Korku, endişe, güvensizliğin arttığı bu zorlu dönemin atlatılması için nelerin yapılması gerektiği ile ilgili  Türk Psikologlar Derneği Denetleme Kurulu Yönetim Kurulu üyesi Çanakkaleli  uzman Psikolog Yağız Ata, önemli bilgiler verdi.  Yağız, yaşanan duyguların doğal olduğunu ancak uzun sürmesi halinde bir psikolojik bozukluğun nedeni olabileceğini dile getirerek, bu zor günlerden nasıl çıkılacağı ile ilgili de bilgiler verdi.
6 Şubat’ta 9 saat arayla  Kahramanmaraş’ın Pazarcık İlçesinde 7,7 ve Elbistan İlçesi Merkez üssü  7,6 büyüklüğünde iki şiddetli deprem yaşandı. Türkiye’yi sarsan asrın felaketinde 30’dan fazla can kaybı olurken binlerce yaralı  hastanelerde tedavi görüyor.   Fiziki  yıkım kadar psikolojik yıkıma da neden olan depremin üzerinden iki hafta geçmesine rağmen hala  psikolojik etkisini sürdürüyor.  Deprem bölgesinde yaşanan dram büyük bir travmaya yol açarken, Tüm Türkiye’yi de psikolojik açısından etkiledi.  Kişilerin yemek yememesi, uyku bozukluğu gibi bir çok psikolojik etki yaratan Kahramanmaraş depreminden süregelen bu zamana kadar yaşanan duygulara tercüman olan ve insanların bu süreçte psikolojilerini nasıl yönetmesi gerektiği ile ilgili Türk Psikologlar Derneği Denetleme Kurulu Yönetim Kurulu üyesi Çanakkaleli  uzman Psikolog Yağız Ata, önemli bilgiler verdi.
Ülkemizin zor bir süreç yaşadığını ve vatandaşların bundan etkilenmemesinin mümkün olmadığını belirten ve bu zorlu sürecin atlatılması gerektiğine değinen Uzman Psikolog  Yağız Ata ‘’Depremin olumsuz etkilerini hep beraber yaşadık. Şimdi bir yandan yaşam normale dönmeye başlarken sizlerin de ruhsal açıdan bunlardan az ya da çok etkilenmeniz doğal. Bunları yalnızca bizler değil deprem bölgesindeki herkes yaşadı. Herkes korktu. Sıradan bir korkudan çok bir dehşet duygusuydu yaşanılan. Çoğu insan çaresiz hissetti. Depremin üstünden bir haftadan çok zaman geçmiş olduğu halde hala psikolojik yakınmalarınız olabilir: Aşırı korku, çaresizlik, dehşete düşme hisleri, şok, duygularımızı hissedememe, tepkisizlik ve ağlayamama, deprem olayını sürekli tekrar yaşıyor gibi hissetme gibi belirtiler olabilir. Ayrıca deprem anlarını tekrar tekrar hatırlayabilir, yaşananlarla ilgili rüyalar ya da gündüz düşleri görebilir, olay sanki yeniden oluyormuş gibi hissedebiliriz. Deprem olayını hatırlatan yerlerden ya da durumlardan kaçınmak: Olayın tamamını ya da bazı kısımlarını hatırlayamayabilir, depremin olduğu eve giremez, insanlardan uzaklaşır, olayla ilgili konuşmayı istemeyebiliriz. Aşırı gerginlik belirtileri: Uykusuzluk, sinirlilik, çabuk öfkelenme, aşırı irkilme, çarpıntı, titreme, nefes almakta zorluk yaşayabiliriz. Geleceğimizin kalmadığı duygusuna kapılabiliriz. Yakınlarınızın ölmesi ile ilgili olarak kendimizi suçlu hissedebiliriz.’’ dedi.
O Anları Unutamıyorsanız Uzmanları Bulunan Sağlık Merkezlerine Başvurun
Yaşananların kolay olmadığını ve kolay unutulmayacağını da belirten ancak, bu psikolojinin uzun sürmesi halinde kişilerin destek alması gerektiğine de değinen Uzman Psikolog Yağız Ata ‘’Aşırı korku, ne yaptığınızı ya da nerede olduğunuzu bilememe, kafa karışıklığı, düşünmeden otomatikleşmiş şekilde hareket etme, duygularınızı hissedememe, tepki verememe Yakınlarınızı yitirdiğinizi gördüğünüzde ya da öğrendiğinizde şunları yaşamış olabilirsiniz: yaşadıklarınız karşısında kendinizi çaresiz, hiçbir şey yapamayacak durumda hissedebilirsiniz. deprem yaşamış kişilerde ilk haftalarda tüm bu belirtilerin görülmesi doğaldır. Ancak bu yakınmalar bir iki hafta içinde azalmıyorsa, yaşamınızı güçleştiriyorsa, baş etmede zorlanıyorsanız bölgedeki size yardımcı olmaya hazır ruh sağlığı uzmanlarına ya da ruh sağlığı uzmanı bulunan sağlık merkezlerine başvurmalısınız” dedi.
Depremin Üzerimizde Bırakacağı İzler
Uzman Psikolog Yağız Ata “Ani ve şiddetli tepkiler ya da hiç tepki göstermeden donakalma, ağlayamama, üzüntünüzü ifade edememe. Yakınlarınızın öldüğünü kabul edememe, inkar etme, her an dönecekmiş gibi hissetme. Öfke, isyan ve başkalarını suçlama.  1. Kaygı ve buna bağlı sık soluma, çarpıntı, nefes almakta güçlük gibi belirtiler ortaya çıkabilir, bunlar kişinin kendisini tehlike altında hissettiğinde meydana gelen olağan belirtilerdir. Kaygı insanı çıldırtmaz ancak çıldıracakmış, ölecekmiş gibi hissettirir. Yaşadığınız olaylardan dolayı kendinizi tehlike altında hissettiğinizde bedeninizde de çarpıntı, nefes darlığı, bulantı, titreme, göğsünüzde baskı hissi gibi belirtilerin ortaya çıkması doğaldır. Kaygınız azaldığında bu belirtiler kendiliğinden ortadan kaybolacaktır.  2. Yaşadığınız olayı sizi dinleyebilecek bir yakınınızla konuşmaktan kaçınmayın. Arkadaşlar, aile, komşularla olan olumlu ve destekleyici ilişkilerinizi sürdürün. Sosyal destek kişilerin ruhsal travma sonrası etkilenmeleri üzerinde iyileştirici etkiye sahiptir. Duygularınızı, üzüntünüzü bastırmaya çalışmayın. Bu olayla ilgili duygu ve düşüncelerinizi sizi dinleyebilecek olan çevrenizdekiler ile paylaşın.  3. Depremden sonra kapalı ortamlara girmek ya da kalabalık yerlerde bulunmak sizin için kaygı verici ise kaygı düzeyiniz azalana dek tanıdığınız insanlarla bunları gerçekleştirmeyi deneyebilirsiniz.  4. Özellikle çocukların depreme ait görsellere ve videolara maruz kalmasını azaltın. Yetişkinler bazen görüntüleri izlemek ihtiyacı duyabilirler ancak tekrar tekrar, gün boyunca yıkım görüntülerini izlemek ruhsal etkilenmenizi arttıracaktır.  5. İlk günlerde uykusuzluk, iştahsızlık, bir şey yapmak istememe, halsizlik, çaresizlik, umutsuzluk hisleri olağandır. Bu nedenle sakinleştirici/yatıştırıcı ilaç ya da alkol kullanmayın, uykunuz günler içinde düzelecektir.  6. Bedeninizin bakımına özen gösterin. Alkol ve sigara kullanımı gibi sağlığınızı olumsuz etkileyecek baş etme yöntemlerini kullanmayın. Sizi rahatlatan şeyler her neyse (yürümek, arkadaşlarınızla dertleşmek, ibadet, doğada bulunmak vs.) onları yapmaya çalışın. Çok yoğun endişe hissediyorsanız nefes egzersizleri, gevşeme egzersizleri iyi gelebilir. 7. Afet ve travmalardan sonra insanlar bir suçlu arama eğiliminde olabilirler. Söylentiler, tek bir kişi ya da grup sebebiyle bu kişileri günah keçisi haline getirecek haberler ve dedikodulara karşı dikkatli olun. Bu tür basit dedikodulardan doğaüstü açıklamalara kadar geniş bir yelpazede olan bu söylentiler toplumsal bölünmelere neden olabilmektedir. Aşırı korku, çaresizlik hissedebilir. Çevresinde olup bitenleri algılayamayabilir. Konuşmama ya da duygusal tepkilerinde azalma, donukluk, dalgınlık gözlenebilir. Bunun tam tersine olaya ilgisiz davranma, oyun oynama, şarkı söyleme gibi davranışlar görülebilir. Çocuklar için her iki tür tepki de olası ve doğaldır. Deprem sırasında ve sonrasında olanları hatırlamayabilir.  Deprem anını sanki yeniden yaşıyor gibi olabilir (korkma, bağırma, titreme, çarpıntı).  Yalnız kalmaktan, kapalı yerlerden ve karanlıktan korkabilir.  Uykusuzluk, korkulu rüyalar görme, ani seslerden irkilme olabilir.  Yaşından küçük bir çocukmuş gibi davranabilir (anne babadan ayrılamama, altını ıslatma,  ısrarcılık ve inatçılık).   Bulantı, karın ve baş ağrısı, sık tuvalete gitme, iştahsızlık görülebilir” dedi.
Çocuklara Güvende Olduğunu Hissettirin
Uzman Psikolog Yağız Ata, Çocuklara nasıl yaklaşılması gerektiği ile ilgili de bilgiler vererek “Çocuklarınızın en temel ihtiyacı kendilerinin ve sizin güvende olduğunu hissetmektir. Çocuklarınızı yanınızdan uzaklaştırmayın, beslenme, barınma, ilgi gereksinimlerini doğrudan siz karşılayın.- Çocuklarınıza yardımcı olabilmenizin ilk koşulu sizin, elinizden geldiği kadar sakin, güven verici, tutarlı bir tutum içinde olmanızdır.- Çocuklarınızın sizin yakınlığınıza her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğunu unutmayın (bedensel  yakınlığı, elini tutmayı, sarılmayı ihmal etmeyin).Öte yandan bu yakınlığınızı aşırı bir koruyuculuğa dönüştürmeden sürdürmelisiniz. Çocuklarınıza yaşlarına uygun ve yapabilecekleri işler, sorumluluklar vermenizin onların yararına olduğunu akılda tutun. Deprem sırasında ve sonrasında duyduklarını, gördüklerini ve yaşadıklarını anlatması yönünde ona destek verin, anlatmaya yüreklendirin. Kaygılarını dinleyin ve yargılamadan, empatik bir şekilde cevaplayın. Anlatmak istemezse zorlamayın. Ne zaman anlatmak isterse o zaman dinleyebileceğinizi söyleyin. Okul öncesi ve erken okul çocuklarında kötü bir olay sonrasında kendilerinin sebep olduğuna dair düşünceler olabilir, kesin olarak onların suçu olmadığını söyleyin. Korku, kızgınlık gibi duygularını ifade etmelerine izin verin hatta yüreklendirin, ağlamalarını önlemeyin, tekrarlayan sorularına yanıt verin. Yaşadıklarının son derece doğal olduğunu, bir hastalık olmadığını anlatın. Çocuklarınızı rahatlatmak için “Geçti” ya da “Bir şey olmaz” demek yerine olası depremlerde yapması gerekenler konusunda bilgi verin. Çocuklarınızın yanında depremle ilgili konuları konuşmaktan kaçınmayın. Çocuklarınızın yanında ya da çocuklarınızla dehşet verici olaylara ilişkin detayları konuşmayın. Olumlu bir çocuk-ebeveyn etkileşimi gerçekleştiğinde buna dikkat çekin ve diğer ebeveynleri de kendi çocuklarıyla benzer şekilde etkileşim kurmaları yönünde teşvik edin.Çocuklarda bir krizin ardından gözlemlenen değişimleri anlama konusunda hassas olmak gerekir: Başka kimselerden korkma ve uzak durma ya da diğer çocuklarla daha fazla kavga etme gibi davranışların gerginlik nedeniyle yaşanan yaygın tepkiler olduğunu bilin. Eğer kendinizin aşırı derecede ruhsal belirtileriniz varsa ya da çevrenizde bu nedenle çocukları ile ilgilenemeyen birisi olduğunu düşünüyorsanız hemen bir ruh sağlığı uzmanına başvurun. Çok fazla etkilenen, davranış değişiklikleri azalmayıp süren ya da gittikçe artan çocuklarınızı en yakın Ruh Sağlığı uzmanına mümkünse Çocuk Ruh Sağlığı uzmanına götürün.’’ diyerek sözlerine son verdi” dedi.
Cuma Deren