Bir dizi çalışma için Çanakkale’ye gelen Eğitim Sen Genel Yüksek Öğretim ve Eğitim Sekreteri Özgür Bozdoğan Çanakkale’de de İl ve ilçe Eğitim izleme kurullarının oluşturulması amacı ile gerçekleştirilecek ‘ Eğitim İzleme Kurulları’ hakkında bilgiler verdi. Bilgilendirme kapsamında Eğitim ve sağlık durumuna da değinen Bozdoğan, sorun yaşanan iki unsur eğitim ve sağlığın birlikte düşünülmesi gerektiğini söyledi.
 
Türkiye’nin dört bir tarafında yaptığı Çalışmalar ile tüm il ve ilçelerinde ‘ Eğitim İzleme Kurulları’nın hızlı bir şekilde kurulması çalışmalarını yürüten Eğitim Sen Genel Yüksek Öğretim ve Eğitim Sekreteri Özgür Bozdoğan Çanakkale’de de  İl ve ilçe Eğitim izleme kurullarının oluşturulması çalışmalarını yapmak için Çanakkale’ ye geldi. Çanakkale’de bir dizi çalışmalara katılan Özgür Bozdoğan, yaptığı açaıklama ile çalışmalar hakkında bilgiler verdi. Bozdoğan    “Bir süredir bu bölgede Bursa -Balıkesir ve en son olarak Çanakkale'de eğitim emekçisi arkadaşlarımızla bir araya geliyoruz. Bizimle birlikte eğitimde yaşanan sorunlardan rahatsız olan, eğitim politikalarının bu şekilde uygulanmasını onayı olmayan çok çeşit toplumsal kesimler de de bir araya geliyoruz. Eğitim alanında yaşanan sorunlara dönük  geniş bir toplumsal muhalefeti oluşturmaya çalışıyoruz. “Eğitim İzleme Kurulları” adını verdiğimiz kurulları oluşturarak bu kurulların yaşama geçmesi bu kurulların bir an önce bu alanda faaliyete başlaması için illeri ziyaret ediyoruz, ilçeleri ziyaret ediyoruz. Bu ziyaretlerde  toplantılar gerçekleştiriyoruz. Aslında bu toplantılarda derdimizi anlatmaya çalışıyoruz. Neden bu şekilde “eğitim izleme kurulları” oluşturuldu ? oluşturmaya başladık ? nerelere müdahale edeceğiz ve nasıl müdahale edeceğiz? Bu toplantılarda buna anlatmaya çalışıyoruz. Bir ilde, o ilin eğitiminden sorumlu İl Milli Eğitim Müdürlüğü varken,  bu işten sorumlu olan müdürler, müdür yardımcıları, şube müdürleri, okul müdürleri varken Eğitim Sen’ in öncülüğünde çok çeşitli toplumsal kesimleri “Eğitim İzleme Kurulu” oluşturmasına açmak istiyoruz. Peki neden buna ihtiyaç duyuldu?  Tabii ki  takdir edersiniz ki her okulun gereksinimini , her okuldaki sorunları çözmekle ilgili bir kamu kurumu varken  vatandaşın, yurttaşın, demokratik kitle örgütlerinin, siyasi partilerin bu kurullara ihtiyaç duyması  Çanakkale'ye gelme nedenimiz.”
 
Sağlık ve Eğitimi Birlikte Düşünmemiz Gerekir

Bozdoğan, Türkiye’ de pandemi sürecinde eğitim ve sağlığında kötüye gitmesi nedeni ile harekete geçtiklerini ifade ederek “Peki bu süreçte  partiler ile görüşüyoruz, emekten, demokrasiden, barıştan yana  birlikte hareket ettiğimiz çok çeşitli kitle örgütleri ile görüşüyoruz. Eğitimin şu an içinde bulunduğu durumu sorunların ne kadar derinleşerek ve ağırlaşarak sürdüğünü anlatıyoruz. En önemlisi Tabipler birliği ile görüşüyoruz. SES’ ten arkadaşlarla görüşüyoruz. Çünkü eğitim ve sağlığın birbirinden kopmaz 2 alan olduğunu, sağlık krizinin artık bir eğitim krizine dönüştüğünü eğitim hakkı ve sağlık hakkının iç içe geçtiğini, İkisini birlikte düşünmemiz gerektiğini altını çizdiğimiz için tüm illeri dolaşıyoruz. Bütün illerde bu toplantıları yapmaya çalışıyoruz. Şu an Türkiye’ nin hemen hemen tüm illerinde ve ilçelerinde arkadaşlarımız  gerçekten çok ciddi bir emek ortay koyuyorlar ve tüm kesimleri bir araya getirerek geniş bir “Eğitim izleme kurulu “oluşturuyorlar. Neden bu faaliyete ihtiyaç duyduk? Pandeminin başından  uyana esasında Pandemi  öncesinde de var olan  sorunlar , pandemiden öncede var alan eşitsizlikler pandemi ile birlikte artık derinleştiği artık bu sorunlara müdahale edilmezse bu sorunlara çözüm üretilemezse  milyonlarca öğrencinin eğitim hakkının ortadan kalkacağı, milyonlarda öğrenci ve anne, babanın  eğitim ve bilim emekçisinin sağlığı ile ilgili riskler oluşacağı için artık bu duruma müdahale edilmesi gerektiği kararını verdik ve ‘Eğitim İzleme kurulları’ adını verdiğimiz kurulları oluşturduk” dedi.

Eşitsizlik Yaşayan Kesimler Var
Pandemi sürecinde uzaktan eğitimde tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’ de de dezavantajlı bir kesimi oluştuğuna dikkat çeken Bozdoğan “Şu şekilde bir gerçeklikte yaşıyoruz. Salgının başladığı günlerde yani Mart ayının başında 11 Mart'ta Türkiye’ de ilk Koronavirüs vakası görüldü. Mart ayının ortasında  neredeyse dünya genelinde 63 milyon öğretici bir anda öğrencilerinden uzaklaştı.1.5 milyara yakın öğrenci uzaktan eğitime geçmek zorunda kaldı. 1.5 milyar öğrencinin içerisinde  463 milyon öğrencinin radyo ve televizyon dahil uzaktan eğitime hiç erişimi yoktu. Bu oran neredeyse üçte bir oranındaydı. Türkiye’de de bu oranın farklı olmadığını görüyoruz. Türkiye’deki 18 milyon öğrencinin 6 milyonunun hiçbir uzaktan eğitim erişimine imkanının olmadığı kuvvetle muhtemel. Bakanlığın verilerine göre de çok ciddi oranda öğrencinin uzaktan eğitimden faydalanamadığı ortaya çıkıyor. Bununla beraber çok farklı toplumsal kesimler var ki eğitim alanında uzaktan ya da yüz yüze eğitimde eşitsizlikleri derinden yaşıyor. Bunların başında yoksul çocuklar geliyor. Yoksul çocuklar ve doğal olarakta Çocuk işçiler. Çocuk işçiler yoksulluğun doğal bir sonucu. Bu çocuklar bu eğitim sürecinin en mağdur olan kesimi. Yoksulsanız ve kız çocuğu iseniz ikinci bir kere mağdursunuz. Yoksulsanız, kız çocuğuysanız ve mülteci bir ailenin çocuğuysanız üç mağduriyeti birden yaşamak zorundasınız. Ana dilimiz Türkçe değilse, Örneğin Suriye'den gelmişsiniz burada eğitim hakkı ile ilgili eşitsizlikleri yaşayacaksınız demektir. Yada özel eğitime gereksiminiz varsa  bu eğitim sistemi sizi yok sayar, çünkü yarışmaya ve rekabete dayalı bir eğitim sistemidir. Özel Eğitime gereksinimi olan öğrenciler burada apayrı bir grup olarak, kategori olarak karşımıza çıkıyor.” dedi.
   
Başarılı Oldukları Algısını Yaratmak İçin Okulları Açık Tutuyorlar

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’ de de hükümetin okulları salgın hastalıkla mücadelede başarılı oldukları algısını yaratmak için açık tuttuğunu belirten Bozdoğan “Bununla beraber Tabii bir sağlık krizi yaşanıyor. Bu sağlık krizi o kadar derinden yaşanıyor ki siyasi iktidarlar Türkiye'de ve Dünyanın farklı ülkelerinde salgınla mücadelede başarılı oldukları algısını ortaya koymak için okulları açık tutmakta gayret ediyorlar. Bizler de yüz yüze eğitimin mutlaka, salgın koşullarında dahi olması gerektiğini düşünen bir sendikayız. Çünkü biliriz ki yüz yüze eğitime ara verilirse yüz yüze eğitim' den mahrum kalan çocukların okulu terk oranı artar. Biz biliyoruz ki okul çocuğun korunmasında en önemli kamusal denetim alanıdır. Çocuğa dönük istismar, çocuğa dönüş şiddete karşı en önemli koruma araçlarından biri okuldur. Siz okulu sistemden çıkardığınızda yüz yüze eğitime ara vererek çocukları maruz bıraktığınız gerçeklik çoğu zaman tahmin edilemez. Bundan  dolayı biz Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ile Eylül ayında yaptığımız görüşmede şunu önerdik “Türkiye'de olmayan o sosyal çalışmacıların hızla alana sürülmesi, hızla istihdam edilmesi ve çocuğu korunmasına dönük kapsamlı bir programın yaşama geçirilmesi. Çünkü evlerde, kapalı ortamlarda bıraktığımız çocuklar ne yaşadığına dair en ufak bir fikrimiz yok. Bundan dolayı biz yüz yüze eğitimi vazgeçilmezliğini biliyoruz. Eğitime ara verirseniz öğrenci eğitimden uzaklaşıyor.” ifadelerine yer verdi.
 Kuracakları “İl ve ilçe Eğitim İzleme kurulları” ile kurumların vermediği bilgileri vatandaşı bilgilendirmek için vereceğini de ifade eden Bozdoğan  “Biz diyoruz ki Milli Eğitim Bakanlığına bizim ortak hedefimiz öğrencileri eğitim sistemi içinde tutmak olsun. Gelin önce öğrencileri eğitim sistemi içinde tutalım.” İşte bizler bu nedenle yüz yüze eğitimin vazgeçilmez olduğunu savunuyoruz. Ama salgın ile ilgili önlemler bu kadar yetersizken salgın ile ilgili sadece vatandaşa maske takma tavsiye edilerek mücadele edilmeye çalışılırken kalıcı ve etkili önlemler alınmazken tabip odaları gerçekten çok etkili bir şekilde diyorlar ki “kapanmaya gitmemiz lazım” bir hafta, iki hafta 3 hafta etkili bir şekilde kapanılarak enfeksiyon zincirinin kırılması gerek. Bizde Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a şeffaf bilgi, bilimsel veri olmadan karar verilemez. Okulların açılması kapanması karantinaya alınması yada başka önlemler alacaksak, bütün bunlar ile ilgili bir uygulama hayata geçireceksek kamu oyunun bilgiye erişme hakkı var. Biz şimdi Milli Eğitim Bakanlığının yaptığı bir uygulamanın doğruluğunu yanlışlığını nasıl sorgulayacağız.? Vatandaş olarak vergilerimiz ile faaliyetini sürdüren bir kurumun faaliyetlerini denetlemek bizim en doğal hakkımız. Şimdi biz denetim görevimizi nasıl yapacağız. Kaç okulda vaka olduğunu? kaç okulda çalışanların şu an testinin pozitif olduğunu ve  kaç çalışanın Covit-19 tedavisi gördüğünü?, okullardaki salgının yayılma oranının ne olduğunu ? bilmeden bizim herhangi  bir yorum yapma şansınız var mı ? yok. Kamuoyu ile bilgileri paylaşmazsanız, Sağlık Bakanlığı da paylaştığı bilgileri bu bilgileri yapılandırarak paylaşırsa biz bir tespit yapamayız. Neden “Eğitim İzleme Kurulları” Biz sağlığımızın öncelikli olduğunu biliyoruz. Bundan dolayı da tek tek okullar. Burada alınması gereken önlemler konusunda artık vatandaşın, yurtdaşın fikir beyan etmesi gerekiyor. Yani orada salgın artık mutlaka acil bir önlem alınması gereken boyuta bulaştıysa biz istiyoruz ki artık Milli Eğitim Bakanlığı Belli ki bize bir veri vermeyecek bilgi vermeyecek Sağlık Bakanlığı gerekli önlemi almayacak. O zaman biz Halkın kendi ve öğrencilerimizin sağlığı için sorumluluğumuzu yerine getirip biz kamuoyunu bilgi vereceğiz. Diyeceğiz ki Çanakkale durum budur alınması gereken önlemler budur. Çanakkale'nin Biga ilçesinde yada Lapseki'de durum budur diyeceğiz. Yurtdaş olarak sorumluluğumuz hem kendi yaşamamızda hem de öğrencilerimizin yaşamımda hem de içinde bulunduğumuz kentin mahallenin ülkenin vatandaşlarının sağlığına hayatlarda karşı sorumluluğumuz var. Şimdi bunun yerine getirmemiz gerekiyor. işte bütün bu eğitim alanı ve sağlık alanını da üst üste koyduğumuzda “Eğitim İzleme Kurulları” adını verdiğimiz kurulları oluşturalım bu kuruları bütün kesimlerde birlikte oluşturalım ve bu eğitim alanında ve sağlık alanında yaşanan bu sorunlara müdahale edelim. Bu sorunların çözümü için kamu yetkililerini, siyasi iktidarı, kamu görevlilerinin  görevlerini yapmaya davet edelim. Görevlerini yapmaları için bir kamuoyu oluşturalım, bir farkındalık yaratırım ve yarattığınız farkındalık ve kamusal hizmetlerin yaşama geçmesini sağlayalım.”dedi.
 
Şerife Erdem