Çanakkale’nin son yıllarda çok göç aldığını belirten Baraner, “20 yıldır buradayım. Sürekli gittim, geldim. Tanıdıklarım maalesef azaldı. Bu arada dünya da durmadı. Almanya’ya gittiğim 1970’li yıllardan bugüne kadar Çanakkale epey kabuk değiştirdi. Epey kendini yeniledi. Benim o gün bıraktığım Çanakkale veya Çanakkale’nin de içinde bulunduğu dünya bambaşka. O bambaşka olan dünyanın içinde Çanakkale ne kadar gelişti? Bunu tartışabiliriz. Ben işim icabı çok yere gittim ama hepsinde de bugünkü dünyanın değişik bakışlarını, trendlerini,  profillerini, değişik ihtiyaçlarını, sistemlerini, kentsel dönüşme sistemlerini, piyasaların gelişme sistemlerini vb. aktivitelerini çok yoğun izledim. Hem işim icabı hem özel merakımdan dolayı. Özel merakım da benim çok sosyalim diyaloga açık bir insanım. Öğrendiklerimi de kendime tutmak istemem hemen paylaşırım” dedi.

  “DÜNYA KAPALI BİR SAVAŞIN İÇİNDE” Bütün toplumlar şu an aşırı bir tüketim içerisinde olduğunu belirten Baraner sözlerine şöyle devam etti:“Hem bireysel bazda hem toplumsal bazda hepsi bu şekilde. Dolayısıyla tükettiği kadar kazanmak zorunda. Dünya kapalı bir savaşın içinde. Görünmeyen bir savaş var. Bu ekonomik bir savaş. Herkes birisinin payından almaya çalışıyor. Dolayısıyla böyle bir yarış var. Bu eğilim iyice siyasileşti. Bugün bu eğilim siyasetin de iyice göbeğine düştü. Şu an Afrika’da dahil milyarlarca insanın evine faturalar yağıyor. Bu 30 yıl önce yoktu. Türkiye olarak çok akıllı olmamız lazım. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki iddia ile tahminle, altı doldurulmamış, siyasi kibirle oluşan söylemlerle dünya piyasalarında bir yere gelemiyorsunuz. O kadar büyük, o kadar acımasız o kadar bilinçli rekabet var ki o rekabetin içinde kar getiren, üreticiyi de memnun eden bir kar oranını yakalamanız lafla olmuyor. Siyasetle de olmuyor”  

“ULUSLARARASI DÜZEYDE KAR EDEMİYORUZ” Uluslararası düzeyde kar etmeyi başaramadıklarını vurgulayan Baraner, “Ürettiğimizi çok hızlı bir şekilde ucuzlatıyoruz. Ucuzlattığımız ürünü de o rekabetin alt kademelerinde savaştığımız için ürettiğimiz topraklara zarar verecek duruma getiriyoruz. Bunu tarımda, tekstilde, gıda sektöründe  yaşıyoruz. Üzülerek söylüyorum turizmde de yaşıyoruz. Kontrolsüz, birbirini kopyalan siyasi söylemlerle yönlendirilen, bilimselliği az olan, araştırma ve geliştirme içerikleri neredeyse olmayan; varsa yetersiz olan, hareketlerle, planlamalarla, bu zorlaşan dünyada kendimize ticari olarak yer arıyoruz. Bunun sürdürülebilir olmadığını görmekteyiz. Dolayısıyla genç insanlarımıza ki ne mutlu Türkiye’de çok genç insanlarımız var. Dönebilecek yoldayız. Bazı ülkeler doğru ve başarılı da olsa dönebilecek imkanları yok. Çünkü toplumları yaşlı. Buradan yola çıkarak gerçekten Türkiye’de özellikle bütün ülkemizi güzelleştirme çabasında olan yeniliklerin yeniden kartlarını masaya koymalarında fayda görüyorum.  Artık 2017 yılından sonra hedefimiz; sürdürülebilir, etik değerleri taşıyan, doğayı, insanları koruyan, insanları mutlu eden özellikle o topraklarda yaşanmış tarihi taç yapan ondan rant elde etmeyen, ona rant götüren sırf bu tarihi orası diye rant kapan değil, o tarihi yer burada diye buraya zenginlik taşıyan düşünceler ile yeni bir sektör yaratmamız lazım. Çanakkale’nin dinamiklerine fazla yaklaşamadım. Çanakkale’de çok hızlı karar veren bir takım insanlarla karşılaştım. Uzaklaştım onlardan. Onların dışında çok mütevazı olan her konuya ılımlı yaklaştığı için itilip kakılan çok değerli insanları da tanıdım. Onları yavaş yavaş kendim kazanmaya başladım. Benim kadar Çanakkale’yi anlatanını da bilmiyorum” dedi.  

“ÇANAKKALE’NİN TARİHİNİ ÇOK İYİ ANLATAMADIK” “Nereye gittiysem Çanakkaleli olduğumu söyledim” diyen Baraner sözlerine şöyle devam etti: “Gelibolu dediğiniz zaman karşınızdaki sizden iki şey fazla biliyor mahcup oluyorsun. Çok dikkatli konuşmanız lazım. Bakıyorsunuz karşınızdaki sizden çok daha detay bilgiye sahip. O anlamda Çanakkaleliyim demek çok zor. Çok üzülerek söylüyorum, şehitlerimize layık olarak Çanakkale’nin tarihini çok iyi anlatamadık. 100.yıl bile bence çok büyük bir fiyaskoydu. Hem Ankara tarafından yapılan programlar hem Çanakkale genel anlamda buna hazırlanmış olması. Ben isterdim ki Çanakkale’de yaşayan herkesin katıldığı bir dünya barış hareketi yürüyüşü yapılacak olsun. Öyle çalışmalar olacak zannettim. İnsanların kol kola vererek bütün dünyaya barış çağrısı yapacağı, yüz binlerce insanımız boş yere ölmedi diye dünyaya böyle bir haykırışın olacağını beklerken yine ekmek arası köfte reklamları, ucuz plastiklerle bir şeyler yapıldı. Birçok Çanakkaleli iskeleye bile yaklaşamadı. Karşı tarafta sadece protokolvari bazı ucuz sunumlar oldu. Çanakkale değişik kültürlerin kaynaştığı en doğal platform. Daha iyi organizasyonlar yapılabilirdi”
 


Kaynak: Haber Merkezi