Merhaba, Ankara !..     Merhaba, Gazi Üniversitesi’nin yöneticileri,     Merhaba, Gazi Eğitim,     Merhaba, Gazi Eğitim Yöneticileri,

    Merhaba, Ankara !..
    Merhaba, Gazi Üniversitesi’nin yöneticileri,
    Merhaba, Gazi Eğitim,
    Merhaba, Gazi Eğitim Yöneticileri,
    Merhaba, Gazi  Eğitim’in Kuruluşundan itibaren günümüze kadar gelen eğitimcileri,
    Merhaba, Gazi Eğitim’i Gazi Mustafa Kemal’le bütünleştirenler, Gazi’nin ilkelerini
    ÜLKE  yapanlar,
    Merhaba, Gazi Eğitim’in Edebiyat Bölümünü kuranlar, ülkemizin Edebiyat ve Türkçe  
    kültürünü çocuklarımıza ve bizlere verenler,
    Merhaba, Türk Dili ve Edebiyatı ile Türkçe Öğretmenliği Bölümünü kuranlar,
    Merhaba, Necati Eğitim’den sonra bizi, Gazi Eğitimli yapanlar, derslerini  
    aldıklarım,
    Merhaba Gazi’nin geçmişten gelen EN-leri ve Bilgi abideleri,
    Merhaba, Gazi’den yetişen genç akademisyenler,
    Merhaba, Türkçe Öğretiminin Dünü-Bugünü-Yarını Çalıştay’ını düzenleyenler, destek
    verenler,
    Merhaba, Çalıştayı izleyenler  ve hizmet veren düzenleme mutfağının sessiz-adsız
    kahramanları!...
   Akademik camianın önemli görevlerinden olan bir çalışmayı bitirdik,  geçen hafta Gazi Üniversitesi’nin desteğinde, Gazi Eğitim Fakültesi-Türkçe Öğretmenliği bölümünde “akademik katılım ve bildirilerle” bir yoğunluk yaşandı.
 Açılışın Mimar Kemalettin Salonu’nda olması, Gazi’nin o görkemli binasının mimarını, daha anlamlı ve görkemli kıldı. Açılıştaki protokol konuşmaları, dinleyici ve akademik katılımcıların Gazi Üniversitesi yönetimiyle bir bütün olması, bilimsellikteki Türkçe Öğretmenliği Bölümü’nün açılış yıl dönümünü hem farklı kıldı hem de bizim slogan haline getirdiğimiz  “Türkçe Türkçe, Atatürkçe”  söylemimize destek oldu…
Katılımcı-dinleyicilerin akademik ve öğrenci bütünleşmesi şeklinde olması anlamlı, bir o kadar da ilgi yüklü olması, oturumların tartışmalı geçmesi dikkat çekiciydi.
Neden bu Çalıştay’a ihtiyaç duyuldu? Çalıştaylar, akademik anlayışın bir gereği olduğuna göre, biz bunun neresinde olduğumuzu irdelersek; Çalıştayı, ÇALIŞ DAYI söyleminden ayrı tutarak, gerçek akademisyenliğin gereğini de yapmış oluruz !?..
çalıştay
isim
Bilim adamlarının ve uzmanların bir konuda ön hazırlık yapmak üzere katıldığı inceleme ve değerlendirme toplantısı. TDK
sempozyum
isim, (sempo'zyum), Fransızca symposium
Bilgi şöleni. TDK
Sempozyum belli bir konuyu aydınlatmak amacıyla, bilim adamı ve araştırmacıların bir araya geldikleri ve konuşmacıların konunun belirli bölümlerini sundukları, tartışmalı toplantılardır. Bir başka deyişle; ortaya konan konu hakkında aynı oturumda, çeşitli kişilerin yaptıkları açıklamalı konuşma türüdür.
Sempozyumda her konuşma, ayrı bir hazırlıktır, fakat birbirini tamamlayıcı söyleşi ve içtenlik havası vardır. Konuşmalardan sonra konuşmacılar, birbirlerine konu ile ilgili sorular sorabilirler. Böylece sempozyumdan "panel"e geçilir. Daha sonra da tartışmalara seyirciler de katılırsa panelden "foruma geçilmiş olur.
Sempozyumu açık oturum ve diğer tartışma türlerinden ayıran özellik, sempozyumda özel davetli dinleyicilerin olması ve yapılan tartışmaların, kararların bilimsel değer taşıdığı için basılarak kamuoyuna duyurulmasıdır.  https://www.turkedebiyati.org/sempozyum-nedir.html
Çalıştay
Belli bir konuda, çeşitli konuşmacıların katılımıyla düzenlenen, genellikle sorun çözmeye odaklı, bilimsel ağırlıklı toplantıdır. Çalıştay'da çağrılanların yüksek profilli, alanında uzman/popüler/eserleri olan/bilinen v.b. olması gereklidir. Çalıştaylar'da, oluşturulan komisyon (lar) tarafından hazırlanan  rapor, tüm  kurula sunularak, ortak bildiriye dönüşür ve onaylanır. Alınan kararlar tavsiye niteliğindedir, yaptırım gücü yoktur. Çalıştay; bir sempozyum, bir panel, bir açık oturum  değildir!.. https://www.internethaber.com/sempozyum-panel-calistayin-farkini-bilmeyen-akademi
Gazi’de yapılan Çalıştay’da elbette emek var, ortaya konan bildirilerde elbette göz nuru, bilgi birikimi var;  “yapılanın kötüsü olmaz” diye Alemdar Yalçın’nın güzel de bir sözü var, biz bu sözden hareketle kötülük aramıyor, eksiklerimize bakmak istiyoruz. Bunlar da bize göre:

  1. Türkçe ders programları ve kazanımlarında ülkemizde neredeyiz?
  2. Öğretmenin kullandığı yöntemler, hedef-kitleyle uyuşuyor mu?
  3. Ders kitaplarındaki metinler, “anlama-anlatma” alt basamaklarını gerek yoğun okumada gerek yaygın okumada arzu edileni hedef-kitle ile buluşturuyor mu?
  4. Dilbilgisi öğretimi, yabancı dil dersleriyle dönemler arası uyum sağlıyor mu, disiplinler arası birliktelik var mı?
  5. Türkçe derslerindeki öğretim teknolojileri kullanılırken, Power Point (güç noktası-hak noktasından) uygulamasından öteye gidiyor mu?
  6. Bölgelere-yörelere göre, sınıf içi etkinliklerinde kullanılacak araç-gereçler güncel mi ve bu konuda alan taraması ciddi şekilde yapılıyor mu?
  7. Ders öğretmenleri, ders öncesi hazırlarından olan DERS PLÂNI konusunda yeterli hazırlıkları var mı?
  8. Türkçe Ders Kitapları neden bu kadar sık değiştiriliyor, önüne gelen yayınevleri neden bir editörlü, çok yazarlı yayınlarla piyasada pazarlama ve kazanç sağlıyor ?
  9. Medya okur-yazarlığı adıyla ortaya çıkan “görsel okur-yazarlık” küreselleşme  adına neden intihalle (çalıntı çevirilerle)  bilgi kirliliği yaratıyor da hergün aynı Türkçesizlerin ayrı ayrı TV kanallarındaki TONSUZ-VURGUSUZ, kavgacı dille Türkçemizi bozmalarına seyirci kalıyoruz?   
  10. Sosyal medyada Türkçe’mizin kullanımındaki olumsuzluklar, imlâlar yanlışlıkları ve noktalamalar neden toplumca tartışılmıyor da teknolojinin gereğiymiş gibi gösteriliyor?
  11.  Ders kitaplarındaki metinlerde yer alan  DEĞERLER sistemi ne kadar hedef-kitleyle bütünleşiyor ve MODEL kişilikler irdeleniyor ?
  12.  Model olarak derse giren öğretmenlerin, öğrencilerin örnek alacaklar kılık-kıyafetleri (saçları-sakalları-pantolonları vs) ne âlemde, bu giyim şekli, dil kullanımını etkiler mi?
  13. Öğretmen DİLİMİZİ derste ve günlük hayatta kullanırken; “yani”ler, “aynen”ler”, “sağlıkla-sıhhat”, ilgili-alâka”, “ muhabbet (sohbet)le selâmlamalar”.
  14.  Öğretmenlerimiz konuşmada-yazmada, dinlemede-okumada model oluyorlar mı, yoksa argo söylemlerin bir parçasını sergilerken, öğrenciye daha mı çok yaklaşıyor?..
  15. Sempozyumlarda, çalıştaylarda, sunulan veya hazırlanan bildirilerde alışkanlık haline gelen ANKET yapma anlayışı ne zaman sona erecek de bildiri sunan akademisyen, bildirinin içeriğini, bilimselliğini tartışacak ?
  16.  Anketli çalışmalar ve hazırlanan bildiriler AN-a KET vurur, An-I yakalayamaz. İşin kolayına kaçılır, bu anketler hazırlanır, uygulama zemini bulamayanlar, oturur, yanılma paylarını da hesaba katarak,  frekanslarla-ES –bi-ES lerle önce ATILIR, sonra tutulur !?..
  17.  Anketlerle AN-a vurulan KET, ana-babaya vurulan KET-ten ( engel-çengel) daha kötüdür….  Anketler yapılmalı, ama yerinde-zamanında ve ciddi olmalı ki, örneklem alınan yerler, kişiler güven vermeli.
  18.  Çalıştaylarda, sempozyumlarda işlenen bildiriler tartışılmalı, eleştirel bakışın, eleştirel ölçünün samimiyeti ortaya çıkmalı. ama eleştirel üslûba da dikkat edilmeli.…
  19.  Türkçe GRAMER bilgisini okullarımızda aldık da günlük hayatta kullanamaz bir haldeyiz, bu da tartışılmalı…
  20.  PISA raporu bilinmezken, 2015’teki başarısızlık, 2018’de OECD ülkelerinin hâlâ gerisinde kalmışsa, ÖĞRETMEN yetiştiren kurumlar ve programlar, ilk ve orta öğretimdeki öğretmenler, elbette tartışılmalı.  
Gazi Üniversitesi’ninGazi Eğitim Fakültesi bünyesinde 30 yıl önce açtığı Türkçe Öğretmenliği Bölümü’nün açılış yıl dönümüne, böyle bir bilimsel ÇALIŞTAY’a ev sahipliği yapması anlamlıdır; bunu düşünen, hazırlayan, katkı verenleri, dünden bugüne Türkçe Öğretmenliği Bölümü’nde ders verenleri anarak; Prof. Dr. İbrahim Uslan’a, Prof. Dr. Abdurahman Güzel ile Prof.Dr. İhsan Kalenderoğlu’na, tüm  katılımcılara buradan MERHABA diyerek, selâmlamak ve Girne’den sevgiler göndermek ne güzel…!
 Geçen haftaki köşe yazımızda SIR diye verilen sözler, maddelerdeki bilgilerdir…
08.12.2019 Dr. Hayrettin Parlakyıldız  Kıbrıs İLİM Üniversitesi