Hiçbir şey yapmadan öyle duramazsın. Kandıramazsın kendini! Hadi yürü yaşam seni bekliyor , buna inandıramazsın kendini!  


           Kimi zaman kalkan bir el kimi zaman önünde duran bir araçtır. Hamile bir kadının amansız bekleyişi , muz kabuklarının ezilişi , üzgünlüklerin bitişi , mutluluğun sonu , bir arayışın başlangıcı , aramaya açılan pencere , sevgiliye duyulan stem , biten bir aşka duyulan öfke , milyonlarca belki de milyarlarca zeytinin yola döşenmesi ile oluşan asfalt , bir öksürük , bir tıksırık , yorgunluktan açılamayan gözler , kaldırılamayan eller , sıcaktan terleyen koltuk altları , kuruyan boğaz , çıldırtan istek ve arzu , umtsuzluk-umut , sevgiliden duyulan güzel söz , onun ıslak dudakları , bir vapurdan gelen siren sesi , trenin raylar üzerindeki çıkardığı iç gıcıklayan ses , bir uçağın göğü yarması , bir bisikletin yolda bıraktığı ince iz , toz , duman , kir ve toprak kokusu... hiç bitmeyen bitirilemeyen yollar ... ‘Ömür biter , yollar bitmez’ yazılan kamyondur yollar. İşte benim kısa anlatımlı uzun soluklu hikayem! Sen o koca kıçını kaldırıp da yürüme hala!
 
            Her şey bir bilet almaktan geçiyordu bu amansız sevda da. Bir bilet , bir bilet...bir bilet daha ..derken bir tane daha! Çoğu kez çalışmak için açılan siyah zeytin ezikleri üzerinde giden araçlar bizi kah İzmir’e kah Adana kah Mersin’e , tüm bunların sonunda da Ankara’ya atıyorlardı. Onlar kontaklarını kapatmıyorlardı bile. Benim boş kalan koltuğum ; çocuklu bir anaya , doğulu bir adama , belki afrodit gibi bir bayana , belki de tüyü bile bitmemiş o meşhur yetime veriliyordu. Benim yolumun bittiği yerde başka birinin yolu başlıyordu. Sen belki hayattan belki aşık olmaktan korkuyorsun. Ama sen kalkmasan bile hayat yürüyor.
 
            Çıkmaz sokak , sağa dönüş , sola dönüş , viraj , viyadük , köprü , sollanamaz derken yollardan bizden önce apaçilerin geçtiğini öğrendim. Yollar oklardan geçilmiyordu. Belki bundan –oklardan- korkuyorsun. Seni anlıyorum. O yüzden oturduğum yerden başımı eğip yol bitene kadar ki biten yol benim yolum, öyle korunuyorum . Gözümü kısıp kendimi kamufle edip ulaşıyordum ,ulaşılması gerekenlere ve de gerekmeyenlere...
 
            Diz kapağımdan aşağı doğru inen bir sızı, gözlerimden düşmek üzere olan bir damla yaş oluyordu. Yol beni bozuyordu. Kim kime? Kimin peşinden? Ne için gidiyordu? Ben ne için ?  yol ayrımlarının , kavşakların yoğunluğu burada çok önemli idi. Birine yanan kırmızı diğerine yeşil oluyordu. Üzüntü , keder , neşe , sevinç , her ne ise birine yaklaşırken birine uzaklaşıyordu. Tıpkı yolun –düz bir yolun – sonunda bittiğini sandığın ufuk çizgisi gibi hep uzakta . Olduğun yerde gibi yakınında , dibinde. Sen hazır ol! Sen bekle! Sen geç! Emir verir yollar ,emin değildir yollar!
 
            Bir bilet almakla başlayan milyonlarca yol ,milyonlarca insan hayatı , kimi patika , kimi bir insan ömrüdür yürünen. Sen bundan mı korkuyorsun? Yeryüzünde ve yerüstünde yol almayan ne vardır ki? Diye düşünmeyin! Her varlık yol alıyor , değişiyor , değiştiriliyor...
 
            Sizde verdiğiniz kararlar ve attığınız adımlarla hayatınızda hiç mi bir şey değiştiremediniz? İyi yada kötü hiç mi bir şey değişmedi? Gözünüzün altındaki çizgileri kendiniz mi çizdiniz? Şakaklarınızdaki damarlar kendiliğinden mi çıktı? Saçlarınıza düşen kar mı? Gittikçe belirgin bir şekilde çıkan göbek belki bir bayan için ; içindeki diğer insanın müjdesidir ya erkeksen nasıl açıklayacaksın? Yol almıyor muyuz? Değişmiyor muyuz?
 
            Benim bunca trafik tescil muhabbetimin ardından bir hikaye elbette gelecek diğer başlıklar altında . uzayan yollarda verilen canlardan bahsedeceğim. Bir hüzün yumağı olan yolları irdeleyeceğim. Yalnız bir tek şey söylemek istiyorum;yaşım Otuz dört. Otuz dört yıllık dünyalıyım. Ben kendimi en çok yazı yazarken iyi hissediyorum. En çok bunu yaparken mutlu oluyorum. Ben yolumu seçtim. Ben bu işi seviyorum. Şimdilik ya-zı-yo-rum. Kim bilir belki bir gün yazar olurum. Kim bilir belki de benimde başım kel değildir!
 
            Eğer sende kendini adayacağın bir yol arıyorsan ; bu birisinin burnundan kıl koparmakta olabilir , himalayalarla daki dağlardan gül almakta! O kıl’ı kopar! O gül’ü al! Yapmak istiyorsan önce kendinle olan savaşı kazan. Dışarıda bir yığın savaş senin kazanmanı bekliyor. Git ve al! Yolun açık olsun! Sen neden hala bekliyorsun?