Gündem

Türkiye’ nin ‘Hayır’ cı Cephesine, Çanakkale’den Savaş Açtı…”

AK Partili , genç işadamı Demir; CHP liderinin, ‘tek adamlık’ söyleminden, ‘Ya bir deli gelirse?’ çıkışına dek, dobra dobra konuştu.

AK Partili Demir, Türkiye’ de özellikle 15 Temmuzdan sonra çok ciddi bir yorgunluk içinde olunduğuna dikkat çekti.
“Esnaf yorgun, memur yorgun, bürokrat yorgun, iş adamı yorgun, İşçi yorgun, köylü yorgun. 
Bu yorgunluğun atılması için de tek bir yolu var,  o da; Türkiye’ nin önünü görebilmesidir” 
‘Hayır’ Cephesine Ateş püskürdü;
“Astarsız mantıklar üzerinden,
Türkiye' yi yormamak lazım…”
Referanduma ilişkin Vitamin’e özel konuşan, 7 Haziran seçimlerinin vekil aday adayı, genç işadamı Çanakkaleli Mücahid Demir, Türkiye’ nin en çok yanıt aranan sorularına dobra dobra yanıt verdi.
 Demir, “Türkiye’ nin Yorgunluğu Atmasının Tek yolu; ‘Evet’…!” dedi.
----------------------------------------------------- 
Referandum için, Tek adamlık mazereti üretenlere seslendi;
“SİSTEMİN İÇİNDE, TEK ADAMLIK YOK…”
------------------------------
AK Parti’ li genç iş adamı Mücahid Demir, Çanakkale’ den Türkiye’ nin ‘Hayır’ cı cephesine savaş açtı.
Hafta sonunda, Gazeteniz ‘Vitamin’ in sorularını yanıtlayan, 7 Haziran seçimlerinin AK parti’den Çanakkale Milletvekili aday adayı Mücahid Demir, bir soru üzerine, ‘Hayır’ cephesine sözde komutanlık eden CHP’ ye ve Genel başkanına ateş püskürdü.
Demir, Türkiye’ yi yormaktan başka bir siyaset üretmekten aciz olduğuna değindiği CHP mantığı için; “Eğer başımıza bir deli geliyor derseniz, bütün toplumu deli niyetine koymuş olursunuz. CHP’ nin şu an yaptığı bu,
Eğer topluma da deli diyorsanız, o toplumdan da teveccüh alamazsınız.  Bu da şunu ifade ediyor. Biz hiçbir zaman buraya gelemeyeceğimiz için buna 'Hayır' diyoruz.  Bu da Türkiye'nin önünü tıkayan, aynı zamanda refahımızı tıkayan ve geleceği ile oynayan bir oyun. Bu oyunu da CHP bilinçli yazıp, sahneletmek istiyor” şeklinde konuştu
AK Partili genç politikacı, Çanakkaleli işadamı Mücahid Demir, tek adam söylemi ile yol almak isteyen ‘Hayır’ cephesinin, 102 yıl önce Çanakkale’de diz çöktürülen emperyalizme hizmet ettiğini iddia etti ve, Vitamin’ in hazırladığı, kamuoyunun en çok yanıt aradığı sorulara ilişkin değerlendirmede bulundu.
İŞTE O ROPÖRTAJ….
Vitamin-Sizce 18 yaşında bir gencin milletvekili olma yeterliliği var mı?
Demir- Seçme hakkı olanın seçilme hakkı da olur. Çok basit bir prensiptir bu. Temel hukuksal anlamda gayet net basit durum bu. Bunu büyütmenin bir anlamı yok. Bunun ayrıca sosyolojik olarak şöyle bir temeli var. 80 ihtilalini yaşamış insanların çok rahat hatırlayacağı yasaklı bir dönemden geçti Türkiye. Siyasetle hiçbir ilgisi olmayan, yönetilen ve yönetici kadrosunda hiçbir dahli olmayan bir Türkiye vardı. 86’da yasaklar döneminde bir referandum yaşadık. Bunları hatırlamak ve görmek lazım. Yasaklı Türkiye’nin kimseye bir faydası olmadı. On yıllardır biz bunu tecrübe ediyoruz. 

Vitamin-Şimdi şöyle girelim isterseniz konuya. Türkiye’de sistem tıkandı diyoruz. Gerçekten de baktığımızda önce Özal cumhurbaşkanı oldu, partisinden bağı koptu, parti Yıldırım Akbulut’a kaldı, sonra Mesut Yılmaz’a kaldı, ondan sonra Demirel Cumhurbaşkanı oldu. Sonra Doğru Yol Partisi’nin başına Tansu Çiller geçti, baba kız düşman oldu. Ondan sonra ara dönemde uzlaşı ile bir cumhurbaşkanı seçtik. Ondan sonra da yok anayasa kitapçığı kaldırdı mı, fırlattı mı ne olduğu belli değil bir kriz yaşadık. Yani Türkiye son dönemlere hep bir siyasi krizler ile geldi. Şimdi geldiğimiz noktada da bir 15 Temmuz yaşadık. 15 Temmuz’dan sonra da artık Türkiye’deki bu sistemin acilen değişmesine mi karar verildi? Siz o süreci nasıl değerlendirirsiniz?

Demir-Bu süreçte aslında öncelikle 28 Şubat’ı hatırlamak lazım. 28 Şubat’ta ne oldu? 28 Şubat’ta hükümet kurma krizi vardı. Aynı zamanda birçok derin elin Türkiye’de belirli şeyleri dizayn ettiği bir dönemi yaşadık. 1.adam, 2.adam diye bir sürü laflar geçti. 28 Şubat, bütün siyasi erkin siyaset alanını, siyasetin kurumsalını bir anda tarumar etti. Bu tarumar üzerine AK Parti 2001 yılında kurdu partisini ve 2002’de sandığa gidildiğinde büyük bir oy çoğunluğuyla kazandı. Bu aslında şöyle bir fotoğraf ortaya çıkardı. Demek ki siyasette, bu kadar dışardan oynamalarla, bu işler iyi sonuç vermiyor. Tabi bundan sonra 2005-2007’ye kadar Türkiye çok ciddi bir atılım dönemine girdi. Ama doğru ama yanlış girdi eleştirilebilir ama şu çok net ki, çok samimi bir ortam oluştu Türkiye’de. Ve pozitif anlamda hem iktisadi hem sosyolojik anlamda Türkiye çok ciddi ayrıştı. Hatta dünyada da çok ciddi yankı uyandırdı. Ne olduysa 2006-2007’ye geldiğimizde bir Cumhurbaşkanlığı krizi oluşmaya başladı. İşte o zaman 367 meselesi oldu. 411 kişi kaosa el kalktı diye bir cümle çıktı . Ne oldu bunun sonucu? Tayyip Bey olayı referanduma götürdü. Cumhurbaşkanını halk seçsin mi seçmesin mi?  Olayı şuraya getirmek istiyorum. Bugün Hayır’la ilgi baktığınız zaman, bu süreci hazırlayan aslında Halk Partisi oldu. Bu referanduma gitme meselesini de CHP istemiş gibi oldu. Ben mantık olarak bakıyorum. Eğer o 367 meselesi, meclisin cumhurbaşkanı seçememesi, onun arkasından gelen o kaotik durum vs. Bir şey söylemeye gerek yok, herkes kendi hafızasından bunları geçirsin yeter. Bir baktık ki Cumhurbaşkanını seçemeyen bir meclis ortaya çıktı. Parti çoğunluğu var, halkın arkasında durmuşluğu var ve hatta çok iyi hatırlayacaksınız yüzde 37 oy ile yüzde 60lık bir parlamento çoğunluğu var. Bu sistemi Tayyip Erdoğan kurmadı. Önceki sistemin getirdiği bir durum bu ve bundan ötürü sürekli olarak AK Parti’nin üzerine politik risk parametresi konuldu. Ne oldu 2007’de referandum sonrası? Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecek kararı çıktı. Hatta yüzde 60 küsürlerde evet çıktı o dönem. Daha sonra Abdullah Gül görevini bitirdikten sonra bir seçim oldu ve cumhurbaşkanını halk seçti. Halk seçtikten sonra parlamento ve cumhurbaşkanlığı meseli çok farklı bir boyuta gitmeye başladı. Çünkü halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanının sorumluluğu da alması gereken bir döneme girdik.

Vitamin-Şimdi orada bir parantez açacağım. Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Cumhurbaşkanı adayı olarak CHP-MHP aday gösterdi. Şimdi partili-partisiz CB diye tartışıyoruz ya, Ekmeleddin Bey seçilseydi kime yakın olacaktı? AKP’ye mi MHP’ye mi CHP’ye mi? Burada ince bir nüans var.

Demir- Açıkçası ben mantık olarak bakıyorum. Evet-Hayır noktasında şunu söylemek istiyorum. Velev ki hayır çıktı referandumdan. Ne olacak Türkiye’de? Bir düşünün bakalım. 2019’da bir seçim var. Parlamento seçilecek. Peki cumhurbaşkanı ne zaman seçilecek? Hemen bir sene sonra. Evet, hadi meydanlara denilecek tekrar. Ondan sonra yerel seçimler var. Yani her seneyi 1-2 seçimle geçiriyor olacağız. Bunun çok basit bir matematiği var. Bugün Türkiye’nin iktisadi olarak ve sosyolojik olarak ayakta tutan bir sürü ekonomik dinamikleri var. Bunlara baktığınız zaman en çok şikayet ettiğimiz konu faizler. Sonuç itibariyle yaşamımızı para denilen şeyin üzerinden yaşıyoruz. Ve her geçen gün bir enflasyon baskısı, bir malı alırken fiyatın artma veya fiyatın sürekli değişmesi ile zaman geçiriyorsunuz. Baktığınızda her seçim aslında bir politik risk denilen bir kavramın içine oturuyor. Her sene uluslararası bir sürü yatırımcıyla konuşuyoruz Türkiye’ye yatırım yapılır mi diye? Yatırımcı çekmek zorundasınız çünkü istihdamın sağlanması gerek. Ama politik risk denen kavram faizlerin ciddi şekilde artışına sebebiyet veriyor. Halbuki politik riskin olmadığı bir ortamın, Türkiye’yi çok ciddi bir yansıması var. Yani hayır çıktığı takdirde bu politik riskin sonucunu kimse ödeyemez. Bunu da şu yüzden söylüyorum. Geçmiş bunun aynısı. Son 2 yılda 5 tane seçim yaptık. Tayyip Erdoğan seçilmiş yüzde 51 ile AK Parti yüzde 49,5 la iktidara gelmiş .Bakıyorsunuz hala politik risk havası var. Bir de şunu unutmayalım. 15 temmuz çok dramatik bir darbe. İnsanlık tarihinin görüp görebileceği en enteresan darbe girişimi.

Bazı şeyleri beğenebilirsiniz bazılarını beğenmeyebilirsiniz. Tayyip Erdoğan’ı sevebilirsiniz, sevmeyebilirsiniz. Hayır cephesi mensuplarına soruyorum: Kendi içerinizden öyle bir kadro çıkarın ki 15 sene önceki kriz durumundan ülkeyi bu hale getirebilsin. Mesela Kemal Kılıçdaroğlu’nu ele alalım. Bir kadro kursun, Türkiye’yi yönetsin. Mümkün değil. Zaten mümkün oluyor olsa halk geçtiğimiz seçimlerde kendilerine teveccüh gösterirdi. Tayyip Erdoğan’ı ne kadar eleştirirlerse eleştirsinler Türkiye’nin şu an Dünya ile olan ilişkilerini yönetebilecek kapasitede tek kişi o. Alternatifi de yok.  Bu halk oylamasını Tayyip Erdoğan üzerinden görmemek lazım. Zira en fazla iki dönem bu görevi üstlenebilecek. Zaten Sayın Cumhurbaşkanı’nın çözüm getirmek istediği mesele de bu: “Ben bu işleri yönetirken bu kadar sıkıntı yaşıyorum, benden sonrakiler bu zorlukları yaşamasınlar.” Aile temelinden baktığınızda da bu böyle. Bizler çocuklarımıza daha iyi bir gelecek hazırlamak adına bazen çocuklarımızın hoşuna gitmeyen kararlar alıyoruz. Sonradan ancak çocuklarımız kararlarımızın doğru olduğunu takdir ediyorlar. Ben bu halk oylaması olayını da buna benzetiyorum. Şu an sorumlu olan sayın cumhurbaşkanı ve bu halk ona bu sorumluluğu yüklemiş.

Ben Evet’in yalın bir karşılığı olduğu düşüncesindeyim. Hayır’ın ise statükoyu savunması dışında karşılığı yok.1986 yasaklar dönemine baktığımızda rahmetli Turgut Özal’ın referandum oylamasına gittiğinde, bir mavi tercihi var, Evet bir de turuncu şıkkı var Hayır. Zamanın siyasi figürleri de turuncu tercihi sıcak bir ton olduğu için daha kolay bir Hayır çıkacağını düşündüler. Diğer yandan Mavi tonda ki şıkkı dönemin siyasileri Yunan bayrağı benzetmesi yaparak Yunan’a mı oy vereceksiniz gibi bazı söylentiler ortaya çıkarmışlardı. O dönem Çanakkale de çok güzel bir Evet tercihi çıkmıştı. Peki o dönem kötü mü oldu yasakların kalkması, hayır kötü olmadı. Demek ki halk bunu istiyor oldu. Tarihsel olarak Türkiye o dönemi atlatması gerekiyordu. Adnan Menderes geldikten sonra ise 1960 ihtilali oldu. Demokrat Partinin önü kesilmesi yanı sıra, Türkiye’nin önü kesilmesi meselesi haline geldi. Sonuç itibariyle baktığımız zaman Türkiye 30 yıl bir kaos dönemini yönettik. Bugün Tayyip Erdoğan’ı eleştirenler bence geçmişe dönüp bir bakmalılar ve oradaki sıkıntıları gözden geçirmeliler.

Vitamin- Peki, Anayasa bir uzlaşı ile çıkarılamaz mıydı ?

Demir- Bence çok basit bir olay,15 Temmuz günü Kemal Kılıçdaroğlu’nun havalimanına indiğini ve daha sonra özel olarak havalimanından uzaklaştırtıldığı bilgisi geldi. Hatta ve hatta Adalara bile gittiği söylentisi var ve muallakta.Cumhuriyet Halk Partisi’ne teveccüh gösteren dostlara ve arkadaşlara söylemek istediğim bir şey var. İhtilal oluyor veya bir darbe girişimi var ne olursa olsun sizin oylarınızla Genel Başkanlık yapan birisinin bunu mu yapmasını isterdiniz, yoksa gerçekten o tankın önüne çıkmasını mı söylerdin ?
Televizyonun karşısına çıkıp orada darbeye karşıyım demenin bir anlamı yok. Sorumluluğu olmayan birisinin söylediği her şeyi satın almakta doğru değil.
Ben sade bir vatandaş olarak kontrollü darbe ve benzeri söylemleri duyarken çok hicap duyuyorum. Ortada çok ciddi bir kafa karışıklığı durumu var hem Çanakkale üzerinde ve hem de genel anlamda söylüyorum. Bunları gerçekten netleştirmeliler. Onun için diyorum Hayır çıkması bir kaos orada da bir netlik yok ve bunu sade bir vatandaş, Cumhuriyet Halk Partisine gönül vermiş insanlar da bunları söylüyorlar.
Türkiye şuan uluslararası arenada çok büyük bir kavga veriyor ve bu kavgada kendisiyle ilgili doğru bir algının üretilmesi ve doğru şeyleri gösterme kavgası veriyor. Bugün Alman Bild gazetesi Türkçe bir sayfa ayırıyor ve diyor ki;Atatürk olsaydı Hayır verirdi.Yani,biz Almanya olarak sizde Hayır çıkarsa biz rahatlarız.
Biz üç yüzyıldır Avrupa’nın pazarı konumundayız. Türkiye üretmeye başladı ondan rahatsızlar.

Bugün Türkiye Fırat kalkanı operasyonunu yapabiliyorsa bunda ben özellikle Cumhurbaşkanı’nın 2005 yılında başlayan Savunma Sanayine önem verildiği bir dönem yaşadık ve bunların sonuçlarını yaşıyoruz. Elimizi vicdanımıza koyduğumuz zaman, bu ülkenin sorumluluk sahibi insanları sıkıntı yaşıyor ve o sorumluluğu alan kişilerde kelle koltukta gittiğini Tayyip Erdoğan net göstermiştir. Eğer Evet ve Hayır’a gelirsek Hayır’ın kaos getireceğini politik risk üzerinden çok net anlatabiliriz. İkincisi politik risk ‘in yanında sorumluluğu olan kişiler neler diyor ona bakmak lazım, sorumluluğu olmayan kişilerin bu konuda dikkate alınacak şekilde görmüyorum. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun NTV deki bir kontrollü darbe ile ilgili konuşmasında herhangi bir mantık görmüyorum. Tayyip Erdoğan darbe yaptı demeye getiriyor bu çok net. İkincisi FETO örgütünü sen kolluyorsun diyor ancak Tayyip Bey’in verdiği mücadele ortada ve sizin yaptığınız şey ortada.

CHP’nin yaptığı kampanya tamimiyle HDP’nin yürüttüğü kampanyayla eşdeğer gidiyor. Bir önceki seçimde renklerine, algısına ve çalışma biçimine baktığımız zaman tamamiyle CHP’yi ele almış. Çanakkale de de bunları yaşadık. Bugün Çanakkalede benim dedemin kemikleri sızladığına eminim.Bu sonuç itibariyle baktığınız zaman beyaz olan Evet. Kahverengi kaostur ve kaos da Hayırdır.

Vitamin- Türkiye Tek Adamlığa mı gidiyor ?

Demir- Ben yine Sayın Kılıçdaroğlu’nun söyleminden başlayayım. Ya bir deli gelirse ?
Deli gelirse demek, millete deli demek gibi bir şey ancak deli deliyi seçer. Biz şuana kadar kendimize göre bir anayasa yapabilmiş bir millet değiliz. Her şeyden önce Cumhurbaşkanımıza şu konuda saygı duymamız lazım ‘biz bir şeyi yapabiliriz’. Şimdi uzlaşmayı arayanla aramayan arasında bir fark var. Tek parti ve Tek adam deyimini kullananları özellikle idarede olup bu cümleyi kuranları kınıyorum. Ortada çok net rakamlar var sayın vekilimiz Bülent Turan da gayet güzel bir şekilde açıkladı. Bir kampanya yapıyorsunuz veya bir şeye karşı kararınızı belirtiyorsunuz bununla ilgili net bir şey koyamıyorsunuz ortaya. Karşınızda bunun tarafı olan birisi Evet diyor ve bu kararı çok net bir şekilde açıklıyor.Bu 18 maddeyi yirmi defa okudum çok basit millet sandığa gidiyor ve Cumhurbaşkanı’nı seçerken, Cumhurbaşkanı’nın yetkileri de belli ve bir hükümeti onun altına koyuyor. Yani aynı zamanda olması ve 5 yılda bir olması uzlaşmayı getirecek. Şunu bilecek herkes biz bu kişiyi tekrar sandığa götüreceğiz orada siyasi riski alacak kişi belli olacak yada beş yıl bununla yaşamanın ne demek olduğunu bilerek hareket edeceksiniz ve öngörülebilir bir şey bu. 
Bununla beraber icraat baskısı gelecek yani beş yıl sonra o uyumlu çalışmayan yapı tasfiye olur. Öyle şeyler duyuyorum ki artık mantığımı sorgulamaya başlıyorum. Mesela iki yüz tane bakan atayabilir. Bakan dediğin kişinin belli kurumları var ve bunları safhaya ayırsa dahi böyle bir mantıkla hareket eden birisi olmaz zaten.
Şuan Türkiye’de sorumluluğu alan kişi Sayın Recep Tayyip Erdoğandır.Sorumluluğu almayan kişilerin daha iyi düşünüp daha mantıklı şeyler söyleyerek hareket etsinler.Bu afaki ve muğlak şeyler Türkiye’yi iyi bir yere götürmüyor.
Bir tahmin vermek çok zor olur ancak samimi olarak Evet ‘in daha sağlıklı bir Çanakkale’de sonuç vereceği düşüncesindeyim. Bunu da 1986 halk oylamasında Çanakkale iyi bir sonuç vermişti.

Erdem Sürek