Bu Fiil kokutucu, ürkücü, gönül huzuru nu bozucu…

 
Bu Fiil kokutucu, ürkücü, gönül huzuru nu bozucu… Birey olarak, toplum olarak her işimizde bir bağırma, her aşımızda bir bağırma, nezaket yok, zarafet yok, sakinlik yok, hiddetle, şiddetle anlatılarak, ses yüksekliği çok… Çocukluğumuzdan beri hiç sevmedim, kendime bağırtmadım, bağırtmadan önce anladım, ama maalesef karşı olmama rağmen zaman zaman ben de bağırdım…
Neyi çözdük bağırmayla, hiç bir şeyi… Bu bağırmalar, bizleri hep “-mışlı,-mişli” davranışlara itti, güvenimiz yitti, gençliğimiz eridi, yaşanacak güzellikler kaybolup gitti, insanların da ömürleri bağırtılar içinde BİTTİ !?..
Bağırmak, duyurmak içindi, duydu mu hayır, neden? Çünkü yerli-yersiz bağırmalar, duyu organlarını köreltti, işitemedi, güldü geçti, sağır sıfatını verdiler, bağıranlar, sonra gülüp bu sıfatla  dalga geçtiler, baktılar olmuyor, olsa da olmuyor, becerileri olmadığı için başka yol da seçmediler…
Babalarından-analarından öyle gördüler, bunu da eğitimde bir çare diye düşündüler, ama bağırdıklarıyla kalıp düşünüp durdular; hasta oldular, doktordan doktora  koştular… Doktora bağıramadılar, para bulamadılar, yeşil karta muhtaç, ellerinde çare vermeyen bir ilâçla, hastahane hastahane  dolaştılar ve .!...
Bağırmak fiiline bakayım da sizlere bir ışık yakayım dedim, bu başlığı onun için seçtim… Olur mu çare bakacağız yine… Bilgimizi, birikimimizi getirelim size, sizler de bu paylaşımı okurken, sıcak sevecen bakasınız bize…!?

bağırmak    
1. İnsanın yüksek ve gür ses çıkarması. 2. Kendini belli etmek:  3. Yüksek sesle azarlamak. Güncel Türkçe Sözlük 
Ekşi Sözlükte BAĞIRMAK
Çocukların iyileştirici olduğuna inandıkları olayın şöyle işlediğine inanmaktadırlar düşülüp bir yere çarpılır ve çarpılan yerin adı bağırılmaya başlanır.
Ses; duyulmuyor diye değil duyulsun diye yapılandır. kendini, başkalarına farkettirmektir.
benzeri için;
(ünlemek) azarlamak *eylemini gerçekleştirenlerin, olmazsa olmazıdır.
Karlı bi dağ tepesinde iseniz çığ düşmesine sebep olabilir, her yerde yapılmaması lazım.
İçinizden yükselenleri dışa vurmak ihtiyacı doğduğunda başvurulası en kolay yöntem... Evdeyseniz yastığa boğarsınız sesinizi, bu daha makuldür zira komşuluk ilişkilerinde... Sesinizin sonuna kadar yırtındıktan sonra da tatmin sağlanmadıysa açar ağzınızı beklersiniz... Belki sinek falan kaçar atraksiyon olur...
(yalnızlık halleri) (sıkıntı) (bir kere o eli indir !)
Askerde her gün, ses tellerini yırtarcasına yapıldıktan sonra, sivil hayatta özlenebilen hakaret, ayrıca kuvvetli bir motivasyon aracı...
BİR BAŞKA ÖRNEK:
“Hintli bir ERMİŞ öğrencileri ile gezinirken GANJ nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp "insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?" diye sormuş, öğrencilerden biri "çünkü sükunetimizi kaybederiz" deyince ERMİŞ "ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? o kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?  diye tekrar sormuş.
Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış:
"İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır? bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar, ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir."
Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır.
Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır,artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. işte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir."daha sonra ERMİŞ öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş; "bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin, aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz !.."
Yukarıdaki örnekten, alacağımız çok şey var, alabilir, uygulayabilirsek…!?
Bu arada bağıranları da gruplamak gerek :
  1. Baba-ana-kaynana-kaynata-dede-ninenin kızgınlık bağırtıları…
  2. Koca-karı (eşlerin) bağırtıları…
  3. Çocukların (yaramazlık için yersiz) ve mahalle çocuklarının oyun bağırtıları ile kavga bağırtıları…
  4. Para-miras (çıkar) bağırtıları…
  5. Çocukların babalarına ve annelerine açık kapatma bağırtıları…
  6. Kardeşlerin- arkadaşların birbirine hakim olma ( üstünlük kurma) bağırtıları…
  7. Öğretmenlerin dersteki başarısızlığını örtme, sınıfta hakimiyeti sağlayamadığı andaki hakim olan hikemsiz bağırtıları…
  8. Aile bireylerinin başarısızlıklarını, komşu veya tanıdıklarını örnek göstererek, üzerinden kendi sorumluluğunu atma, kişilerin yaratılışındaki ve ailedeki kültür farklılığını dikkate almama bağırtıları…
  9. İşverenlerin, çalışanlarına yerli-yersiz söylemlerle gözdağı veren sessiz – bakış bağırtıları…
  10. Siyasilerin seçim zamanı Oy, seçim sonrası vatandaşa  Oyyy, Oyyy ! dedirtme bağırtıları…
  11. Mobink yapanların, komik bağırtıları…
  12. Nikâha geç gelen damadın sağdıçtan, gelinin yengesinden gelen; bekletilen nikâh memuru ile davetlilerin “fısıltılı-sıkıntılı” sessiz ve sert bakışlı- zoraki gülümsemeli bağırtıları…
  13. Borç alırken istemli- borç öderken sitemli-sistemli bağırtıları…
  14. Eve gelen haciz memurlarının, ev sahibiyle olan bağırtıları…
  15. Ev yıkım-yol yapım bağırtıları…
  16. Aç-yoksul, parasız, çaresiz, kimsesizlerin duyulmayan çığlıklı bağırtıları…
  17. Dünyayı ve insanları aç bırakanların suçlarını örtme, MALI götürme bağırtıları…
  18. Yoksulluğunu, varsıllıkla örtmeye çalışan gösteriş budalası, KOFALAKların  (kovalakların) ben de buradayımın kültürsüz-arzsız bağırtıları…
  19. İç huzuru olmayanların, dış huzuru bozma veya arama bağırtıları…
  20. Saklayıvediklerimizle yaşananların yok olduğu, anılarla yaşanmaya nasıl alışılacağı bağırtıları…
  21. Satıcıların anlaşılamayan,ama anlaşılmasını bekleyen kazanç bağırtıları…
  22. Korkakların, korkmadıklarını ortaya koyan çocukça mezarlık bağırtıları…
  23. Yalakalık için KARİZMA,  işler bitince KERİZMA bağırtıları…
  24. Hepsinden önemlisi siyasilerin, siyasilere bağırarak, ortamı GERME,( suyu bulandırma) GERİLEN ortamdan (bulanık sudan) yararlanma bağırtıları…
En tehlikelisi de budur . Topluma huzur vermeme, veriyormuş gibi davranma, buna da olmayan demokrasi deme bağırtıları…
Sevgili okurlar, bunları çoğaltabilirsiniz, bağırmakla işlerinizi yürütürsünüz, ama gönlü yürütemezsiniz…!? Konu başlığına koyduğumuz çare mi, çaresizlik mi sizin yazımızdan çıkardığınız anlayışınıza kaldı.
Yazımızı kompozisyon dersimizde yazılı sınav sorusu olarak verdiğim, bir güzel sözle bitiriyoruz :
Yılan yerde sürünüyorsa, AĞUNUN (zehirinin) ağırlığından;
Kötü çok bağırıyorsa, İYİNİN sağırlığından !..”
 Bağırmalarınızın konuşmanın güzelliği ve özelliğiyle buluşması dileğiyle, Girne’den MERHABA !...
Dr. Hayrettin Parlakyıldız
Kıbrıs İLİM Üniversitesi