Sağlık

Bayılma şikayetiyle hastaneye başvurunca gerçek ortaya çıktı!

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Acil Servisine bayılma şikayetiyle başvuran 42 yaşındaki Anıl Bekçe’ye hayatı tehdit edebilen bir durum olan Akciğer damar tıkanıklığı tanısı konuldu.

Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı’nda Dr. Öğr. Üyesi Pınar Mutlu tedavi hakkında; “Tıkanıklığın akciğer dolaşımını büyük ölçüde aksattığı olgularda birden tansiyon düşer ve hasta şok durumuna girebilir. Bu durum çok sık olmamakla birlikte meydana geldiğinde hayatı tehdit edicidir. Hastalığın en sık belirtileri; ani başlayan nefes darlığı, göğüs ağrısı, kan tükürme, çarpıntı, hafif ateş ve bazen de bacaklarda şişlikle birlikte ağrı olmasıdır. Tedavi edilmediği takdirde her 3 hastadan 1’nin kaybedildiği bu hastalık, her yıl 1000 kişiden birinde ortaya çıkar. Bu hastalıkta akciğer damarının ani tıkanmasına bağlı vücuda taşınan oksijen miktarı azalır, akciğerin o damar ile beslenen alanında kanlanma bozukluğu meydana gelir. Kalbin akciğere kan pompalayamamasına bağlı tansiyon düşüklüğü ve kalpte yüklenme meydana gelir. Bu hastalığın ciddiyeti tıkanan damarların çokluğuna ve büyüklüğüne bağlıdır. Ama olguların büyük çoğunluğunda tedavi edilebilen daha küçük tıkanmalar söz konusudur. Bu hastalıkta teşhisteki en önemli basamak hastalıktan şüphelenmektir. Bu sebeple hastanın bir göğüs hastalıkları uzmanı tarafından görülmesi çok önemlidir. Kesin teşhis, ilaçlı akciğer tomografisinde akciğer damarlarındaki tıkanıklığın görülmesiyle konulur. Diğer bir teşhis yöntemi ise akciğer sintigrafisidir. Hastanın özelliklerine ve durumuna göre göğüs hastalıkları uzmanı hangisinin önce yapılması gerektiğine karar verir. Kalp ultrasonu ile kalpteki bulguların izlenmesi önemlidir. Akciğer tıkanıklığının tedavisinde amaç, akciğer dokusunun yeterli oksijeni alabilmesini sağlamak, yeni pıhtı oluşmasını önlemektir. Genellikle hastalar hastanede yatarak tedavi edilir. Nadir de olsa evde tedavide mümkündür. Bu hastalıkta pıhtıyı eritmeye yönelik kan sulandırıcı tedaviler kullanılmaktadır. Kan sulandırıcı ilaçlar etkisinin hemen başlaması için ilk 5-7 gün çoğunlukla iğne şeklinde kullanılır. Bununla birlikte ağızdan hap şeklinde ikinci bir kan sulandırıcı başlanır. Bunun etkisi daha geç başlayacaktır. Yaklaşık 5 gün sonra hap şeklindeki ilacın etkisi başlayınca iğne şeklinde olan kesilir. Eğer hastada tansiyon düşüklüğü, şok gibi durumlar varsa, hayati tehlike mevcutsa pıhtı eritici ilaçların verilmesi gerekir. Ondan sonra kan sulandırıcı ilaçlarla devam edilir. Tanı ne kadar erken konulursa o kadar hayat kurtarıcıdır. Doğru tanı alıp tedavi başlanan hastalarda ölüm oranı %3 iken ilk bir saat içinde tedavi başlanmayan hastalarda ölüm oranı %30’a çıkmaktadır. Hasta öncelikle kendisine başlanan kan sulandırıcı tedaviyi aksatmadan, doktor gözetiminde kullanmalıdır. İlaçları kendiliğinden kesmemelidir. Ailesinde ani ölüm olan ya da ailesinde 40 yaşın altında bu tür hastalık geçiren bireylerin doktora başvurmaları faydalı olabilir” dedi.