.

Dalga geçmiyorum. Çıkan bu kanun ile anlaşılan o ki, sıra Suyun atın geldi.
Toprak üstü yatırımlarıyla, adından söz ettiren Çanakkale’de, şimdi Boğazın zenginlikleri gündeme geldi.
1915’ de, Düşmana geçilmez kılınan Çanakkale’de, Mehmetçiğe ölüm kusan zırhlıları boğazın karanlık sularına gömen Mehmetçik, günümüz için öyle değerli bir hazine bıraktı ki bizlere, çok şükür, nihayet,  kıymetinin karşılığını alacağız.
Böyle diyorum, çünkü biliyorum ki, Türkiye, başka emsal ülkelere oranla, yani denizlere sahip başka coğrafyalara göre,  su altı turizminden sadece %1 oranında pay alıyor.
Bu gün, bu konuda, aklımın yettiğince bir şeyler karalamama neden sözleri AK Parti Grup başkanvekili ve Çanakkale Milletvekili Av. Bülent Turan etti dün.
Vekil Turan, twitter hesabından; “Kültür-turizm koruma bölgeleri ile turizm merkezlerinde altyapı yatırımlarının Turizm Bakanlığınca yapılması; Su altındaki kültür varlıklarının turizm ve sportif amaçlı dalış yapabilme imkanı getiren, Benzer konuları içeren kanun teklifi yasalaştı.” diye yazdı.
Bu yasanın çıkması, beni ayrı bir heyecanlandırdı. Bir dalış şirketim yok. Balıkadam da değilim. Su altına merakım, sadece yaz aylarında bir aç dakikalığına.
Ne var ki; bu işten ekmeğini kazanan arkadaşlarım var.
Onların, yıllardır düşlediği sanırım artık gerçek olacak.
O düşleri, birden fazla kez haberleştirdiğimden, yaşıyorum bahsettiğim heyecanı. Çünkü, haberleştirdiğim proje gereği, Boğazdaki tüm batıkların markalanmasından söz ediliyor, hava şartları ne olursa olsun, markalanan batıklara, turizm amaçlı dalışların sorunsuz gerçekleşmesi ön görülüyordu.
Bütçesi öyle komik rakamlarla hesaplanmıştı ki, markalama şurada dursun, projesi unutuldu gitti. Sanırım bütçesi çok komik rakamlardan oluştuğundan. İlgi görmemiş ti, Tekrar ediyorum, ben öyle sanıyorum…
Benim ne sandığımın önemi yok elbet. Gelinen nokta çok önemli…
 Öylesine rağbet gösterilecek ki Boğazdaki batıklara, şaşıp kalacağız her birimiz.
Buda, hayli iddialı naçizane öngörüm. İddiaya da girebilirim.
Çanakkale boğazı, 104 yıl önce mezar olmuştu, düşman zıhlılarına. Tarihten okuduk detayları. Boğazın derinliklerine gömülen o zırhlıları. Yıllar sonra,  1960’ lar da, Milli Emlak gözetiminde, işe yarayan metalleri alınarak parçalanmış o batıklar. Öyle duymuştum,  tanıştığımda emekli olmuş, o dalışlarda görev almışlardan.
Bu hikayeden de, bir çok kez haberleştirdiğim ‘Batıklara Markalama’ projesini aktırırken bahsetmiştim. Endişe duymayın, tekrar etmeyeceğim.
Boğazın karanlık sularında, onlarca metre derinliklerinde, turizm amaçlı dalışa açıldıklarında, yıl içinde binlerce balık adamı ağırlayacak o batıklar, Çanakkale ekonomisine dolaylı yollardan hareketlilik getirebilir ki, bunu şimdiden rakamlarla dile getirmek bile çok anlamsız kalır.
Şehitler coğrafyasını uçuracak projelerin önünü açma anlamına gelen bu kanunla birlikte, bir başka konu daha vardı, AK Parti kurmayı, Çanakkale’nin ‘ATOM KARINCA’ sı, Vekil Turan’ ın gündeminde.
Attığı ve de dikkat çeken diğer twett.
O da şuydu; “Kapadokya’nın tarihi ve kültürel değerleri ile jeolojik/jeomorfolojik dokusunun ve doğal kaynak değerlerinin korunması, yaşatılması ve tanıtılması amacı taşıyan düzenlemeleri içeren “Kapadokya Alan Başkanlığı” kurulmasını sağlayan Kanun Teklifi yasalaştı.”
Bizim alan başkanlığına bir adaş, birlikte iş yapılabilecek bakış anlamı taşımaz mı sizce de bu bahsedilen yeni alan başkanlığı.
Öyledir ya, ‘Komşu da pişer bize de düşer…” Yeni alan başkanlığının yapacağı projeleri, kopyala yapıştır, biz de kullanabiliriz, ya da bizim alan başkanlığının projelerini, kopyala yapıştır, yeni alan başkanlığı da kullanabilir. Hadi hayırlısı, yeni projeler ile Gelibolu’ da coşabilir.
HAYIRDIR İNŞALLAH…!
Kapanması karşısında, öyle böyle diyenler, şimdi bu saate dek açılması karşısında, umarım şöyle demezler:
“Yazık değil mi bu personele…?”
Bayram değil, seyran değil, gecenin üç’üne dek açık kalma da ne…? O saate program belirleme de ne…? Gerçi şimdi Ramazan. Sevabı var sonuçta…
Bilmece, bulmaca. Hadi bilin bakalım, nereden bahsettim ben yine…?
Detayları sonra aktarırım. Biraz da bana müsaaaade…
SİHİRLİ SÖZCÜĞÜN ARDINDAKİLER…
Asında, sihirli sözcük demekle, sanırım sihri bozdum. İyisi mi, sihirli sözcük demeyeyim, pek de sinir bozmayayım.
Bu aralar öyle çoğaldı ki Takiyye’ ciler, hangi birinden söz etsem acaba.
Öncelikle, ne demek diyerek, “Takiyye’ yi anlatayım. O vakti, bahsettiklerimi belki herkescikler ‘TAK’ diye anlayacak.
Takiyye nedir ? Takiyye yapmak nedir ?  gibi sorulara aranan yanıt tam da şöyle;
“Takiyye, dinî, manevî veya dünyevî zararları önlemek için kişinin muhalifler karşısında imanını veya inancını gizlemesi demektir.
Bu anlamda takiyye, her Müslümanın şer'î görevlerinden biridir ve bunun kökü Kur'ân'a dayanmaktadır. Özetle Takiyye gerçeği ustaca gizleme sanatıdır.”
Ustaca, gerçeği gizleyenlere, biz günümüzde başka bir ifade ediyoruz ya, neyse...
Bu günlük benden bu kaaa. Yaa da şöyle mi demeli; “Ne kaaa ekmek, o kaaa köfte...”
Haydin hoşça kalın...
Takiyyeciler de pek yakında...