Elbette değilim. Araştırıp, öğrendiğimi paylaşmadığımda mı cici çocuk olacağım.


Elbette değilim. Araştırıp, öğrendiğimi paylaşmadığımda mı cici çocuk olacağım.
Yok arkadaş yok, cici çocuk falan olma niyetinde değilim. Ben böyle gayet iyiyim. Doğru bildiğimi söyleyip, doğru öğrendiğimi de yazmaya devam edeceğim. Kötü çocuk olarak bilirlerse, bilsinler. Hiiiç sorun yok…
Günlerdir, maden aşağıya maden yukarıya. Pki ya, nedir bu maden meselesi…?
Dost ve arkadaş topluluğunda, konuşmaktan dilimde tüy bitti adeta. Şan ki şeker hastasıyım, ağzım damağım kuruyor. Ne çay fayda ediyor, ne de buz gibi soğuk su…
Bu arada, yazdıklarımızdan, aktardıklarımızdan, zaman zaman da sayfalarımızda paylaştığımız fotoğraflardan dolayı, Şeker yükselttiğimiz doğrudur. Bu konuda, ciddi duyumlarım var.  Varsa şekeriniz bir zahmet yazdıklarımızı okumayınız.
Çünkü, öyle şeyler cereyan ediyor ki hayatta, anlamak, inanmak ve de hayrete düşmemek ne mümkün.  Lafı her seferinde Yüce Önder’e bağlayıp, sonrasında da “Atam İzindeyiz…” sözünü tekrar edenleri, ben gibi herkes bilmekte. İzindeyiz ifadesi acaba ne anlamda söylenmekte?
Yıllık, haftalık izinde oldukları anlamına mı geliyor,’İzindeyiz..’ denilirken… bunu da sorgulamıyor değilim…
Neyse, lafı uzatmayayım. Maden meselesi ve geçmişten günümüze maden diye yazdım google amcaya. Aha o da ne…? Bir güzel ekrana geliyor detaylar.
Bu aralar, otu, botu, etek, gömlek, ceket ve de dahası, her aranan üzerine araştırma amaçlı, bilgi edinmek maksatlı kullanılan arama motoru, yani gole amcaya bir soruverseler merak edilenleri, öğrenilecek bilgiler daha da bir şaşırtacak ya herkesi, neyseee.
Misal, siyanür meselesi…  Ülkemizde kaç bin ton siyanürün, üstelik de günlük hayatta her gün kullandıklarımızın üretimi için kullanıldığını bir öğrence birileri, sanırım;  Adem-Havva misali, giysi yerine vücutlarına labada yaprağı, ayakkabı yerine de kuzu postu dolarlar ayaklarına.
Öylesine çok kalemde siyanür kullanılıyor ki güzel yurdumda, pek yakında siyanür manyağı olacağmız kesinlikle şüphesiz. Badem ve Kayısı çekirdeği, içeriğinde en çok siyanür barındıranlardanmış. Bunu örendim öğreneli, yani hanidir Fiskiyi bademsiz yudumluyorum.
Gelelim Türkiye’de madenciliğe.
Şöyle bir tarihte yolculuk yaptım. MTA’ nın sayfasından aldım bilglieri ve de okudum  
Kısacası mesele şu;  TÜRKİYE’DE MADENCİLİK…!
Ergani Bakır Madeni İşletmesi'nde denetimlerde bulunur anını gösterir fotoğraf karesinde çıktı karşıma, mavi gözlüm. Başbuğum ve de eşsiz benzersiz tek liderim. Hakiki Türk’üm, Atatürk’üm…!
Tarih  (15 Kasım 1937) Yer Maden Tetkik Arama Enstitüsü.. İnceleme anında bir dünya lideri ve ettiği sözleri.
Öncelikle, MTA diyeyim. Hakiki Türk’ üm, Atatürk’ümün ettiği sözleri, anlatmama gerek yok, ne vakit arasanız pek ala bulursunuz. Arayan bulur özneseni…
 Maden Tetkik Arama Enstitüsü (MTA) 14 Haziran 1935 yılında TBMM'de kabul edilen, 22 Haziran 1935 yılında Resmi Gazetede yayınlanan 2804 Sayılı kanunla kurulmuş.
Kısacası MTA, Atatürk döneminin önemli bir kuruluşu olarak Türk madencilik sektörünün gelişmesine büyük katkılarda bulunmuş bir güzide kuruluşumuz.,
 “Kendi öz kaynaklarımızın en verimli şekilde işletilmesiyle, Türk ekonomisini beslemiş ve dolayısı ile sanayileşme çabalarında itici bir rol oynamıştır.” İfadesiyle anlatılmaya çalışılan bir önemli ata yadigarı kurumumuz
MTA için, mta.gov.tr’ de; “Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra, kalkınma çabaları içerisinde madencilik konusu da ele alınmış, yeraltı kaynaklarımızın devlet eliyle çıkarılması ve değerlendirilmesi amacıyla, 1933 yılında Ekonomi Bakanlığı'na bağlı ‘Petrol Arama ve İşletme’ ile ‘Altın Arama ve İşletme İdaresi’ adıyla iki bağımsız kurum kurulmuştur” denilerek bahsedilmekte..
Bilgiler hayli sardı beni. Öyle ya, uzunca süredir gündemimizin konusu, sobanın borusu demeyeceğim, madenin konumu.
Yanisi; Kazdağlarına yakınlığı ile dile gelen, sonrası ‘Bu yanlış bu yanlış’ dedikçe, lokasyonu üzerine gerçeği söylenilen şu maden konusu. Gündem konusu üzerine, madencilik diyerek başlaadım araştırmaya. Aslında hiç de yorulmadım, tüm detaylar bir tık yakınımda, cep telefonumda bulunan  google amcadaydı.
mta.gov.tr’ den edindim bilgileri. Şöyle geliyordu kaleme alınanlar; “madenlerimizin gerekli jeoloji ve madencilik yöntemleriyle sistemli olarak araştırılması ve işletilmesi amacıyla 22 Haziran 1935 tarihinde 2804 sayılı yasayla Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü kurulmuştur.
Enstitü, kuruluş kanununa göre; yurdumuzun maden ve taş ocakları kaynaklarını aramak, bulmak ve işletmeye uygun olup olmadığını tespit amacıyla gerekli etütleri, kimyasal ve teknolojik analizleri yapmak ve sektöre mühendis, yardımcı personel ve kalifiye işçi yetiştirmekle görevlendirilmiştir.
MTA Enstitüsü önce Ankara Adliye Sarayı karşısında bir apartman katında, herbiri birkaç personelden oluşan Muhasebe, Laboratuvar, Kömür, Petrol ve Diğer Metaller olmak üzere beş üniteli küçük bir kuruluş olarak göreve başlamış bir süre sonra da Akköprü Tesislerine taşınmıştır.”
Apartman katında oluşan, sonrası devasalaşan bir kurum kısacası, bizim MTA.
1939 yılına kadar Metal, Kömür ve Petrol grupları olarak çalışmalarını sürdürmüş bu güzide kurum. Sonra,  bu grupların harita, çizim, fotoğraf ve atölye işlerini yapmak üzere, Yardımcı Teknik İşler Kısmı (YTİK) kurulmuş. Sonrası gelmiş, bir süre sonra; bu grup, bazı jeolog ve prospektörler bu kısımda görevlendirilerek, Saha Araştırma ve Mesaha (SAM) grubu haline getirilmiş.
Adı her ne kadar, şu uyuz olduğumuz sam amcayı akla getirse de, MTA’ nın SAM’ ı, uyuz olduğumuz sam amcanın hiiiiç alakası yok.  
Gelelim daha da sonraya. Metal ve Kömür Grupları da Maden Arama Grubu (MAG) altında toplanarak arama ve etüt işlerini yapmış.
1940 yılında Enstitü yeni bir gelişme ile Jeoloji Etütler ve Prospeksiyon (JEP) ile Tahlil ve Tecrübe Laboratuvarları (TTL) ihtisas şubelerini de bünyesine alarak genişlemiş.
SAM Grubunda jeoloji ve prospeksiyon yerine sondajlı çalışmalar önem kazanmış, yarma çalışmalarında bu gruba verilerek Teknik Ameliyat Grubu kurulmuş. Daha daha sonra 1951 de Maden Etüt Şubesi, 1954 te de Jeoloji Şubesi kurulmuş.
MTA Enstitüsünün hızlı gelişimi karşısında Akköprü Tesisleri de ihtiyacı karşılayamamış, 1967 yılında bugünkü yeri olan Balgat Kampüsü'ne taşınmış. Maden Etüt Şubesi'nde bulunan servisler ise ayrı şubeler haline getirilmiş. (Jeofizik Şubesi, Radyoaktif Mineraller ve Kömür Şubesi, Endüstriyel Hammaddeler Şubesi).
Aynı zamanda Jeoloji Şubesi bünyesinden Petrol ve Jeotermal Enerji Şubesi, TTL şubesinden ise Teknoloji Şubesi ayrılmış. 1969 yılında Plan ve Proje Şubesi, 1972 yılında Makina ve İkmal Şubesi kurulmuş. Şubeler, 31 Mayıs 1976 tarihinde 7/11801 sayılı kararname ile Daire Başkanlıkları haline getirilmiş. VeAynı kararname ile Fizibilite Etütleri ünitesi Plan ve Koordinasyon Dairesinden ayrılarak Daire Başkanlığı haline getirilmiş.
Ayrıca arazi çalışmalarının daha verimli olmasını sağlamak amacıyla bugün sayıları 12'e ulaşan Bölge Müdürlükleri kurulmuş. Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü Genel Direktörlüğü'nün adı, 13.12.1983 tarih ve 186 sayılı KHK'nin geçici 5 inci maddesiyle '' Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü'' olarak değiştirilmiş.
MTA ülkenin her yerinde etüt yapmış. Bu çalışmalar sırasında birçok yeni maden yatakları bulunmuş, bilinen maden yataklarına yeni rezervler ilave edilerek yatakların gelişmesi sağlanmış. Bu çalışmalarıyla MTA, Türkiye ekonomisine ve yerbilimlerine kısacası büyük katkılarda bulunmuş..
1935-1950 yıllarında öncelikle ülkenin temel ihtiyacı olan petrol konusu ele alınmış Trakya, İskenderun, Adana ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde sondajlı etütler yapılmıştır. Raman ve Garzan bölgelerinde petrol bulunarak rezervleri tesbit edilmiş. Daha sonra Batman'da günlük kapasitesi 6250 varil olan rafineri inşasını gerçekleştirmek üzere Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nın kurulması sağlanmıştı. Bu dönemde MTA' lılar çalışmalarını çok zor koşullar altında yapmışlar. İlk yıllarda yolların yetersiz olması nedeniyle ulaşımda binek hayvanları kullanılmış, çadırlarda ve köy evlerinde kalınmış. Daha sonraki yıllarda, ülkenin her tarafında maden aramacılığına devam edilmiş, bugün kurulu bulunan birçok sanayi tesisinin temel girdisi olan hammadde kaynakları MTA'nın özverili çalışmaları sonucunda ortaya çıkarılmış.
Şimdi ben bunları neden öğrendim ve neden mi aktarıyorum.  Hiiiççç. İş olsun işte. Çarşı misli her şeye karşıyım mı diyeyim şimdi..?
Bu gün pazar, belki de şekerinizi yükselttim. Haydin hoşça kalın… DEMEYECEĞİM… AZ DAHASI VAR;
MTA,  Dünya çapında rekabet gücüne erişmiş olan Demir-Çelik, Alüminyum, Ferro-Krom, Cam Seramik, Kağıt, Çimento vb. sanayilerimizin temel girdileri olan hammaddelerin tamamına yakınının aranmasında, bulunmasında ve etütlerinin yapılmasında katkısı olan kuruluşumuz. İyi ki varsın be MTA…
Maden aramacılığının yanısıra kuruluşundan başlayarak ülke jeolojisinin ortaya konulmasında önderlik etmiş; ikinci bir okul olarak, ilgili bölümlerden mezun olan yerbilimcilerin gelişmelerine yardımcı olmuş aynı zamanda. Helal sana MTA…
-MTA madencilik çalışmaları yanında sosyal bir kurum olarak da Cumhuriyetimizin gelişmesinde önemli katkılarda bulunmuş. Bilgi, kültür ve ülke imkanlarını bir bölgeden başka bir bölgeye taşıyarak toplumun kaynaşmasına öncülük etmiş. Ne de olsa Gazi Paşa’nın kurudğu bir kuruluşumuz. Hep yaşa var ol MTA…
-Köylülerle olan ilişkilerde onlara, madenciliğin ülke kalkınmasında önemi anlatılmış ve maden sevgisi aşılanmış bir kurum..
-Köylüler şantiyelerde çalıştırılmış, onlara geçicide olsa iş imkanı sağlanmış.
-Şantiye ihtiyacı için köylüden yapılan alışverişler nedeniyle köylü kendi ihtiyacından fazlasını üretmeye başlamış.
-Su çıkan arama sondajları iş bitiminde teçhiz edilerek birçok yörenin içme suyu ihtiyacı karşılanmış.
Daha da sayacağım da, yer bitti. MTA’ yı anlatmaya sayfalar yetmez vesselam…