Hatta, bir tık öteye çekeyim ifademi, inadına ‘Turancılık…!’


‘Bir varmış, bir yokmuş…’ diye söze başlasam, sanılır ki masal anlatacağım. Niyetim masal anlatmak değil de, masal gibi sözlerle, sözüm o’na atıfta bulunanlara olacak kendimce göndermem.
Güya laf çaptırmak için, birilerinin çoğu kez kullandıkları ifadeyi, haliyle işitiyor kulaklarım. Ne yalan söyleyeyim, kahkahayı da patlatıyorum bu anlarda..
‘Turancıyım..’ bendeniz. Hem de kendimi bildim bileli. Birilerinin sözde laf çarptırmalarına da bu anlamda kahkahayla gülüyorum.
Bilmeyen yoktur ki savunduğumu.  Pes etmeyeceğim de asla. Can bedende kaldıkça, Türkçülüğü savunacağım,  Turancı kalacağım. Bir öyle, bir böyle saf değiştirip, birilerinin şamar oğlanı haline dönüşenlerin, sözüm ona göndermeli sözlerine de her daim kahkahayı basacağım.  
Güne başlarken attığım başlık için, küçük bir anlatım paylaşayım önce. ‘Alıntıdır’ diyerek altını çizeceğim ifadelerle devam edeyim şimdi;
 “Turancılık, tüm Ural-Altay kavimlerinin birliğini savunan siyasi görüş. İlk olarak Macarlar, Finler, Estonlar ve Rusya içindeki Fin-Ugor kavimleri ile beraber Tunguzlar, Moğollar ve Türklerin bir araya getirilmesi olarak ortaya çıkmıştır. (Kaynak:  Vikipedi)”
Dahası anlatımları da aktarmam, sanırım sakıncalı olmaz. Öyle ya, fazla bilgi göz mü çıkarır…!
 Hep işitilen bir sorudur; “TURANCILIK NEDİR?”  Verilen yanıtları da hayli fazla türdendir.
Misal, soru üzerine bir bilen;  “Bu suallere kısaca olsa da cevap vermek durumundayız. Çünkü ismi gerekmez bazı kimseler bu ‘Turancılık Meselesini’ de çok fazla istismar ediyorlar...”  şeklinde bir söyleme imzasını attı geçende.
Sonra da ekledi; “ O birilerinin ağa babaları, en çok da, ‘Türk Birliği İslâm'a aykırıdır. İslâm, millet birliğini değil, ümmet birliğini kurmayı hedefler’ şeklinde de konuşmuşlardır. Çok bilgililerdir yani, sözüm ona her konuda oldukları gibi. Başka vakit Türk ve İslam gibi anlamlı sözleri Lügatlarında yok sayanların, bir tür yöntemidir, algı yaratmak için bu halleri.” diye…
Bu konuda sıralanan o kadar çok soru var ki dillenen, her birine de en okkalı türden yanıt sunan ve cevaplarına da bir soruyla başlayıp; “Biz Müslüman ve Dokuz Işıkçı Türk Milliyetçileri ne cevap veririz biliyor musunuz?” vurgusu ardından;  ”Soruların hepsine ‘hayır’ deriz…!” çıkışına, muhtemel ki tanık olan sayısı hayli fazladır.
Bu konuda, Ülkücü Hareket'in büyük âlimi merhum Prof. Dr. Erol GÜNGÖR şöyle demiş bir tarihte;
 “İslâm doktrininde hiçbir zaman tek devlet fikri (tek devlete ilk rakiplerin çıktığı son Abbasi saltanatı dönemi hariç) işlenmemiştir. İslâm’ın esas gayesi hep Allah'ın emirlerine uygun ve kulların haklarına riayetkâr bir devlet nizamının esaslarını göstermek olmuştur; bu esaslara uymak suretiyle din açısından herhangi bir İslâm devletiyle öbürü arasında fark gözetilmez. Ancak İslâm devletlerinin birbirleriyle olan münasebetleri de, Müslümanların münasebetleri gibi, şeriate uygun olmak zorundadır. (Osmanlılar Karaman Beyliği üzerine sefer açabilmek için İslâm âlimlerinden fetva almakta büyük güçlük çekmişlerdi, çünkü bir İslâm devletinin öbürü üzerine savaş açması dine aykırı görünüyordu.)
Bunun dışında Müslümanların bir tek siyasî bayrak altında toplanmaları dinin bir emri olmadığı gibi elbette bunun aksine hüküm de yoktur, doktrinde bu konu ciddiye alınarak işlenmiş de değildir.”
GELELİM, KİMİLERİNİN BURNUNU BÜKEREK YANITI ARADIĞI SORUYA;”TURANCILIK NEDİR?”
 Turan, eskiden İranlıların Türkistan'a verdikleri isim olarak bilinmekte.. Türk Yurdu manâsına gelen Turan, İran kelimesinin zıddıdır. Mecâzen, Türklerin yeryüzünde yaşadıkları bütün ülkelerin toplamı, yani birleşik tek ve büyük Türk vatanı demektir.
Bu anlamda, vatanla birlikte yeryüzündeki Türk soyundan gelen insanların birliğini ve bütünlüğünü ifade eder.
Türklerin, dünya çapında, böyle bir vatan ve millet birliği ülküsüne Turancılık denilmiştir ki, Ziya GÖKALP bunu Türkçülüğün Esasları isimli kitabında, Türkçülüğün uzak ideali olarak ifade etmiştir.
Gelelim, şu anlatıma; Uzak idealler için gerçekleşip, gerçekleşmeme şartının aranmayacağını, onun ‘ruhlardaki vecdi sonsuz bir dereceye yükseltmek için ulaşılmak istenilen çok câzibeli bir hayal’ olduğunun belirtilmesine ve akabinde gelen ayrıntılı ifadelere…
’100 milyon Türkün bir millet halinde birleşmesi Türkçüler için en kuvvetli bir vecd kaynağıdır. Turan mefküresi olmasaydı, Türkçülük bu kadar süratle yayılmayacaktı. Bununla beraber, kim bilir, belki gelecekte Turan mefküresinin gerçekleşmesi de mümkün olacaktır. Mefküre geleceğin yaradıcısıdır.’ Denilmesine… Kısacası; ‘geleceğin yaradıcısı’ vurgusuna. Kim istemez ki, hayal edip geleceğin yaradıcısı olmamayı?
Tam da bu noktada, verilebilecek bir yanıt diyeyim mi şimdi: Şöyle diyeyim mi mesala; ‘O istemeyenler, bilinen o birileri…!”
Sanal alemde tur atıyordum bu konuda ve kaleme alınmış bir makaleye rastladım 9 Işık yolunda, Ülkücü bir portalda.
 Şöyle geliyordu satırlar; “Dün Türkler için hayali bir mefküre halinde bulunan millî devlet, bugün Türkiye'de gerçek halini almıştır”
Okkalıydı bu söz. Anlam yüklüydü de… Dahası denilenleri de vardı, bahsettiğim makalede geçen. ‘Türkçülüğü şöylece derecelere ayırır..’ denilip, örneklemeleri sıralanan.
 “Türkçülüğü, mefküresinin büyüklüğü noktasından üç dereceye ayırabiliriz: 1- Türkiyecilik, 2- Oğuzculuk yahut Türkmencilik, 3- Turancılık. Bugün gerçeklik sahasında yalnız Türkiyecilik vardır. Fakat, ruhların büyük bir özleyişle aradığı Kızıl Elma, gerçeklik sahasında değil, hayal sahasındadır.”
Meselenin özü, tam da bu kardeşim. Hayal et yeter ki sen Kızıl Almayı…
 
Bahsettiğim makale, Ziya GÖKALP' in 1923 yılındaki fikirlerinin tekrarı üzerine kaleme alınmıştı kısacası.
Kısacası denilemeyecek bir konu daha var bahsedeceğim. Öyle anlam yüklü bir ifadeyle geleceğim ki şimdi, sonrasında da Merhum Başbuğ diyeceğim…
 “Vatan ne Türkiye'dir Türklere, ne Türkistan Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan!”
Ülkücü Hareket'in merhum Başbuğu, Alparslan TÜRKEŞ'in sözleri ile noktayı atayım bendeniz güne..
 “Türk Birliği ülküsü, yeryüzündeki bütün Türklerin bir millet ve bir devlet halinde, bir bayrak altında toplanması ülküsüdür.
Bunun tahakkuku, bazı kimselere ilk bakışta imkânsız gibi görünebilir.
Birçok kimseler bunu zararlı bir hayal (ütopi) olarak da vasıflandırabilir. Fakat unutmamak lâzımdır ki, her hakikat önce bir hayal ile başlar. Yine hatırlamak gerektir ki, 1919 yılında hür ve müstakil bir Türkiye kurmak için Anadolu'da dünyanın galiplerine karşı savaşa girişmek de çılgınlık ve hayal diye vasıflandırılmıştı. Fakat inanmış ve kendilerini bir ülküye vermiş olanlar, yurdu kurtarmaya ve müstakil bir Türkiye meydana getirmeye muvaffak oldular.
Türk Birliği de sistemli çalışmak, fırsat kollamak ve her şeyden önce Türkiye'yi korumak ve yükseltmeye çalışmak suretiyle bir gün elbet hakikat olacaktır.”
Bu tarihe geçen sözler için de ; ‘Amin…’ diyeceğim, birilerine inatla... İnatla şunu da diyeceğim; Turan ve Turancıyım…
Başta dediğim gibi, fazla bilgi göz çıkarmaz.  Turan kelimesi Rusya’ da bulunan Tataristan Özerk bölgesinin Tatar Türkçesinde;  "kardeş" anlamında kullanılır.  Kardeşlik kelimesi de Tatar Türkçesinde "Turanlık" olarak geçer.
Umarım, bilginin fazlası, sadece bir kereliğine; Turan ve Turancılığın karşısındaki birilerinin gözünü çıkarıverir. ‘Aman yarabbi…!’
Birileri dışında, herkes kalsın sağlıcakla…