Vaka artış hızından söz etti, sonrasında açık açık konuştu.
ÇOMÜ Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nin Başhekimi, Prof. Dr. Karaayvaz;
“BUNDAN BÖYLE NE YAPACAKSAK, KENDİMİZ VE SEVDİKLERİMİZ İÇİN…”
-------------------------------------
REKLAM FİLMİNDEN ÖRNEKLE…
“Sevdiklerinizden ilelebet ayrı kalmaktansa,
Sosyal mesafeli kalmak daha önemli….!”
--------------------------------------
Pandemi ile mücadelede aylardır tarih yazan ÇOMÜ Uygulama ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Muammer Karaayvaz, net sözlerle konuştu.
Prof. Dr. Karaayvaz sözü;“BUNDAN BÖYLE NE YAPACAKSAK, KENDİMİZ VE SEVDİKLERİMİZ İÇİN…”’e demeye getirdi.
Boğaz Medya’ ya özel sözler eden ve Çanakkale’ye ses veren Başhekim ;
“İnsanımız, ülkemizin geçtiği bu zor günlerde kurallara uymalı ve bu yasaklar doğrultusunda hareket etmeli. Bu sayede hem kendimizi, hem de sevdiklerimizi korumuş oluruz” diye konuştu.
Bir reklam filmi örneği ile sözlerini sürdüren Başhekim Prof. Dr. Karaayvaz; “Sevdiklerinizden ilelebet ayrı kalmaktansa sosyal mesafeyi koruyarak ayrı kalmak daha önemli.”
Virüs ile mücadelede, Pandemi Hastanesi olarak ilan edilen Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi doktorları, hemşireleri, hasta bakıcıları ile çalışanlarının, var güçleriyle hizmet ettiklerini, tedavi için gece gündü ayrımı yapmadıklarını anlatan Başhekim Prof. Dr. Muammer Karaayvaz, Boğaz Medya Grubu çatısı altındaki gazetelerinin temsilcileri ile buluştu. Soruları yanıtladı..
Röportaj şeklinde, soru cevap geçen görüşmede, son günlerde gittikçe artan vakalarla beraber yaşanan yoğunluğa dikkat çeken Başhekim Prof. Dr. Karaayvaz, kamuoyunun merak ettiği sorulara da bu sayede yanıt sundu.
A’ dan, Z’ ye Covid-19..
Boğaz Medya sordu, Karaayvaz yanıtladı.
-Çanakkale’de son durum nedir?
-Çanakkale Türkiye’nin diğer ilerine göre durumu daha iyi olmasına rağmen, bizde de ciddi derecede artışlar mevcut. Çanakkale’deki artışlara baktığımızda maalesef “Ev içi bulaş” birinci sırada, ikinci sırada ise dışarıdan gelenler. Mesela Yenice, Bayramiç ve Çan bölgesinde bize çalışmak için Balıkesir’den getirilen işçilerden bulaşmalar, patlamalar oluştu.
O nedenle Çanakkale’ye Türkiye’nin genel anlamıyla bakıldığında daha iyi olmamıza rağmen ciddi artışlar mevcut. İstatistiksel olarak geçmişte vaka sayılarımız az olduğu için yüksek gözükebiliyor. Mesela geçmişte 150 vakanız var diyelim, bunun üzerine 50 vakanız çıktığı zaman artış oranı yüzde elli oluyor. Ama başka bir ilde 2000-2500 vaka var, bunun üzerine 200 vaka artışı olunca orada yüzde 10 gözüküyor.
-Kısıtlamaların etkisi ne durumda?
-Evet. Bu kısıtlamaların etkisiyle fayda görmeye başladık.
Bu hastalıkta özellikle en önemli üç tane madde var.
Maske takmak,
Asgari 1-1,5 metre sosyal mesafeye uymak,
Özellikle el hijyenine dikkat etmek,
Ana ilke.
Çanakkale’de bu yönünden memnunuz. İnsanlar bu konuyu ciddiye alıyor. Hastanelerde insanlar bazen bozuk psikolojik halleriyle panik haline geldiklerinden bazen dikkat etmiyorlar. Asıl bu haste içlerinde daha dikkat etmek lazım. Çünkü enfekte olma şansınızın yüksek olduğu bir ortama giriyorsunuz. Hangi amaçla gelinirse gelinsin daha dikkatli, daha mesafe koruyarak, daha sıraya girerek düzgün bir şeklide kalabalık oluşturmadan yapmakta fayda var.
-Kişi kendinde hastalık şüphesi hissediyor ise..?
-Böyle bir durumda kişinin öncelikle bizim Covid polikliniklerimize müracaat etmesi gerekir. Burada hastanın muayenesi yapılır, hastalığından şüpheleniyorsa yapılan tetkiklerin sonucunda Covid olma ihtimali bile olsa PCR dediğimiz testlerimizle hastanın negatif mi, pozitif mi olduğuna muhakkak bakıyoruz. Hasta negatif ise evine gönderiyoruz. Pozitifse hastanın şikâyetleri ve sendromu hastanede yatarak destek alma ihtiyacı varsa alıyoruz. Bu hastalığın en önemli belirtisi solunum sıkıntısı hissetmesi. Yüksek ateşinin olması, hiper tansiyon, geçmişte kalp hastalığı, şeker hastalığı, kronik hastalıkların mevcudiyeti varsa bunları hastaneye yatırıyoruz. Durumu iyi olup, hiçbir semptonu olmayan hastaları da genelde evlerine gönderiyoruz. Onlar sağlık müdürlüğüne muhakkak bildiriliyor. Sağlık müdürlüğünün ekipleri bu pozitif çıkan hastaların ilaçlarını hem evlerinde veriyorlar, hem filyasyon ekipleri onların temaslılarını araştırıp izole olmalarını sağlıyorlar. O zaman toplumda yayılmanın önüne geçmiş oluyorlar.
-ÇOMÜ Talepler karşısın da yeterli mi?
-Bir hastanın tedavi edilebilmesi için doktordan sonra en önemli ihtiyaç hemşire ve bunun yanında hasta bakıcı kadroları gelmekte. Yani bir hastaya ekip olarak bakmak gerekiyor. Her ne kadar doktor sayımız yeterli olsa da, hemşire kadromuzda eksikliklerimiz olduğu için, bu eksiğimizi devlet hastanesinden görevlendirmeyle temin aldık. Özellikle enfeksiyon, göğüs hastalıkları uzmanlarının mevcut doktorlarımıza destek olması için devlet hastanesi ile koordineli bir şekilde görevlendirme yaparak çalışıyoruz. Destek alacak hasta sayısı arttıkça bütün yük sağlıkçıların üzerine biniyor. Burada önemli olan, vatandaşı izole ederek kronik rahatsızlığı olup, hastaneye yatıp destek tedavisi alacak olanlara bu hastalığın bulaşmaması. Gençler ayakta geçirebiliyor. Bunlar benim için önemli değil diyebiliyor ama yanındaki komşun için önemli. Evde annen baban için önemli, deden ninen için önemli. Onlar ayakta geçiremiyorlar. Bu sayı arttıkça işte o zaman sağlıkçıların yükü de artacak. Bazı hastalar kısa sürede çıkamıyor, çok uzun süreli bakım gerekiyor. Uzun süreli yatış, hastane yükünün artası demek. En kötüsü o. Biz burada altyapı ile ilgili desteklerimizle, sağlık müdürlüğü aracılığı ile eksiklerimizi tamam ederek tedavi verdik. Biz aynı zamanda eğitim hastanesiyiz. Bizim öğrencilerimiz var, asistanlar var, uzmanlık öğrencileri var. İki türlü eğitim verilmekte. Bunlar doktor olacak. Yarın öbür gün bizlere bakacaklar. Bunların aksamadan eğitimlerinin de yapılması gerekiyor. Devlet hastanesinde bir doktor bütün zamanını hasta muayene ve tedaviye harcayabilir. Ama biz bütün zamanımızı hasta tedavisine veya muayenesine harcayamıyoruz. Yani biz aynı zamanda tıp öğrencilerine ders anlatmak zorundayız, aynı zamanda asistanlara vaka yapıp öğretmek zorundayız o nedenle bizim ana işimiz bu. Bu öğrencilerin korunması da çok önemli. Onları Covidli hastaların yanına sokmaktan imtina ediyoruz. Çünkü bu arkadaşlarımız genç oldukları için ve tıp eğitimlerinde daha tam gelişmedikleri için bazen gençlik duygularıyla bilinçsizce sokulmaya çalışıyorlar. Haliyle onları engellemeye çalışıyoruz.
-Tıp Fakültesinde öğretim devam ediyor mu?
-Elbette ediyor. İşte bu sıkıntılara rağmen bir katımızı normal klinik olarak ayırdık, bir katımızda normal hastalarımızı yatırıyoruz. Ameliyat hanemizin bazılarını kapattık yüzde 25 kapasite ile çalışıyoruz. İki ameliyathanemiz var, bir tane de Covidliler için olmak üzere üç tane çalıştırabiliyoruz. Niye? Çünkü oradaki hemşirelerimizi yoğun bakıma çektik. İşte tüm bunlar bir araya gelince devlet hastanesinin Pandemi hastanesi olarak ilan edilmesi zorunlu hale geldi. Çünkü burada en önemli görevlerden bir tanesi, gelecek kuşaklara hizmet edecek sağlıkçıların yetişmesi. Bunların yetişmesi için de çok çeşitli vakalar görmeleri gerekiyor. Bunun için normal hasta sayılarımızı artırarak eğitime ağırlık vermemiz gerekiyor. Tıp fakültelerinde eğitim-öğretim en önemli şeydir. Önceliğimiz de o olmalı. Devlet hastanesi ne zaman yetmezse, bizim devreye girmemiz gerekirdi. Ama maalesef öyle olmamış. Çünkü bizim iki üç yıllık geçmişimiz var. Alt yapı sorunlarımız hala bitmedi. Biz aslında 160-170 yatakla hizmet vermeye çalışıyorduk. 300 yatağa çıkalı, henüz 15 gün oldu. Çünkü altyapı zeminde bozukluklar vardı, çeşitli inşaata dair eksiklikler vardı, kaplama eksiklikleri vardı bütün bunları ortadan kaldırdık. Şu anda klima ile sorunlarımız var onu çözmeye çalışıyoruz. Alt yapı ile ciddi sorunlarımız vardı. Yani morg ile ilgili sorunlarımız vardı onları çözdük. 300 yatağa yeni çıktık. 160 yatakla hizmet verirken birden 300’e çıkınca hemşire açısından daha da sıkıntı yaşadık.
-Deste ilaç mı, vitamin mi?
-Bu virütik bir enfeksiyon. Genel anlamda bağışıklık sistemini güçlendiren ilaçların faydası olduğu söylenebilir. İnsan vücudunda ister mineral eksikliği, ister vitamin eksikliği olsun bunların yan etkileri olacaktır. Bunları almak önemli. Ama biz biliyoruz ki immün sistemi güçlü olduğu zaman, bağışıklık sistemini hariçten güçlendirecek, buna karşı mücadele edecek herhangi bir şey yok. Virütik bir enfeksiyondur. Bu enfeksiyon inflamatuar dediğimiz bir süreçte seyreden, damarların endoteline ciddi zararlar oluşturan bir hastalık. O nedenle burada o koruyucu ilaçlar almaktan ziyade, o üç korunma dediğimiz maske, mesafe ve hijyen hepsinden daha önemli.
-Kan sulandırıcı parasetamol almak faydalı mı?
-Yok hayır. Parasetamol ateşi olan insanlarda ateş dürücü olarak verdiğimiz bir ilaçtır. Bunu tedavi edici bir etkisi yok, öyle koruyucu etkisi de yok. Misal C vitaminin de normal grip tedavisinde halk arasında koruyucu etkisi vardır denilir ve ona rağmen yine de olur. Vücudun mineral ve vitamin eksiklerini yerine koymak farklı bir şey. Ama burada en önemli şey bakteri veya virüs ile karşı karşıya gelip bulaşmamak.
-Çanakkale’ye mesajınız..!!!
-Ülkemizin geçtiği bu zor günlerde kurallara uymalarını ve bu yasaklar doğrultusunda hareket ederlerse hem kendilerini, hem sevdiklerini koruyacaklarını bilmeleri gerekir. Bir reklam filmi var, doğru. “Sevdiklerinizden ilelebet ayrı kalmaktansa sosyal mesafeyi koruyarak ayrı kalmak daha önemli.” Yani gençler de, yaşlılar da kendisine düşen sorumluluğu yerine getirmeli. İnsanlar kendi annesine, babasına, büyüklerine olmayacak düşüncesine kapılmak gibi yanış bir düşünceye düşmesin. O zaman bu yükü vicdanen kaldırmak hakikaten zor, bu yükün altına girmemeli. O nedenle herkes kurallara uymalıki virüs ile savaşta yüzde doksanbeş başarı sağlayalım. Bir ortamda maskeli oturan iki kişiden biri pozitif ise, aradaki mesafe sosyal mesafeye uygun ise bulaşmama ihtimalinin yüzde doksadokuza çıktığını bilimsel anlamda söyleyenler var. O sebeple tekra söylüyorum: Maskeye, sosyal mesafeye ve hijyene kesinlikle dikkat edilmeli.
-Aşı konusunda fikriniz?
-Bu Çin aşısı dediğimiz aşı, geleneksel yöntemlerle üretilmiş bir aşı. Geleneksel dediğimiz şu: Mikrobun hastalık yapma derecesi azaltılarak, vücudu o mikropla tanıştırmak. Bu aşılara geleneksel tipte yapıldı diye karşı çıkmanın alemi yok. Çünkü geçmiş dönemlerden biliyoruz ki en salgın dönemlerde çok ciddi inşa kayıpları, ekonomik kayıplar oldu. O nedenle toplumsal bağışıklığı sağlayabilmek için insanların yüzde 60-70 bu hastalıkla karşılaşması gerekiyor ki: Öyle bir durumda ne hastanemizin, ne sağlık hizmetlerinin, ne de toplumumuzun ekonomisinin bunu kaldırabilmesi mümkün değil. Bu nedenle aşı olmak kesinlikle her yönüyle gereklidir. Bu aşılar teknik yönden tartışılabilir. Ama bunun teknik yönüne girip veya toplumda kaos oluşturmak için olumsuz düşünceler üretenin alemi yok. Bilimsel anlamda bilim kurulu karar verecek, bilimsel anlamda yapıldığında da bir şeyler çıktığında ona göre tedbirler alınacak. Bu nedenle aşı, toplumsal bağışıklığı sağlamak için olmazsa olmazımız. Hem kişilerin sağlığını korumak açısından çok önemli, hem ekonomimizin bir an önce harekete geçebilmesi için çok önemli.
-Bu kabus ne zaman biter?
-Şahsi fikrim şudur ki: 2022’nin bahar aylarına kadar sürer diye düşünüyorum. Ama bu hızla değil tabi. Gittikçe düşerek, 2022’nin bahar aylarını buluruz gibi düşünüyorum.
-Peki ya Yeni yıl..?
-Allah ülkemizin yar ve yardımcısı olsun, milletimizin yar, yardımcısı olsun, Çanakkale halkının yer yardımcısı olsun. Zor günlerden geçiyoruz. Birlik, beraberlik günleri, özellikle toplumumuzun için fitne ve kaos çıkaran düşüncelerden, fikirlerden, özellikle bu hastalığı değişik boyutlarda yorumlayarak toplumda dengesizlik yaratmak isteyen fikirlerden uzak durmak lazım.
Herkese sağlıklı, mutlu ve huzurlu günler dilerim.
Cuma Deren