Alan Kılavuzları Kaybolan Tabyaları Bir Bir Keşfediyor,
Sloganları ise Alkışlatıyor;
“Tarihe Tanık Tabyalar Kaybolmasın, Unutulmasın..!”

KEŞİF GEZİSİNDEN, KAYBOLAN TARİH ÇIKTI…
Bir asır önce, Çanakkale Boğazı’ nın Savunması için dönemin padişahları tarafından inşa edilen, ancak savaştan sonra adeta yerleri kaybolan,isimleri unutulan, üzerleri çalılarla kaplanıp, orman arasında kalan, tabya ve bataryaları keşfetmek harekete geçen Alan Klavuzları, unutulan tarihi gün yüzüne çıkardı.
Çanakkale Savaşları araştırmacısı Bünyamin Nami Tonka öncülüğünde, Grup koordinatörlüğünü Tahsin Konu, Alan Keşif bilgilerini ise Hasan Gören’ in sunduğu, “Tarihe Yürüyüş” etkinliğine katılan Alan Kılavuzları,  adeta kaybolan, unutulan tarihi tek tek tespit etti, görüntüledi..

ADIMLAR GEÇMİŞİN İZİNE ATILDI,
ALAN’DAN TARİH FIŞIKIRDI..!

Alan Kılavuzları’nın keşif gezisi ile kaybolan ve unutulmaya yüz tutmuş tarihi yapılara ulaşıldı. Bu sayede adeta, var olan tarih gün yüzüne fışkırdı..
Hafta sonunda, Tarihi Alanda buluşan Alan Kılavuzları,   Akbaş Şehitliği ile Kilye Koyu arasındaki tabyaların yerini tespit etti.
Ardından da, adeta unutulmuş, kaybolmuş, Çanakkale destanına tanık birçok tabyanın yeri belirlenip, tek tek fotoğraflandı.
Çoğu, yıllara dayanamayarak tamamen yok olurken kimisi ise yapılacak restorasyon ile ziyaretçilere açılacak kadar ayakta tarihin tanıkları, keşif gezisinin katılımcılarına duygu dolu anlar yaşattı.
Boğaz savunması için neredeyse her tepenin üstüne bir tabyanın yapıldığı Tarihi yarımada da kaybolan ‘Aktabya’, ‘Çakıltepe Tabyası’, ‘Kilye Poyraz Tabyası’, ‘Tabyatepe’ ve ‘Çanaklı Tepe Tabyası’, Alan Kılavuzları tarafından 104 yıl sonra yeniden keşfedildi.
Bir yanda keşif yapan, bir yandan da alandaki tarihe tanık yapılara ilişkin bilgi veren Ala Kılavuzları, Fatih Sultan Mehmet ile birlikte artan top teknolojisinin, 1. Dünya savaşına gelindiğinde, en üst noktalara doğru tırmandığından söz eder iken;  “Savaşlar artık meydanlarda çok zorlu hale gelmişti. Bu nedenle ordu bir yandan savaşırken, bir yandan da savunma yapmak zorundaydı.” Görüşünü savundu.

Bu savunma sanatını En üst seviyeye taşıyanın, yine Osmanlı devleti olduğunu söyleyen ve:
”Önce III. Selimden başlayan savunma hatları, Abdulaziz ve II. Abdulhamit döneminde en üst seviyelere ulaştı. Nitekim Osmanlı devletinin bu dahi padişahları, Boğazların savunmasız kaldığını önceden sezmiş ve özellikle Çanakkale’de hem Anadolu hem de Rumeli yakalarında savunmayı oluşturdukları tabya ve bataryalarla güçlendirmişlerdi. 1. Dünya savaşı başladığında yapılan tabyaların savunma için ne denli önemli olduğu da ortaya çıkmıştı.
Birinci Dünya Savaşında İttifak grubundan yana savaşa giren Osmanlı Devleti, İstanbul için stratejik bir öneme sahip Çanakkale Boğazını en güçlü savunma sistemi ile donatmıştı. 18 Mart 1915 yılında  komutanların dahi gözlemleri ile çizdirilen ve dönemin padişahları tarafından yaptırılan Tabyalardan yapılan deniz savunması ile İtilaf Devletlerine denizden geçit verilmemişti. Bu tabyaların en önemlileri Değirmendere Burnu Tabyası, Namazgah Tabyası, Rumeli Hamidiye Tabyası, Rumeli Mecidiye Tabyası ve Ertuğrul Tabyası olmuştu. Savaş zamanında çalışan bu tabyalar dolayısı ile Tarihi Alanı ziyaret eden yerli ve yabancı turistlere sadece bu tabyalar anlatılıyor. Fakat Boğazın Savunması için neredeyse her tepede bir tabya ve batarya kurulmuş. Fakat çoğu tabya gözetleme kuleleri olarak kullanılmış.” bilgilerini de kamuoyuyla paylaştı.

O ANLARA, VİTAMİN’ DE TANIK OLDU..
Alan Kılavuzları’nın, tarihi alandaki keşif gezisine katılan VİTAMİN objektifleri, tarihin tanıkları tabyaları bir bir görüntüledi.
Çanakkale savaşlarının en önemli tabyaları olarak bilinen, Değirmendere Burnu Tabyası, Namazgah Tabyası, Rumeli Hamidiye Tabyası, Rumeli Mecidiye Tabyası ve Ertuğrul Tabyasının dışında, Savaş zamanında kullanılmasa da hazır bulundurulan tabyaların da sahada mevcut olduğunu dile getiren Çanakkaleli Alan Kılavuzları,  Savaşlardan sonra kaderine terk edilen, çalılık ve ormanlar arasında kaybolan,  Akbaş Şehitliği ile Kilye Koyu arasındaki tabyalara, saatler süren yürüyüşle ulaşmayı başardı.
Adeta yeniden keşif, Çanakkale Alan Kılavuzları Dayanışma ve Yürüyüş Grubu’nun, Tarihi Alanı karış karış yaptığı yürüyüşte gerçekleşti.
Yürüyüş Gurubuna bağlı Akan Klavuzları,  Hasan Gören ‘ in verdiği bilgilerle gerçekleştirdği keşif gezisinde, cephe gerisinde kalan, boğaz savunma hattının gerisinde gözlem amaçlı kullanılan, Akbaş Şehitliği ile Kilye Koyu arasındaki tabyalara ulaşmayı başardı.
Savaştan sonra kaderine terk edilen ve geçen 104 yılda çoğu harabeye dönen, çoğu ise çalılık ve ormanlık alanlarda kaybolan 4 tabya, bu sayede görüntülendi.
Alan Kılavuzları; “Yarımada'yı ve şehitlerimizi anlatanlar genelde, Seyit Onbaşı, Şahindere Şehitliği, Şehitler Abidesi, Yahya Çavuş, 57.Alay Şehitliği, Conkbayır anlatımıyla ziyaretlerini bitirirler.
Ancak henüz keşfedilmemiş bir çok alanla beraber Tarihi Gelibolu Yarımadası günlerce gezilse de bitmeyecek dipsiz bir tarihi bünyesinde barındırıyor“ görüşünü savundu.
Çanakkale Savaşları’ nın yaşandığı Gelibolu Tarihi Yarımadasınıı karış karış gezerek keşifler yapan ve Gelibolu yarımadasının Açıkhava müzesi olması için önemli keşiflere imza atan Alan Kılavuzları,  bu hafta sonu da önemli bir keşif gezisi gerçekleştirdi.
Çanakkale  Alan Kılavuzları Dayanışma ve Yürüyüş Grubuna bağlı Alan Kılavuzları, cephe gerisinde kalan ve savaş sonrasında geçen 104 yıllık sürede kaderine terk edildiği için kimisi yok olmuş, kimisi de    Çalılık ve Ormanlık alanda kaybolmuş tabyalara ulaştıktan sonra, “Yaşadığımız bu mutluluğun tarifi yok” dedi.

İlk Keşif Aktabya’ ya..
Akbaş Şehitliği ile Kilye Koyu arasındaki tabyaların yerini keşfetmek için yürüyüşe çıkan Alan Kılavuzları, sabahın ilk ışıkları ile başlayıp, gün batana dek süren keşif gezisinde, ilk olarak Aktabya’ ya ulaştı.
Geçen 104 yılda yeri bile unutulan, üzeri gibi, ulaşılacak yolu,  çalı ve ormanla kaplanan  tabyaya, zorlu bir tırmanış ve arayışın ardından ulaşıldı.
Aktabya'nın yeri bulundu. Ancak zamana direnmeyen tabya tamamen yok olmuş halde görüldü.. Herhangi bir yolun olmaması, patikaların da ormanla kapanmasından dolayı , Tabyanın yerine ulaşmak saatler aldı.Çetin bir yürüyüşün ardından Tabyanın yeri bulunup, kalıntılar fotoğraflandı.

4 Tabya daha Keşfedildi
Yarımada'da ziyaret edilecek yer sayısı her geçen gün artıyor. Akbaş Şehitliği ile Kilye Koyu arasındaki tepeleri ziyaret eden Alan Kılavuzları Yürüyüş Grubu  Ak Tabyanın ardından Yanık Tabya'ya arayışına geçildi. Yine zorlu bir yürüyüşün ardından Yanık Tabya keşfedildi. Aktabya’nın aksine  Yanık Tabya, top yerleri, bonetleri ile varlığını sürdürüyor. Çevre temizliği yapılmış. Aktabyanın ardından Klavuzlar, buradan ana yola inerek, Çanaklı Tepe Tabyası'naramaya başladılar.   Yine zorlu bir tırmanışın ardından Çanaklı Tepe Tabyası'nın arayışı başladı. Zor şartlarda bulunan tabyanın yeri  bulundu. Tabyanın Cephaneliği, bonetleri sağlam dursa da zamana karşı çok yıpranmış.  Restore edilmesi halinde yeniden ziyaretçile kazandırılabilecek.   Alan Kılavuzları Yürüyüş Grubu   gerçekleştirdiği yürüyüşünün son keşfi ise Kilye Poyraz Tabyası oldu. Yine zorlu bir tırmanışın ardından Mersin Tepeye çıkan alan klavuzlerı yaptıkları aramalar sonucunda ormanlarla kaplanmış...Kilye Poyraz Tabyasını da buldular.
 
 Tarihi Alan Dipsiz Bir Kuyu Her Taraf Tarih Fışkırıyor
Hafta sonu gerçekleştirilen tarihi yürüyüş hakkında bilgi veren Alan Kılavuzu Araştırmacı Yazar Bünyamin Nami Tonka “Yarımada'yı ve şehitlerimizi anlatanlar genelde, Seyit Onbaşı, Şahindere Şehitliği, Şehitler Abidesi, Yahya Çavuş, 57.Alay Şehitliği, Conkbayır anlatımıyla ziyaretlerini bitirirler... Sonra Yarımada'yı karış karış ziyaret ettik, diye konuşuruz. Yalandan kim ölmüş. Yarımada'da ziyaret edilecek yer sayısı her geçen gün artmaktadır. Artmaya da devam edecektir. Biz, bir avuç arkadaşla zoru tercih ederek Akbaş Şehitliği ile Kilye Koyu arasındaki tepeleri ziyaret ederek bu bölgedeki tabya ve bataryaları keşfettik. Tabyatepe üzerinde bulunan Aktabya'nın yerini bulduk. Ancak, tabya tamamen yok olmuş. Bu tabyanında bulunduğu yere bizim güzergahtan ulaşmak çok zordu. Çok çetin bir yürüyüşle tabya yerini bulduk... Öndeki yükselti bile yok olmak üzere. Buradan Yanık Tabya'ya geçtik.. Yanık Tabya, top yerleri, bonetleri ile varlığını sürdürüyor. Çevre temizliği yapılmış... Aslında, restorasyonu yapılarak, ziyaretçilerin hizmetine girmeli. Buradan ana yola inerek, Çanaklı Tepe Tabyası'na geçtik. Yol çok çok çetindi. Zor şartlarda tabyayı bulduk. Cephaneliği, bonetleri sağlam ama, epey yıpranmış. Burası da restore edilmeli. Buradan ana yola inerek, Mersin Tepe' ye geçtik. Burada bulunan tabya çalılar arasında kaybolmuştu. Dik bir parkurla tabyanın cephaneliğini ve sütre setini bulduk. Kilye Poyraz Tabyası da, harebe halde. Bu da bize gösteriyor ki, Yarımada, dipsiz bir kuyu gibi.  Her taraftan tarih fışkırıyor. Bence bu sırtların arka tarafından yollar yapılarak tabyalara ulaşım sağlanmalı... Tabyalar ilk haliyle düzenlenmeli. Boğaz savunması buradan anlatılmalı.  Bu, yürüyüş ve keşif faaliyetlerimizi sezon için ön hazırlık yapıldığından sonlandırmış olduk.  İnşallah, ekim ayında yeni keşif çalışmalarına devam edeceğiz. Bu faaliyetlerimize katılan tüm arkadaşlarımıza çok teşekkür ederim. Şimdi, eğitim çalışmalarına başlayacağız. Mehmet İhsan Gençcan Kütüphanemizde de konferans çalışmalarımız başlayacak... Çanakkale üzerine bilgi almak isteyen herkesi bekleriz” dedi.

Cuma Deren – Şerife Erdem