorunlu görevler. Yapmamız gereken 5 şey var:
 
- Neyi hangi zaman aralığında yapacağını belirlemek: Saat 10-12 arası çamaşır, bulaşık, vs
- Her gün bizi mutlu eden en az bir aktiviteyi hedef listesine eklemek: .. filmi izleyeceğim.
- Ertelemeden yapmak: Sonra değil, şimdi!
- Kendini ödüllendirmek: Şimdi bir parça çikolatayı, bir fincan kahveyi hak ettim!
- Bu dönemin biteceğini hatırlamak: Her şey gibi bu dönemin de bir sonu var.

Söylenip sızlanmak, şikâyet etmek yerine yapılacakları sıralamak, erteleyip biriktirmek yerine yapıp bitirmek sadece hafifletmekle kalmaz; kendine inanmaya, güvenmeye ve gerçek gelecek planları yapmaya yardımcı olur. Bunun adı, “beyni olumlu olarak programlama alışkanlığı kazanmak”. İlk günlerde atılan adımlar ürkek olabilir, önemli değil. Büyük değişimleri getiren, hep küçük başlangıç adımları.
Küçümsenmek, aşağılanmak, değersiz görülmek, görmezden gelinmek, sürekli eleştirilmek, kontrol edilmek, suçlanmak ve tehdit edilmenin yaşattığı stres devam ederse duygusal travmaya, anksiyeteye dönüşüyor. Duygusal şiddet kaynağını hayatından çıkarmak, tek başına bir çözüm değil. Kişinin, ona psikolojik şiddet uygulayan ile ilişkisini sonlandırması, hayatına basitçe devam edebileceği anlamına gelmiyor. Yapması gereken, kaybettiği özsaygıyı geri kazanmak. Bunun en etkili yolu, bir psikoterapistten destek almak. Ancak uzmanların bu konuda yayınlandığı önerileri uygulayarak da ilerleme kaydetmek mümkün.
Ya duygusal şiddete uğrayan, ilişkisini bitiremiyorsa veya hemen bitirmeye hazır değilse? Bu durumda, kaybedilen özsaygıyı geri kazanmak ile beraber, eşanlı üzerinde durulması gereken iki nokta var: Duygusal şiddet uygulayan kişinin davranış ve tutumlarını değiştirmesi. Duygusal şiddete uğrayanın kendini korumak için alacağı tedbirler.


“Saldırgan” nasıl değişebilir?
Şiddeti uygulayan, elindeki gücü bırakmak istemediği için değişmesi zor. Eğer sebep olduğu yıkımdan ötürü pişmanlık duyuyor ve gerçekten telafi etmek istiyorsa bu mümkün. Ancak tutum ve davranışları değiştirmek çok zor ve bu uzun zaman alan bir süreç. Psikolojik şiddeti uygulayanın da, bu şiddete maruz kalanın da çok kararlı ve sabırlı olması şart.


Şiddet uygulayan, vakit kaybetmeden değişim adımlarını atmaya başlamalı. Bu adımlar şu şekilde sıralanabilir:

  • Yaptıklarını kabul etmek.
  • Yaptıklarına bahane bulmaktan vazgeçmek.
  • Yaptıkları için özür dilemek.
  • Yaptıklarının “kendi seçimi” olduğunu anlamak.
  • Uyguladığı kontrol yollarını fark etmek.
  • İstismar edici davranış ve tutumlarının ayrımına varmak.
  • Şiddet uygulamaktan vazgeçmenin uzun bir süreç olduğunu kabul etmek.
  • Kaydettiği gelişmeleri, “ara sıra kendini tutamayıp yapmaya devam ettiklerine” son verecek bir kanıt olarak öne sürmemek.
  • Hatalarını kabul etmek ve gücü eline almaktan vazgeçip paylaşmayı kabul etmek.
  • Saygılı ve nazik davranışlar geliştirmek.
  • Öfkeyle tepki verme şeklini değiştirmek.
  • Fikir ayrılığı söz konusu olduğunda gösterdiği tavrı değiştirmek.
  • Eylemlerinin doğurduğu sonuçları kabul etmek.

Duygusal şiddete uğrayanın kendini korumak için alabileceği tedbirler
Duygusal şiddet uygulayan, değişmek için bir çaba göstermiyorsa ve hemen ayrılmak mümkün değilse, bu şiddete maruz kalanın özsaygısını yeniden kazanmak için uygulayabileceği birkaç strateji var:
 
  • Onu memnun etmeye çalışmak yerine kendi ihtiyaçlarını ön planda tutmak.
  • Sınırları kesin olarak belirlemek. Sergilediği davranış ve tutumları değiştirmesini istemek.
  • Ona öfkeyle cevap vermemek, yaptıklarının nasıl hissettirdiğini söylememek ve durumu düzeltmeye çalışmamak. Sessizliğini koruyup ortamdan uzaklaşmak.
  • Onu düzeltemeye çalışmamak. Kendisi gerçekten istemediği sürece onun davranış ve tutumlarını, karakterini değiştiremeyeceğini kabul etmek.
  • Kendini suçlamamak. Kötü davranışlara maruz kalma sebebini kendinde aramamak. Özsaygıyı geri kazanmanın ilk adımı budur.
  • Güven duyulan aile bireyleri ve arkadaşlar ile konuşmak, onlarla daha fazla vakit geçirmek. Bu, onun karşısında yalnızlık ve güçsüzlük duygusunu azaltır.
  • Ekonomik koşullar ve çocuklar hemen ayrılmaya imkân vermese de, duygusal şiddete sonsuza dek maruz kalamayacağını görmek ve plan yapmak: Para biriktirmek, yaşayacak yeni bir yer aramak, boşanma işlemlerine başlamak. Bütün bunlar, kişiye kendi kontrolünü kendi eline aldığını göstererek güç verir.
Duygusal şiddet, mağdurun kendine saygısını, güvenini yavaş yavaş aşındıran, kimseye güven duymamasına sebep olan bir beyin yıkama türüdür. Birçok yönden fiziksel istismardan daha zararlı olabilir, çünkü kişinin özsaygısını ağır ağır yok eder. Özsaygıyı yeniden kazanmak için, bu şiddetin yarattığı duygusal acıları iyileştirmek, bıraktığı psikolojik izleri hafifletmek mümkündür.
Bence herşeyi bir kenara atıp kendiniz için yaşayabileçeğiniz en düzgün hayatı yaşayın ve kimsenin kontrolünüzü eline almasına asla izin vermeyin.
Peki iyi bir hayat yaşamak için ne yapmamalısınız?
Son zamanlarda, hiçbir hedefin olmaması, hayatın boyunca dengesiz bir havada davranmak ve tüm sorunlarınızın sorumlusu olarak başkalarını suçlamak yaygınlaştı ve hatta moda haline geldi. İyi bir hayat yaşamak için aşırı sonuçlar elde etmenize gerek olmasa da kendinizi ortalamanın üzerinde olmaya zorlayana kadar hayatın size öğretmesi gereken bazı dersleri de anlamalısınız. Şimdi o herkesin hayalindeki "mükemmel hayat" fikrinden uzaklaşın, kendinizi bunun içi yıpratmak yerine şu an sahip olduklarınıza şükredin. Ortalama bir hayattan daha iyisine odaklanırsanız kendiniz için oldukça iyi bir hayat hazırlamış olursunuz. Ayrıca bu noktada kimse sizi "mükemmel hayat" hayali kurduğunuz için suçlayamaz. Çocukluktan beri sizlere yöneltilmiş olan birçok ekranda ve duyduklarınızla algınız mükemmel hayata yönlendirilmiş olabilir. Ama bu algıdan kurtulmak ve kendi istediğiniz hayatı kurmak sizin elinizde. Ama bütün bu üzerinizde oynanan algı yönetimini fark ettiğiniz andan itibaren hayatınızın ne yönde ilerleyeceği sizin sorumluluğunuzdadır. İyi bir hayat yaşamak için olağanüstü çabalara ihtiyacınız yoktur. Sadece basit, kademeli ve düzenli çaba gerekir. Sevgiyle Kalın….