Çanakkale Diyanet Gençlik Akademi ile Kredi ve Yurtlar Kurumu ortaklaşa gerçekleştirdiği çalışmalar kapsamında düzenlenen ‘Çanakkale Ruhu ve Gençlik’ söyleşisinin bu haftaki konuğu Araştırmacı Yazar Bünyamin Nami Tonka oldu. Çanakkale savaşlarına yönelik yaptığı çalışmalarla bilinen Tonka, her fakülteden öğrencinin olduğu söyleşide Çanakkale Ruhuna değindi. Araştırmacı Yazar Bünyamin Nami Tonka Balkanlarda yaşanan kanlı savaşı Anadolu’da yaşamamak için ecdadın Çanakkale’de göğsünü siper ettiğini belirttiği konuşmasında “Biz bu kahramanlar sayesinde bu topraklarda yaşıyoruz. Bu kahramanların fedakarlıkları sayesinde biz varız. Bizim bu günkü milli kimliğimiz, bayrağımız, dinimiz  bu kahramanlar sayesinde var oluyor. Bu toprakların üzerindeki en güzel ses ezan sesidir. Bu ezan sesini susturmaya ve sesimizi kısmaya çalışıyorlar.  O Yüzden biz daha gür bir ses çıkarmalıyız” dedi.
Çeşitli illerden Çanakkale Ondsekiz Mart Üniversitesine okumak için gelen öğrencilere manevi değerler kazandırmak amacı ile çeşitli çalışmalar gerçekleştiren Çanakkale Diyanet Gençlik Akademisi, Kredi Yurtlar Kurumu ile bir çok etkinlik gerçekleştiriliyor. Yurtta kalan öğrencilere yönelik gerçekleştirilen programlardan bir tanesi de ‘Çanakkale Ruhu ve Gençlik’ söyleşisi oldu. Akademinin Toplantı salonunda gerçekleştirilen söyleşiye, Çanakkale savaşları üzerine yaptığı araştırmalarla tarihe ışık tutmuş Araştırmacı Yazar Bünyamin Nami Tonka oldu. Çanakkale savaşı öncesi yaşanan Balkan Harbinden Çanakkale Savaşına kadar gelinen süreci ilk olarak değerlendiren Tonka, ilk olarak Çanakkale Savaşının Anadolu açısından olan önemi ve Balkanlarda yaşanan katliamlardan yola çıkarak yaşanan Çanakkale Savaşının önemine değindi. 
Anadolu’dan Çanakkale’ye bakışın çok önemli olduğuna vurgu yaptığı konuşmasında Araştırmacı Yazar Bünyamin Nami Tonka, yaşanmış hikayelerden örnekler vererek öğrencilere şu bilgileri aktardı “Çanakkale Anadolu’dan çok daha farklı gözüküyor.  Peki Çanakkale Anadolu’ya nasıl bakıyor? Ne yazık ki Çanakkale’de yaşayanlar, Çanakkale’den Anadolu’ya bir türlü bakamıyorlar. Çanakkale’nin bu kadar önemli olduğunu bilmeyen bir nesil olarak biz Çanakkale’de yetiştik. Ama Anadolu Çanakkale’ye, bizim millet olma kavramını ortaya çıkaracak kadar mükemmel bir şekilde bakıyor. Ama biz o bakış tarzına sahi değiliz.  Biz öyle bir boşlukta yetişiyoruz ki Çanakkale, kalabalıkları bize tapacak olan tek bir merkezdir.  Burada bir mezarın başına gidiyorsun, hedefler, gayeler, amaçlar farklı ama  bunların hepsinin bir ideal uğruna  tek kalıp içinde olmasını sağlayan yer  de Çanakkale’dir. Peki Çanakkale bunu biliyor mu? Ne yazık ki Çanakkale bunu bilmiyor.  Karşıda yatan ecdadımızın hangi ruhla buraya geldiğinin farkında bile değiliz” dedi.

Karanlıkta kalan Tarihi Yanlarımız Var
Türk milleti özellikle balkanlarda yaşadığı bir çok tarihi olayın karanlıkta kaldığını, bu dönemlere ait hiçbir edebi eserin ya da yazının olmadığını belirten Tonka “1820’lerden itibaren Osmanlı devleti kurcalanıyor. Ve ilk etapta da hem Rus hem de İngilizlerin tesiri ile Mora’da Rumlar ayaklanıyor. Ayaklanma ile adamların yaptığı ilk iş, Türk köylerine saldırmak oldu. Bir Rum komiteci şunu söylüyor ‘Biz Türk köylerine atımızın sırtında giderken, Caminin önündeki meydanlığa doğru giderken atımızın toynakları hiç yere değmiyordu. Türklerin ölülerinin üzerine basa basa gidiyorduk’ diyordu. Böyle bir katliam yapıldı. Bu zamanda Mora’dan kurtulan Türk ailelerin sayısı hemen hemen yok denecek kadar azdı. Tarihimizin belki de en karanlık safhamız orasıdır ama bizim Rumlarla ilgili pek bir bakış tarzımız yoktur.  Bu Mora katliamı ile ilgili ne bir kitap, ne bir deneme, ne de bir şiir yazıldı” dedi.

Sesimizi Kısıyorlar, Daha Gür Ses Çıkarmalıyız
Her dönem olduğu gibi içerden Türk Milletinin sesini kısmaya çalıştıklarını da vurgulayan Tonka “1871 yılında ‘Rus Habercisi’ adlı bir dergide İvan Turganyev, bir romanını yayınlıyor.  Yayınlanan romanlarında hedeflerinden bir tanesi de Bulgaristan devletinin kuruluşunu anlatan bir hikaye. Bir Rus yazarın daha Bulgar Devleti yokken Bulgar devleti ile ilgili bir roman yazıyor.  1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra Berlin anlaşması ile Bulgaristan’a özerklik verdik. 1908 yılındaki 2. Meşrutiyetten sonra da  Bulgaristan bizden ayrıldı. İdealist açıdan baktığımızda Ruslar daha önce de Kafkasların Romanını yazıyorlardı. 1864’te de zaten bütün Kafkasya’yı işgal etmişlerdi. Rus aydını, daha sonra gidecekleri yerler ile ilgili edebi eserler ortaya koyuyor. Önce kamuoyu oluşturuluyor daha sonra Rus ordusu oraya gidip orayı işgal ediyor.  Bir Rus edebiyatçı bir roman yazarak hayali bile olmayan bir devletten bahsediyor ve o devletin kurulmasını sağlıyor.  Burada Romandan devlete hızlı bir gidiş var.  Peki bizim Türk Aydını nerenin romanını yazmıştır? Türk aydını kendi toplumuna yabancıdır.  Türk aydını içinden çıktığı toplumdan uzaklaştığı için Türk toplumuna yabancıdır. Yabancı olduğu için de Türk toplumuna Batının gözü ile bakar.  Batı ne derse onu vadeder. Biz de ‘Bu adam aydın. Bizde her halde noksanlık var’ deyip kendimizi sorgularız. Bu da bizim yüz karamız. Bizim asıl bunun mücadelesini vermemiz lazım.  Ne yazık ki bunların sesi fazla çıkıyor. Biz de kısık sesleriz.  Arif Nihat Asya ne güzel söylemiş ‘Biz kısık sesleriz’ diye. İşte 28 Şubat’ta sesimizi kıstılar. Ama  biz ne kadar çok haykırırsak o aydın geçinenler de kendi kabuğuna çekilerek hizaya geleceklerdir. Bulunduğumuz yerine en çok arananı biz olmalıyız. Onlar bir tane yazıyorsa, biz 10 tane yazmaya mahkumuz. Peki biz yazıyor muyuz? Hayır. Bu da bizim yürek yaramız” dedi.

Balkanlardaki Acıyı Anadolu’da Yaşamamak İçin Çanakkale’yi Geçilmez Kıldık
Balkanlarda acı çeken Türk Milletinin aynı acıyı yaşamamak için Çanakkale’de şehit olduğunu da altını çizen Bünyamin Nami Tonka “Bulgaristan’da devlet kurulana kadar, Türk ve Müslümanların sayısı Bulgarlardan 2 milyon daha fazlaydı.  Öyle çok kesip yok ettiler ki şimdi Bulgaristan’da 400 bin civarında  Türk var. Aynı şartlar devam etseydi şu anda Bulgaristan’da 20 milyon civarında Türk olması lazımdı. Adamlar bize medeniyet getiriyoruz diyerek bol bol kafa kestiler. Bizim barbar, medeniyetsiz bir millet olduğumuzu ortaya koymak için de günümüzde de Suriye’de yaşatıyorlar.  Balkan Savaşı başladığında, zaten savaşa giden Türk erkeklerinin köylerine girdiler.  Köylerde kalan yaşlı erkeklerin kafalarını kestiler, kadınların da ırzına geçtiler.  Biz tarihin en karanlık safhasını orada yaşadık. Türkler güvenli bölge diye Ege’ye, Trakya’ya, Marmara’ya ve Anadolu’nun değişik yerlerine göç etmek zorunda kaldılar.  O da kurtuluş olmadı. Çünkü Kurtuluş savaşında ta Ankara’nın kapılarına kadar da Yunanlılar geldi. Savaş sırasında Türklere uygulanan bu zorlukların hiçbirini biz gündeme getirmedik. Balkanlar ile ilgili doğru dürüst eser bile yazamadık.  Biz nasıl bir milletiz ki bize zulmeden milletlerin zulümlerini genç nesillere aktarmadık.  Balkanlarda bu faciaları yaşayıp Anadolu’ya göç edenler Anadolu insanına dediler ki bize bu zulümler yapıldı. Biz 3 Kasım 1914 Çanakkale savaşlarında ilk şehitleri verdik. Ağustos ayında da seferberlik ilan ettik. Önce 25-40 yaş aralığı askerlerin tamamını. Daha sonra yukarda 50 aşağıda 18 yaşa kadar olan erkekler askere alındı. Yani Türk Nüfusunun kreması dediğimi  o yaş grubu Çanakkale savaşında Balkanlardaki o acıyı Anadolu’da yaşatmamak için tarlada sabanını bırakıp savaşa gitmiş” dedi.

Bu Toprakların Üzerindeki En Güzel Ses Ezan Sesidir
Konuşmasını Ezan ve bayrak vurgusu yaparak tamamlayan Tonka “Avrupa’da 3 cephemiz vardı. Bunun yanında Filistin, Suriye, Kafkas, Irak, Arabistan cephelerimiz vardı.  9 cephe için Biz 2 Milyon 700 bin asker çıkarttık. Bunlardan artta kalan 300 bin civarında asker kaldı. Kurtuluş savaşında savaşacak yeterli erkek sayısı bulamadığımız için kadınlarımız İnebolu’dan Ankara’ya kadar, kağnılarla, arabalarla cepheye cephanelik taşıdı. Mermi donmasın diye çocuğunun kundağına saran ananın çocuğu donarak öldü. Kadınlarımız böyle fedakarlığı yaptı. Kurtuluş savaşımızdaki en büyük güç, cephede savaşan Mehmetçikten çok cephe gerisinde savaşan kadının gücüdür. Ama ne yazık ki biz kadınlarımızın bu gücünü nesillerimize anlatamadık.  Çanakkale Cephesinde Mustafa Kemal Atatürk 8 Ağustos günü Anafartalar Grup Komutanı oluyor.  Ve 17 tümene komutanı olduktan sonra bütün orduya 10 maddelik tamim hazırlıyor.  8. Maddesi şu ‘Balkan Fecaatini askere anlatın’ diyor. Yarın asker burada şehit düşmezse, mücadele etmez ve düşman buradan geçerse yarın Anadolu’da  anasının, bacısının, çocuklarının başına gelecekleri anlasın. Komutanlar bu Balkan fecaatini siperlerin içinde askerlere anlatıyor. Bu sayede Askerlerin düşmana karşılık bir güç oluştu. Biz bu kahramanlar sayesinde bu topraklarda yaşıyoruz. Bu kahramanların fedakarlıkları sayesinde biz varız. Bizim bu günkü milli kimliğimiz, bayrağımız, dinimiz  bu kahramanlar sayesindedir. Bu toprakların üzerindeki en güzel ses ezan sesidir.
 
Cuma Deren