A'dan Z'ye madencilik ile ilgili tüm sorunların konuşulduğu ve Çanakkale’de gerçekleştirilen Madencilik sektörü toplantısına katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürü Cevat Genç, devletin gereken tüm hassasiyeti gösterdiğini belirterek “Bizim çevresel etki değerlendirmesi dediğimiz raporlara bakın, hepsi Avrupa standardındadır. Standartlar bellidir, altında olduğunda zaten durdurulur. Bu hassasiyet devletimiz tarafından gösteriliyor. Hepimiz daha hassas davranmak zorundayız. İnsanı dışlayan, köyü, sosyal yapıyı dışlayan bir anlayışla madencilik yapma yolu yok” dedi.
Çanakkale Madenciler Derneği organizasyonunda, madencilik sektörü istişare toplantısı gerçekleşti. ÇTSO kongre merkezinde düzenlenen toplantıya, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürü Cevat Genç de katıldı. Genç, madencilik sektörünün temsilcilerinin sorunlarını tek tek dinleyip not alırken, madencilikle ilgili süreçlerin hassasiyetle yönetilmesi gerektiğini belirtti. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürü Cevat Genç’in yanı sıra toplantıya, Çanakkale Madenciler Derneği Başkanı Mehmet Tülek, Agrega Üreticileri Birliği Başkanı Şevket Koruç, Türkiye Mermer Doğal Taş ve Makineleri Üreticileri Birliği Başkanı Hanifi Şimşek, Yurt Madenciliği Geliştirme Vakfı Başkan Yardımcısı Hasan Yücel, Türkiye Madenciler Derneği Başkanı Ali Emiroğlu, Ege Maden İhracatçı Birlikleri Başkanı İbrahim Alimoğlu katıılım sağladı.
Devletler Kaynaklarını Silah Gibi Kullanabiliyor
Toplantıda bir konuşma yapan ve Dünyanın en çok ihtiyaç duyduğu sektörün madencilik olduğunu vurgulayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürü Cevat Genç, kaynağı olmayanllara karşılı, kaynağı olan ülkelerin imkanlarını silah gibi kullandığını hatırlatarak "Ben kendim maden mühendisiyim. Bu sektörün, ülkemiz için olmazsa olmaz olduğunu biliyoruz. Oturduğumuz sandalyeden, içtiğimiz çayın bardağına kadar, madensiz yol almamız mümkün değil. Hammaddeye baktığınızda madensiz olmayacak gelişimler görüyoruz. Hayatın her noktasında biz olacağız, madensiz olmayacak. Ukrayna-Rusya savaşıyla görüyoruz ki enerji ve diğer kaynaklarda kendi öz varlığınız olmazsa, enerji kaynağını elinde bulunduran o kaynağı silah gibi kullanabiliyor. Siz üretmezseniz ve tekel olursa, bunu yönlendirecek tek oyuncu olursa, bu mağduriyet oluşur” dedi.
İnsanı Dışlayan Madencilik Anlayışı Olmaz
Ülkemizde özellikle devlet tarafından madencilik faaliyetlerinin hassasiyetle yürütüldüğüne de konuşmasında değinen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürü Cevat Genç “ Türkiye’nin yüzde 27’si orman. Ormanlarımızın bazı kısımlarında mümkün değil ruhsat almanız. Sistem otomatik olarak size ruhsat vermez. Mesela siz işletme ruhsatı aldığınızda işletme yapabiliyor musunuz? Hayır, öncelikle bütün izinleri almanız lazım. İşletme izni olanlar ancak üretim yapabilir. Biz üretim yaptık diyen ruhsat sayısı yaklaşık 4 bin 100. Bunlara baktığımızda ormanda 1.7’lik bir alanı içine aldığını görüyoruz. Tabii ki hassasiyet gösterilmeli. Zaten Orman Genel Müdürlüğü’nden izin alınıyor. Bizim çevresel etki değerlendirmesi dediğimiz raporlara bakın, hepsi Avrupa standardındadır. Standartlar bellidir, altında olduğunda zaten durdurulur. Bu hassasiyet devletimiz tarafından gösteriliyor. Hepimiz daha hassas davranmak zorundayız. İnsanı dışlayan, köyü, sosyal yapıyı dışlayan bir anlayışla madencilik yapma yolu yok” dedi.
Her Şeyin Ham Maddesi Olan Madenlerin Üretilmesi İçin Ortak Çözüm Bulabiliriz
Çanakkale Madenciler Derneği Başkanı Mehmet Naci Tülek de bir konuşma yaparak, son dönemlerde artan çevre hassasiyetine dikkat çekti. Ne kadar karmaşık olsa da ortak çözüm yolunun bulunabileceğini belirten Tülek “Günümüzde yükselen çevre bilincine bağlı olarak madencilik karşıtı söylemler dozunu arttırarak ülkemizdeki tüm madencilik etkinliklerini hedefleyen bir yöne gitmiştir. Öte yandan, günlük yaşantımızda kullandığımız her şeyin temel hammaddesi olan madenlerin de üretilmesi gerekir, her ne pahasına olursa olsun madencilik, ne de her şeye karşın çevre söylemi yerine çevre ve madenciliği akılcı bir yaklaşımla dengeleyerek güvenli, sağlıklı ve yaşanabilir bir dünyanın yolunu mutlaka bulabiliriz. Çok karmaşık, çözümü güç ve zor bir konu olmasına karşın, bilim ve akıl ile insanı ve çevreyi öne alarak cesaretle tartışıp doğru olanı tespit etmeliyiz” dedi.
Yüzde Elli Hacim Kaybına Uğradık
Sorunların konuşulduğu toplantıda bir konuşma yapan Agrega Üreticileri Birliği Başkanı Şevket Koruç ise sektörün yaşadıüı kayıplara dikkat çekerek “Sektörün mevcut durumuna baktığımızda, 2018 yılında 450 milyon tonlardan, şu anda yaklaşık 300 milyon tonlara kadar gerilediğini görüyoruz. Yaklaşık yüzde 50 hacim kaybına uğradık. Pandeminin etkisi ise tuz biber oldu. Geldiğimiz noktada Türkiye genelinde yaklaşık olarak 750-800 milyon ton gibi bir kapasitenin olduğunu biliyoruz. Bir tarafta 300 milyon tüketim varken 750 milyon ton kapasite var. Arz ile talep arasında ciddi bir makasın olması rekabetin inanılmaz seviyelere çıkmasına neden oluyor. Üreticilerimiz mücadele ederlerken, izinlerin alınması noktasında bir takım sıkıntılar yaşıyorlar. Üretmek, üretmek, üretmek; başka çaremiz yok” dedi.
Stratejiler Değişiyor, Daha Çok Üretmemiz Lazım
Yurt Madenciliği Geliştirme Vakfı Başkan Yardımcısı Hasan Yücel ise yaptığ değerlendirmede “Daha çok üretmemiz lazım. Stratejiler değişiyor. Bakışlar değişiyor. Ülkeler buna göre kendini yeniden konumlandırıyor. Madende doğaya müdahale olunca, her tarafta bir refleks gelişiyor. Yerleşim alanları, tarım alanları bu gelişim, bu zorlamalar devam ederken, dünya bundan vazgeçmiyor. Yeni teknolojiler gelişiyor. Enerji yatırımları dünyada gündeme geliyor. Ülkeler bunu bir şekilde, bu işin endüstrisinin güçlü olduğu ülkeler bunu dengeli yönetmeye çalışıyor. Bizim gibi siyah beyaz bakılmıyor. Orta yol bulunmaya çalışılıyor. Çanakkale tarım alanları, orman alanları gibi birçok güzelliği ile ön plana çıkıyor. Bir yanda da tarih boyunca çok güçlü maden yatakları var. Bu bakımdan da dikkat çekiyor. Madenciliği sadece ticari faaliyet olarak düşünmek mümkün değil. Biz madencilere çok görevler düşüyor. Üretim anlayışımızı değiştirmemiz lazım. Lisans aldıktan sonra birçok şeyle mücadele ederken, sosyal etkiyi de analiz etmemiz lazım. Maden bulunduğu bölgelerde üretiliyor ama projeyi her boyutu ile inceleyip ortaya koyalım ki köylerin gelir kaynaklarının olduğu bölgelerde olduğunu bir kenara bırakamayız. Madenciler olarak çuvaldızı kendimize batırmamız lazım. Topyekün kültürümüzü değiştirmemiz lazım. Standartlarımızı ne kadar geliştirirsek, sosyal boyutu topluma ne kadar anlatabilirsek, madencilik daha iyi yapılacaktır” dedi.
Yeraltı Değerler Ülkenin Gelişmesinin Temel Taşıdır
Türkiye Madenciler Derneği Başkanı Ali Emiroğlu, Madenciliğin etki ettiği sektörlerin nasıl çalıştığına yönelik bilgiler vererek “Madencilik olmadan tarımı da geliştirmemiz mümkün değil. Ülkelerin yeraltı kaynakları, gerçekten ülkelerin değerleri ve toplumun gelişiminin temel taşıdır. Madencilik olarak hem bizim madenciler olarak üzerimize düşen görevler var hem de madencilerin sorunlarının ele alınıp çözüm yolunun bulunması gerekiyor. Ben madenlerin ülkenin gelişiminde stratejik olarak öneminin olduğunu düşünüyorum. Önümüzde gerçekten sorunlar var. Ülkemizin gelişmiş insan potansiyeli var. Yer altı potansiyelimiz var. Doğru bir şekilde değerlendirmemiz lazım. İnsanı ve çevreyi önceleyen, yöresel kalkınmayı yücelten bir anlayışla üretmemiz, doğru bir şekilde üretmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Burcu Erdal