“CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU ATATÜRK’ÜMÜZ,
MADEN İLE BARIŞIK TOPLUM İÇİN İLK ADIMI ATAN OLDU…” 
İstanbul Maden İhracatçıları Birliğinin düzenlediği, ‘Madencilikte Marka Değerini Geliştirme Çalıştayına,  bu sözler damga vurdu; “Maden ve Türkler….”
Çalıştaya, MTA Genel Müdürü Cengiz Erdem, İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Dinçer, İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Genel Sekreter  Yardımcısı Fatih Özer, Maden Jeologları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Şentürk ve Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü  Araştırma Geliştirme Koordinasyon Dairesi Başkanı Fatih Pekdemir katıldı.
Çalıştayda, Çevreci derneklerden sadece Çevre ve Doğa Derneği Başkanı Nermin Tekindağ, Atikhisar Barajını Koruma ve Yürüyüş Grubu Derneği Başkanı Tahsin Konu yer aldı.
Son yıllarda Yer altı zenginlikleri gün ışığına çıkarılmaya başlanan ve bazı Maden işletmelerinin de faaliyete geçmeye gün saydığı Çanakkale’den ses veren isim, Yerel Tarih Araştırmacısı, Gazeteci Yazar, emekli Akademisyen, Çanakkale Çevre ve Doğa Dernekleri Federasyonu Başkanı Bünyamin Nami Tonka;
“Yada Taşı, Oğuz Han'ın Kılbaraklarla Savaşı, Prusya'dan Müneccim  isteme başta,  1. Dünya Savaşı öncesi silahlı kuvvetlerin durumu, Kurtuluş Savaşı'nda silah gücümüz, ve de Yüce Atatürk'ün geleceği görerek Maden Kanunu'nu çıkartması, 2. Yüzyılı'na girecek olan Türkiye Cumhuriyeti'nin madenle barışık bir toplum olması gerekliliğini gösteriyor” dedi.
-------------------------------------
Çalıştay’dan yükselen ses;
“ 21. Asır ‘Maden Çağı…’ “
-----------------------------------------
İstanbul Maden İhracatçıları Birliğinin düzenlediği, ‘Madencilikte Marka Değerini Geliştirme Çalıştayı’ nda, ‘Maden ve Türkler’ başlıklı sunum güne damga vurdu.
Çevreci derneklerden sadece, Çevre ve Doğa Derneği Başkanı Nermin Tekindağ, Atikhisar Barajını Koruma ve Yürüyüş Grubu Derneği Başkanı Tahsin Konu, Çalıştayı izleyen isimler oldu.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ), Terzioğlu Yerleşkesi, Prof. Dr. Sevim Buluç  Oditoryumu’nda düzenlenen çalıştayda, MTA Genel Müdürü Cengiz Erdem, İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Dinçer, İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Genel Sekreter  Yardımcısı Fatih Özer, Maden Jeologları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Şentürk ve Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü  Araştırma Geliştirme Koordinasyon Dairesi Başkanı Fatih Pekdemir katılımcılar arasındaydı. 
Çanakkale Çevre ve Doğa Dernekleri Federasyonu Başkanı , Yerel Tarih Araştırmacısı, Gazeteci Y azar ve emekli Akademisyen Tonka’ nın , ‘Maden ve Türkler’ konulu sunumunda, dikkat çeken şu sözleri geldi.
Tonka; “Yada Taşı, Oğuz Han'ın Kılbaraklarla Savaşı, Prusya'dan Müneccim  isteme başta,  1. Dünya Savaşı öncesi silahlı kuvvetlerin durumu, Kurtuluş Savaşı'nda silah gücümüz, ve de Yüce Atatürk'ün geleceği görerek Maden Kanunu'nu çıkartması, 2. Yüzyılı'na girecek olan Türkiye Cumhuriyeti'nin madenle barışık bir toplum olması gerekliliğini gösteriyor” dedi.
Çanakkale Vali Yardımcıları, Kaymakamlar, Belediye Başkanları, Daire Amirleri ve vatandaşların da katılım gösterdiği çalıştayda sunum yapan Çanakkale Çevre ve Doğa Dernekleri Federasyonu Başkanı Tonka’ nın, sosyal medya hesabından sesini yükseltti, hayli dikkat çeken soru yöneltti.
GELMEYENLER, NERENİN ÇEVRECİSİ…?
 Tonka, “ Birkaç Çevreci dernek dışında, çevreci kuruluşlar, Tema, Yeşil Barış çevrecileri gibi kuruluşların bu çalıştayda  yer almaması dikkat çekici. 
Bu örgütlerin nerenin çevrecisi olduğu anlamakta zorlanmaktayız... Çevre hepimizin...
Çevre meselesi siyaset üstüdür... Biz de bunun takipçisiyiz... Gelmeyenler, nerenin, kimin çevrecisi?” diye sordu. “Düşünmeye, okumaya, yazmaya  ve konuşmaya  devam...” dedi.
ÇEVRE VE DOĞA DERNEKLERİ FEDERASYONU BAŞKANI TONKA’DAN, TARİHE NOT DÜŞÜRECEK SÖZLER…
‘Maden ve Türkler’ konulu sunumda bulunan isim, Çanakkale Çevre ve Doğa Dernekleri Federasyonu Başkanı Bünyamin Nami Tonka, “Biz insanlar, on bin yıl önce mağaralarda yaşıyorduk. Sonra taşı kullanmayı öğrendik... Kaba taş, yontma taş ve cilalı taş dönemlerini yaşadık...” ifadeleriyle söze başladı, ardından yüz gülümseten ve hayli manidar anlatımına şöyle devam etti; 
TEKRAR MAĞARA DÖNEMİ…
“İnsanlar merak saikiyle toprağı kurcalamaya başladı...  Önce bakır çağını, sonra tunç çağını ve nihayet demir- çelik çağını yaşadık... Günümüzde ise yine madenden istifade ederek nükleer çağı yaşıyoruz...
Etrafımıza baktığımızda gördüğümüz her şeyde maden vardır... Günlük hayatımızdan madeni çıkarttığımızda, tekrar mağara dönemine dönmüş oluruz...
Günlük hayatımızı kolaylaştıran bir otomobil için  doğadan on ton maden çıkararak kullanıyoruz... Madenler olmasaydı,çevrenizde gördüğünüz hiçbir araç ve gereç olamazdı...
Yine hayatımızı kolaylaştıran yollar, tüneller, köprüler yapmak suretiyle doğanın dış yüzünü değiştiriyoruz...
Genel anlamda, ‘bu tür uygulamalar, doğayı değiştiriyor’  diye hiç protesto etmiyoruz... Çünkü yapılanlar insanlara hizmet ediyor, zaman kazandırıyor, hayat kurtarıyor...
Böyle baktığımızda iyi ki, madenler var diyoruz...”
21. Asrın bir maden çağı olduğunu ve toprağın, suyun altını kim iyi incelerse ve maden çıkarırsa o ülkelerin dünyada varlığını devam ettireceğinin altını çizen Tonka; ”diğerleri yok olup gidecektir...
İşte madenciler, yer kabuğunu kazarak var olan ve ekonomik değeri olan ve olmayan madenleri ayrıştırarak insanların hizmetine sunacaktır...
Yer küre ortalama otuz beş kilometredir... Türkiye bunun sadece yüzeye yakın bölümünü işlemektedir...
Diğer ülkeler, robotlar vasıtasıyla yer kürenin tüm katmanlarında var olan madenleri keşfetme ve rezerv tespiti ile ekonomik değerini ortaya çıkararak,kendi ülkelerinin zenginliğine zenginlik katmak istemektedirler...”
“ATATÜRK GELECEĞİ GÖRDÜ…”
Türkiye’de madencilik tarihinden söz den, ve ön görüsü ile bir kez daha  kendine hayranlık duyduran ismin yüce önder Atatürk olduğunu sözlerine ekleyen Tonka;
“ Biz de madencilik, Yüce Atatürk'ün 1935 yılında çıkarttığı maden yasasıyla gelişmeye başlamıştır... MTA, Etibank bu işin öncüleri olmuştur...
Maden çıkartmayın demek, bir önceki devletimiz olan Osmanlı Devleti'nin yıkıldığı gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin de yıkılmasını istemektir...
Türkiye Cumhuriyetini yıkmaya kimsenin gücü yetmeyecektir...
İşte bu yüzden Türkiye yer altı zenginliklerini yer üstüne çıkartmayı da becermelidir...
Türkiye'nin GSMH'nin %1'ini bile karşılamayan bir madencilik üretiminiz bulunmaktadır...
Yine, yan ürünlerle bu üretim %5' i ancak bulmaktadır... GSYH'nin ABD'de 700 milyar doları, Avustralya'da 114 milyar doları ve Kanada'da 54 milyar doları madenden oluşmaktadır...
Kişi başına düşen maden oranı açısından: ABD.   21, AB.     15, TR.  4 olduğunu düşünürsek , biz hâlâ  maden dostu bir ülke değiliz demektir...
Maden açısından İhracatımız 4,4 milyar dolar... İthalatımız ise 6,7 milyar dolardır...
Türkiye ilk etapta ihracatını 10 milyar dolar ve bilahare 50 milyar dolara çıkartmalıdır...
Bu yapılırsa, maden vasıtasıyla iş bulan ve çalışan insan sayımız günümüzde 180 000 kadar... İşte bu sayıyı 1 000 000 ' a çıkartmak mümkün olur...
Türkiye, Bor'da Dünya birincisi, Altında Avrupa birincisi, Hutit 'de Dünya birincisi,Mermer' de Dünya ikincisidir...
Birçok madende de ilk on içindedir... Dünyanın  hiçbir yerinde, siyanürle maden arama  tartışması  yok. Bu sadece bizde var... Toprakta  siyanürle maden arama  tamamen yalandır... Eğer, böyle bir şey var ,diyorsanız ki var... Siz büyük bir meslek kitlesini hain ilan etmiş olursunuz...
Önce numune alınır. Sonra, bu numune üzerinden laboratuvarlarda tahlil ve incelemeler yapılır. Rezerv varsa ve çıkartmak ekonomikse  bu maden çıkarılır...Şimdi, tüm bu süreçleri yöneten maden mühendisleri ve jeoloji mühendisleri ve maden yan alan mühendisleri ,birilerinin  dediği gibi Türkiye düşmanı, doğa düşmanı, çevre düşmanı mı?
Bunları geçiniz... Bu meslek gruplarında bulunanlar Türkiye'nin zenginliğine zenginlik katmak isteyenlerdir... Onları takdir etmek gerekirken tahkir etmenin hiç anlamı yoktur...
Maden: Teknik olarak üretilebilir, işletilebilir olmalı... Ekonomik fayda sağlamalı... Çevreye ve sosyal dokuya  uyumlu olmalı... Mevzuata uygun olmalı... Bunlar varsa  maden nerede olursa olsun çıkarılmalıdır... Türk milleti'nin menfaati için  gerekirse, köyler, beldeler de yer değiştirmeli...
Tabii ki, Maden çıkartmada şu kriterler daima göz önünde olmalı... 1- IFC- Ekvator Prensipleri. 2- EBRD kriterleri. 3- Çevre mevzuatı... 4- Sosyal onay... 5- Sürdürülebilir kalkınma... Yine,ekonomik kalkınmaya katkı sağlamalı,sosyal fayda sağlamalı,çevreyi korumalı,şeffaf yönetim olmalı...
Çanakkale  örneğine  dönersek.... Rezerv tespit edilmiş... Bir şirket, ben burada maden çıkaracağım, demiş...Mevzuata uygun  girişimlerde bulunmuş... Toprak üstü zenginlikleri için,Orman Teşkilatına tespit edilen parayı yatırmış...Orman Teşkilatı tüm ağaçları ,odun ve kerestelik olmak üzere kesmiş  ve gelir elde etmiş...
Sonra, Maden'e yer teslimi için ,maden rezervi bittiğinde  tekrar çevre düzenlemesi yapmak amacıyla yüzey kazıması  yapıp aldığı toprağa korumaya almış...
Çevredeki, endemik bitkiler toplanmış koruma altına alınarak,iş bittiğinde  yerine taşımak için korumaya almış... Yani ,Orman teşkilatı mevzuata uygun çalışmış...
Diyelim ki, maden çıkartma işlemi bitmiş. Tekrar ağaçlandırılacak... Bunun masrafını da peşin olarak tahsil etmiş... Yani ,devlet her anlamda tedbirlerini almış ve olması gerekenleri de yapmış...
Protesto ettiğimiz(!),Kahrolsun(!) dediğimiz" Şirket " maden çıkartmış... Çıkarılan maden ,devlete teslim edilmiş... Devlet, ihtiyacı varsa bu madeni kendisi satın alabilir veya şirkete satma izni verebilir... Devlet kendisine teslim edilen madeni piyasa değerinde satın alabilir, rezervine katabilir. Şirket kendisine iade edilen maden varsa bunu satabilir bu parasını vergisini ödeyerek her yerde kullanabilir.
Maden işleri bitti... Neler olacak? Büyük bir çukur olacak... Bunu, yangın söndürme göleti olarak kullanabilirsin... Bu göleti, sosya yapı içinde  plaj gibi kullanırsın... Dalyan'da göçmen kuşların durağını konutla çevirmiştik, burası yeni göçmen kuşların durağı olur... 
Yine, bu yapay göl,topladığı  su gücü ile, nüfusu  2050' de 300 000 olacağı tahmin edilen Çanakkale  için yeni içme su kaynağı olarak kullanılabilir... Göletin yan yamaçları daha önce sıyırılan  topraklarla kapatılıp masrafı  peşin olan ağaç dikimiyle  Orman haline getirilir... Biz, ezbere değil,çalışarak, bilgi edinerek  fikirlerimizi söyledik...
Düsturumuz da, Yüce Atatürk... Paşa, 1 Mart  1922' de, şunları söylemiş...
" Topraklarımız altında el değmemiş  halde duran maden hazinelerini  az zamanda  işleterek milletimizin yararına kullanmalıyız..." Paşa doğru söylemiş...
Cumhuriyetimizin 2. Yüzyılına girmeye hazırlandığımız şu son yıllarda  böyle bir ortamda olmamız Türk  Milleti'nin fertlerine  yakışmamaktadır.
Çanakkale ' ye geleceğini ifade eden gruplara da son sözümüz, biz gerçek çevreciyiz...”
Haber; Cuma Deren  Fotoğraflar; Adem Y. Bağ