Bu haftaki yazımızla dünden-bu güne, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtıyla kalbimize kazınan Kuzey Kıbrıs’ta GİRNE’deyiz...

KIBRIS’TAN  MERHABA !...
Bu haftaki yazımızla dünden-bu güne, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtıyla kalbimize kazınan Kuzey Kıbrıs’ta GİRNE’deyiz... Bu, küçük,ama mücadeleci Türk devletimizin içinde 2013’te kurulmuş, uluslararasında ben de varım diyen, hem Kıbrıs’a hem Türkiye’mize hem de Afrika, Asya ve Avrupa coğrafyasına eğitim alanında hizmet vermeyi amaçlayan üniversiteye yeni katılan Öğretim Üyesi olarak;

 
yukarıdaki logosuyla beraber uzaktan da olsa, siz okuyucularımıza ve Çanakkale’mize sıcak bir selâmlaşmayla MERHABA !..
Çanakkale ruhunun, Kıbrıs’a yansıması, gönülleri fethetmesi,  coğrafyayı vatan yapanların, Beşparmak dağlarından süzülerek, ovaya, Lefkoşe’ye inmesi var ya…!?  
Çanakkale’de çalışan, yıllarını üniversitenin kuruluşuna, gelişmesine  harcayan, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi için mağduriyet yaşayan, ama “mağdur edebiyatı” yapmayan, her zaman dik durarak, bu millete borcunun olduğunu ilke olarak benimseyen biri olarak  bu coğrafyaya MERHABA  demek de Çanakkale kadar anlamlı, Çanakkale kadar gizemli olsa gerek…! 
Eski devirlerde Anadolu’nun bir parçası olan Kıbrıs, suların yeryüzünde bazı karaları basması sonucu meydana gelen adalardandır. Yapılan kazılarda adada Ortadoğu kültürüyle ilgili eserler bulunmuştur. 
Türkler ile Rumlar arasında ilk olaylar, Osmanlı İmparatorluğu'nun adayı 1878 tarihli 50 yıl süreli kiralama antlaşmasıyla Birleşik Krallık'a bırakmasından sonra 1920'de kiralama süresinin dolmasına 8 yıl kala başladı. Bu olaylar sadece siyasi kavgalar olmakla birlikte silahlı çatışmalar şeklinde olmamıştır. 1920 yılında Rumların, İngiltere'nin onayını almadan Yunanistan'a katılma plebisiti yapmak istemesi ve Birleşik Krallık yönetiminin buna izin vermemesi, Rumların önce Birleşik Krallık'ı adadan çıkarmaya yoğunlaşmasına sebep oldu. 
1950'lerin sonuna kadar süren bağımsızlık hareketi, 1960 yılında uluslararası anlaşmalara dayanan bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmasının yolunu açtı. Rumlar, Birleşik Krallık'ın adadan çekilmesiyle, Türklerle birlikte ortak devlete razı olmadılar. Kıbrıs’ın tüm yönetimine kendileri el koyma yoluna gittiler; uluslararası anlaşmaları ve anayasayı çiğneyerek Türklere saldırılarda bulunmaya başladılar. http://www.haberturk.com/haber/haber/972325-kibris-baris-harekati
Adadaki sıkıntılar, gün geçtikte artmış, Kıbrıs bizim canımız, feda olsun kanımız sloganları anlam kazanmış, Türkiye’de tansiyonlar  yükselmiş, Çanakkale ruhu, Kıbrıs’ta oluşmaya başlamış, artık Ayşen’in tatile çıkması gerçek boyut kazanmış,  tatile gitme kararı uygulanmak üzere bir tek söze kalmış ve "Ayşe Tatile Çıksın"  denilerek, şifre kırılmış, Kıbrıs Barış Harekâtı Çanakkale ruhuyla buluşarak, milli birlik, milli kimlik kazanmıştır.   1975 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti, 15 Kasım 1983'te ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmuştur.
Kuzey Kıbrıs, kuruluşundan bu güne siyasi çekişmeler içinde devlet kavramı içinde önemli bir yer edinirken, EĞİTİM-ÖĞRETİM  anlayışında uluslararası boyut kazanmaya başlamış, gün geçtikçe de kazanmaya devam ediyor… Yanlış bilgilenmediysem, ada devletimizde 15’in üzerinde eğitim veren-verecek olan  üniversiteyle karşı karşıyayız. Öğrenci kenti oluşmuş, eğitim sektörü her ülkeye hitap eder hale gelmiştir…
Kıbrıs Türkçesi veya Kıbrıs ağzı, Kıbrıs'ta, daha ziyade yerli Kıbrıs Türklerinin konuştuğu, Türkiye Türkçesi ağzıdır. Türkiye'nin Taşeli yöresi ağzıyla (Alanya - Anamur - Aydıncık) benzerlik gösterir.
Kıbrıs Türkçesi, bir yazı dili değildir. Bu ağız bölgesinin konuşurları olan Kıbrıs Türkleri, Türkiye Türkçesi yazı dilini, her türlü yazışmada standart dil olarak kullanırlar. Bir ağız olarak sistematik yapısı olmadığı için kişiden kişiye ve bölgeden bölgeye değişiklikler gösterebilmektedir. Bu durum, ağız olması ile ilgilidir. Örneğin Baf yöresi, Karpaz yöresi gibi bölgesel söyleyişlerde farklılıklar olabilmektedir.
Kıbrıs ağızlarıyla ilgili ilk bilimsel çalışma Hasan Eren’in 1963 yılındaki bildirisidir. Eren 1959 yılında adada yapmış olduğu üç aylık bir araştırma gezisi sırasında bazı köylerden derlediği malzeme yardımıyla Kıbrıs ağzının kökeni meselesini ele almıştır. Eren’in görüşüne göre Kıbrıs ağzının oluşumunda önce Konya ve yöresi, sonra da Antalya, İçel, Alanya gibi yerlerden yapılan göçler rol oynamıştır. Bu durum, adanın fethinden sonra Kıbrıs’a gönderilen Türk nüfus hakkındaki tarihi belgelerle de örtüşür.
Kıbrıs ağızlarında soru ekleri (-mı, -mi, vs) genelde kullanılmaz ve soru, vurgu ile oluşturulur. Soru cümlelerinin sonundaki /n/ sesi, Türkçenin eski dönemlerinde ve bugün bazı ağız ve lehçelerinde olduğu gibi, /ñ/ olarak söylenir. Devrik cümleler yine kullanılabilir. Vurgulu soru cümleleri yazı dilinde ifade edilememektedir.
Yemek yeyceñ? (Yemek yiyecek (mi)sin?)
Dün geldiñ? (Dün (mü) geldin?)
Hastasıñ? (Hasta (mı)sın?)
Gidebileceñ? (Gidebilecek (mi)sin?)
Geliñ yoksa gideñ? (Geliyor (mu)sun yoksa gidiyor (mu)sun?) 
https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1br%C4%B1s_T%C3%BCrk%C3%A7esi
    
Çocukluğumuzda radyolardan dinlediğimiz mitinglerde yükselen (1963-64) seslerde Kıbrıs vardı, Dr. Fazıl Küçük’te Kıbrıs vardı; gençliğini mücahitlikle, tüm yaşamını Kıbrıs davasıyla bütünleştiren;

 “ Her devrin ADAMI değil, her devirde ADAM olacaksın !..” diyen, Rauf Denktaş’ı unutmak, mümkün mü?... 

Selâm, bize bu coğrafyayı vatan yapanlara, selâm Vatanı CAN bilenlere ve Çanakkale ruhuyla bütünleşenlere !...


                                                                                                                                                                                                                                                                
01.10.2017
                                                                                                                                                              Yrd. Doç. Dr.
                                                                                                                                                          Hayrettin Parlakyıldız