Çanakkale Valiliğinin, onlarca yıldır süren bir drama da ‘dur’ diyecek kararını keşke, tüm Türkiye örnek alsa. Bakın o zaman, facia ile sonlanan düzensiz göçmenlerin yurt dışına kaçışları, tak diye na

Hep öfke ile söylenenlerdenim. ‘Onlarca il sınırını geçip, elini kolunu sallayarak buraya kadar nasıl geliyorlar?’ diye de soranlardanım.

Yıllardır yaşanan drama bazen bire bir tanık oldum, ya da meydana gelen facialar sonrası, sahile vurmuş cansız bedenleri, içime çöken tarifi imkansız acıya rağmen fotoğraflayıp, mesleğin gereklerini yerine getirmiş bir gazeteci olarak, Çanakkale valiliğinin bahsedeceğim bu kararını yürekten alkışlıyorum.

O’ karardan söz etmeden önce, Ayvacık ilçesi sahil şeridini, yasa dışı göç yolunun başlangıç noktası yapmaya çalışan İnsan tacirlerinin,  ağına düşürdükleri umut yolcularına bile bile ölüm yolculuğuna çıkardıkları gerçeğini bir kez daha anımsatmak istiyorum. Çünkü, bahsedeceğim Valilik kararı, başta bu nedenlerle alkışı misliyle hak ediyor.

Ülkelerinde çıkan iç savaş ve benzeri nedenlerden dolayı, Türkiye’ ye yakın ya da uzak komşu birçok devletin vatandaşı, Avrupa’ ya göç edip, sözde yep yeni bir hayat kurma hayali ile önce Yunanistan’ a oradan da, diğer Avrupa ülkelerine geçebilmek için,  neredeyse 90‘ lı yıllardan bu yana çoluk çocuk Ege denizi’nde can veriyor.
Gözü dönmüş insan tacirleri,  bir kaç bin Dolar uğruna, adeta cinayet gibi kaçış planlarını hayata geçirip, can alıyor. Bir çok kez tanık olduğumuz facialarda, yaş ve cinsiyetlerine bakılmaksızın, Azrail’ in kucağına bırakılanlarla ortak noktamız ise, onların her birinin de insan olmaları.

Yeni bir yaşam umuduyla Avrupa’ ya kaçmaya çalışanların durumuna da,  ‘İnsanlık dramı’ denilip geçiliyor.
Peki ya bahsedeceğim bu karar, İnsanlık dramının tekrarını önlemez mi? Bence kesinlikle önleyecek.

 Bi şekilde, güvenlik güçlerimizin aldığı önlemlerden sıyrılıp, ölüm planına dahil olanlar ise, ya alabora olan teknelerde denizde boğulup can veriyor, ya da kara yolu güzergahında meydana gelen trafik kazalarında.

Böylesine detaylarla sıralanabilen, hayati konuya kesin çözüm getirecek diye iddia edebileceğim,  o karar da, şimdi sıra.
İşin özü kısaca şu; ‘Çanakkale Valiliği, Suriyelilere seyahat kısıtlaması getirdi’

Biliyoruz ki, son yıllarda Suriyelilerin insan tacirlerinin kaçış planlarına dahil olmaları ile onlarca felaket yaşandı. Yüzlerce kişi Ege’ nin soğuk sularında yaşamlarından oldu.

İşte on numara karar ve amacı;
Konuyla ilgili yazılı açıklamada bulunan Valilik, Çanakkale'de yaşayan ve geçici koruma kapsamında bulunan Suriyeli vatandaşlara seyahat kısıtlaması getirildiğini duyururken,  Kara, deniz ve hava taşımacılığı yapan şirketlere de karar örneğini sundu.

Şimdi ne mi olacak? Yol İzin Belgesi' olmayan Suriyelilere bilet satışı yapılmayacak. Kesinlikle yasak.
 Valilik, Suriyeli yabancıların kendilerine sağlanan hak ve hizmetlerden gereği gibi faydalanabilmesi kamu düzeni ve güvenliğini sağlanması, özellikle göçmen kaçaklığı suçuna karışan ve ya terör örgütleriyle ilişkisi bulunanların tespitinin sağlanması amacıyla Suriyeli yabancılara 'Yol İzin Belgesi' olmadan bilet satışını yasakladığının da altını çizdi.
Hani dedim ya, Türkiye’ye de örnek olsun diye. Minibüslerle, tedavülden kalkmış şirketlerden çıkma otobüslerle, sınır illerinden alınıp, Batının en uç noktasına dek binlerce kilometre yol alan taşıtları da kapsasın bu karar. Bakın o vakit, kim kafasına göre yol alabilecek.

Açıklamada ayrıca;  bu yasaklara uymayanlara idari para cezası uygulanacağı da kaydediliyordu.
 Alınan kararla, İl Göç İdaresi Müdürlüğünce verilen geçerli 'Yol İzin Belgesi' bulunmayanlara bilet satışı ve hizmet verilmesinin durdurularak, geçici koruma kapsamında bulunan Suriyeli yabancıların nüfus hareketliliğinin, ikamet ili değişikliğinin ve mobilitelerinin düzenlenmesi ve kontrol altına alınması, kayıtsız olan Suriyeli yabancıların ise geçici koruma kapsamında kayıt altına alınması ile Çanakkale il sınırları içerisinde huzur ve güvenliğin, kamu esenliğinin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi ve işlenen suçların aydınlatılmasının amaçlandığı da anlatılıyordu.
Hadi buyurun. Kararı birlikte alkışlayalım…

HAZIR YOLCU VE TAŞIMACILIK DEMİŞKEN…
Dün, e-posta adresime düşen bir açıklama metninde bir başka konunun içeriği de yolcu ve taşımacılık üzerineydi.
Siyaseten sorularla yüklü bu açıklamada, dikkat kesildiğim söz ise, son günlerde adı üzerine çok söylemler üretilen Belediye Başkanı sayın Gökhan’a yönelikti.

Söz den öte, soruydu aslında o dikkat kesildiğim. Tam da şöyle;
“Sözde denetimli halk otobüslerini kim ve nasıl denetliyor?”
Hoppala. Durduk yere nereden çıkmış ki bu soru? Sonradan anlıyorum ki, sosyal medyada da rastladığım bir fotoğraf örneği ile gelmiş meğer.

Geçen günlerde, şahsımın kaleme aldığı habere sallayan, ‘Acemice’ tabiri ile yazdıklarımı yalanlayan, AK Parti İl Başkan Yardımcısı ve Tanıtım Medya Birim Başkanı Murat Tek, hedefine bu kez, CHP’ li Başkanı alıvermiş.

Demiş ki;  “denetimli halk otobüslerinin son günlerde şehirde iyice başıboş bir şekilde hizmet verdiğini görüyoruz”
AK partili genç siyasetçinin, belediye denetiminde olması gereken özel halk otobüslerinin denetlenip denetlenmediğini ve eğer denetleniyorsa ne sıklıkla denetlendiğini belediye başkanı Ülgür Gökhan tarafından cevaplaması istemi, ‘basın yoluyla yönelen soru’ diye anlatılıyordu.

Bu noktada, neden basın aracılığıyla soru sorulduğunu da pek anlamadığımı dile getirmek istiyorum. Sayın İl Başkan yardımcısı Tek’ in devamlı müşterilerinden diye bildiğim sayın başkan, gözlük alış-verişi için geldiğinde, bizzat soraydınız ya…

Neyse, siyaseten vardır bi bildikleri diye geçeyim benim garip sorumu.
Genç siyasetçinin basın yoluyla soru tekniği kullanması bir yana, dediklerinden söz edeyim bari.
Şöyle demiş, hem öneri hem sorularında; “Maalesef kentin belediye başkanı görev alanı dışında ki her işi yapıyor fakat görev alanı içerisinde ki işleri de aksatıyor.

Kent içi ulaşımı sağlayan ve belediye denetimindeki özel halk otobüslerinin son zamanlarda şehir içi trafiği zora soktuğunu ve bunda otobüsleri kullanan şoförlerin rolünün büyük olduğunu görüyoruz. Şehir içi trafiğin peşmekeş  (Biz basın mensuplarına ulaştığı şekliyle bu anlatım. Bizden kaynaklı değil)  halini aldığı şehrimizde zaten boyut olarak büyük olan bu otobüsler kullananların da yardımıyla kent içi trafiği çıkmaza sokmaktadır. Şehir içi özel halk otobüslerinin şoförlerinin hem araçları tehlikeli kullanması hem de kentliye karşı sergilediği davranışlar kendilerinin bu konularda sıkı bir eğitim almasını gerektirmektedir.”

Tespitlerle olduğu kadar öneriler ile süren sözleri bu kadar değildi genç siyasetçinin. Devamı da var.
O da tam olarak şöyle idi;

“Çanakkale’de şehir içi ulaşımdan sorumlu olan Çanakkale belediyesinin bu konuda ivedi bir şekilde adım atması gerekmekte olup konunun öneminin şehir içi halk otobüsleri ile ilgili yaşanacak üzücü bir olaydan önce atılarak önlem alınması gerekmektedir. Çanakkale halkının %70 i şehir içi otobüslerde aldıkları hizmetten şikayetçi olup gerek kullanım gerekse vatandaşa yaklaşım tarzı açısından şikayetlerin her geçen gün arttığını ifade etmek istiyorum, bu sorun nasıl çözülecek Çanakkale Belediyesinin konu ile ilgili yakın zamanda bir çözüm bulmasını bekliyoruz.Şahıs olarak kendi tavsiyesinin Belediyenin belirlediği gizli yolcu seçeneği ile sorunların tespiti ve tespitin sonucunda bu sorununun Çanakkale’nin kanayan yarası olduğunu görecekleri düşüncesindeyim.”

Ne yalan söyleyeyim, tespit ve önerilerle birlikte sorularında yoğunlaştığı sözlere konan son noktaya da hayli dikkat kesildim.

İlginç bir çağrı ve davet tekniği ile denilen şuydu;
“Çanakkale Belediyesini göreve çağırıyorum”