Hal böyle olunca da, kaleme aldıklarımız biraz uzun olacak. Bu gün de idare edin…

Sayısını tam olarak bilemesem de, binlerce kişi desem sanırım yanlış olmayacak.
EYT diye bahsetsem, mağdurların hepsi muhtemel ki yazdıklarıma dikkat kesilecek. 
CHP’ li Çanakkale Milletvekili sayın Bülent Öz’ ün bahsedeceğim bu konuya ilişkin bir süre önce ilgili bakanlığa yönelttiği soruları olmuştu. CHP’ li vekil, adeta ne olacak bu Emeklilikte Yaşa Takılanlar demişti.
Dedim ya beni de ilgilendiren konu diye. Ben aslında, neyi beklediğimi de tam bilemiyorum.
Gün pirim sayısını doldurmuş, yaşı mı,  yok sa mesleğim gereği hak ettiğim yıpranmadan kaynaklı düşecek bekleme süresini mi bekliyorum bu konuda bir yetkili; ‘Şunu bekliyorsun…’ da diyemiyor. Hal böyle olunca da, bendeniz neyi beklediğimi bilemiyorum.
Kendi derdimle sizleri dertlendirecek değilim elbet. Fakat konu EYT olunca, ister istemez içimdekileri paylaşmak istiyor canım.
Benim canımın istedikleri bu kadar da değil ya, hadi neyse…
Hemen döneyim konuya. Sayın vekil EYT’ liler için harekete geçip ilgili bakanlığı soru yağmuruna tutmuştu. Sorulara ilişkin yanıt gelmiş. Yazılı olarak hem de.
CHP Kurmayı Öz, “prim ve yaşını doldurduğu halde 1999 yılında çıkan yasa ile emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik 12.06.2017 tarihinde çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığına verdiğim soru önergesine yanıt geldi” deyince, haliyle ben de dikkat kesildim.
‘Belki de’ dedim, müjde vardır…
Yanıt olarak denilenleri anlamaya başlayınca, diyebilirim ki; ‘tüm sevincim kursağımda kaldı.’
Ben yorum yapmak istemezdim lakin, EYT benim de dört gözle müjde beklediğim konu olduğundan, zihnimden geçeni kaleme almamak için kendime engel olamadım.
CHP’ li  Çanakkale Milletvekili ÖZ, sorularına gelen yanıta ilişkin bir değerlendirmede bulunup, dediklerini de  Basın müşavirliğince, ben dahil tüm meslektaşlarıma e-posta aracılığıyla dün göndermiş.
Sayın vekilin sözleri, sanıyorum kendisine verilen yanıta odaklı sertleşmiş. Hem de öyle böyle değil.
Yazılı açıklamasında şöyle diyordu sayın vekil; “İktidar Adaletini, Suriyeli ’ye Ücretsiz Sağlık Hizmeti Verip, Emeklilikte Yaşa Takılanı 53 TL Ödemeye Mahkum Ederek Sağlıyor”
Bu sözleri okuyunca, ‘Nasıl yani…?’ şeklindeki bir soru aklıma düştü.
Acaba ne demek istedi sayın vekil diye düşünüp, dediklerinin devamına bakınca ise, CHP’ li Milletvekili Öz’ ün, EYT’ liler için; “Çalışarak Devlete katkı sağlayan ve pirim gün sayısını dolduran emekçinin emekli olması en doğal hakkıdır” şeklindeki savunmasına bir kez daha tanık oldum.
Geçtiğimiz 6’ncı ayın, 12’sinde ilgili bakanlığa sunulan soru önergesinde sayın Öz;
-“1999 yılında çıkan yasa ile kaç kişi emeklilikte yaşa takılarak mağdur olmuştur?”, “Emeklilikte yaşa takıldığı için hak ettiği sağlık imkanlarından faydalanamayıp, sosyal güvence için kaç vatandaşımız Genel Sağlık Sigortası yatırmaktadır ve kaç vatandaşımız sağlıktan faydalanamamaktadır?”, “Sağlık Bakanının da belirttiği gibi Suriyelilere sağlıktan ücretsiz faydalanma imkanı verildiği gerçeğinde, hak ettiği sağlık güvencesini alabilmek için 53 TL ödemek zorunda kalan emeklilikte yaşa takılan vatandaşlarımız için bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?”, “Ülkemizde yaşayan Suriyelere, Sosyal Güvenlik kapsamında bugüne kadar ne kadar para harcanmıştır? Ve emeklilikte yaşa takılanlar için yapılacak bir düzenleme ile giderilecek mağduriyetlerin maliyeti ne kadardır?”
-“Emeklilik pirimi dolduğu halde yaşa takıldığı için kurumunda mecburen çalışmak zorunda kalan kaç vatandaşımız vardır?”
-“Sosyal Devlet ilkesi ile uyuşmayan ‘Takılmaya Devam Edecekler’ anlayışı ne zaman son bulacak?”, “Emeklilikte yaşa takılanlar için bir düzenleme yapılacak mıdır?” şeklindeki sorularını peş peşe sıralamıştı.
 Vekil Öz’ ün, sorularına gelen yanıtı özetleyerek yaptığı değerlendirmeye iki kez dikkat kesiliyorum. Çünkü, ben de bir EYT’ liyim. İkinci kez dikkat kesilmemin nedeni ise dedikleri. Veryansın sözleri.
Bir gazeteci olarak; ‘Bu çıkışa nasıl bir karşılık gelecek?’ merakına da kapılmıyorum değil.  
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı sayın Jülide Sarıeroğlu’ nun, yazılı yanıtına;
Hükümet olarak istediği her konuda düzenleme ile mağduriyet giderebiliyorken, maalesef emeklilikte yaşa takılan vatandaşımız için düzenleme yapmaması vatandaşımızı umutsuzluğa sevk etmektedir” şeklinde tespitle yaklaşan Milletvekili Bülent Öz, muhtemel ki Muhalefet etmesine zemin hazırlamış o yanıt için adeta sazı eline alıp, haylice de yüksek perdeden ver yansını etmiş.
Ne mi demiş..? Aynen şunu;
“Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına verdiğim yazılısı soru önergesindeki sorularıma, Bakan Jülide Sarıeroğlu tarafından yanıt verilmek yerine, çözüme yönelik olmayan genel bir açıklama yazılmıştır.
15 yıldır AKP politikaları vatandaşımızın sorunlarına çözüm üretmekten uzak ve adeta sorun arttırmaya yöneliktir. Çünkü mağdur olan vatandaşımız erken emeklilik değil, yılını ve primini tamamladığı emeklilik hakkını istiyor.”
Peki ya, ilgili bakanlık EYT’ liler için yöneltilen sorulara net olarak ne demiş. Bu da merak konusu olacağından, yanıtı tam şekliyle paylaşalım istedim.
İŞTE BAKANLIĞIN YANITI:
“Sosyal güvenliğin finansmanında kullanılan yöntemlerden biri dağıtım yöntemidir. Bu yöntemde cari dönemde çalışanlardan alınan primler, aynı dönemde aylık ve gelir alanlara ödenmektedir. Halihazırda Türkiye'de sosyal güvenliğin finansmanı dağıtım esasına göre yapılmakta ve Devlet sisteme doğrudan katkı yapmaktadır.
Dağıtım sisteminde denge hali, mevcut dönemin gelirleri ile aynı dönemin giderlerinin karşılanabilmesi halidir. Bu dengenin sağlanmasındaki en önemli unsur ise aktif/pasif dengesidir. Bir çalışan sigortalının kaç emekliyi finanse ettiğinin göstergesi olan aktif pasif oranı; ülkemizde 2016 yılında 1,91 olarak gerçekleşmiştir. Aktif pasif oranı emeklilik yaşından doğrudan etkilenen bir parametredir. 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ile emekli aylığına hak kazanmada yaş koşulu getirilmiş ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda da bu koşul aranmıştır.
Emeklilik sistemlerinde finansal sürdürülebilirliğin temel sigortacılık ilkeleri içinde devam edebilmesinde yaş en önemli parametrelerden biridir. Dolayısıyla, yaş ile ilgili bir düzenleme Kurumun aktüeryal dengesini olumsuz etkileyecek ve hazine transferlerinin artmasına sebep olacaktır. Bu kapsamda Kurumun temel amacı sosyal sigortacılık ilkelerine dayalı, etkin, adil, kolay erişilebilir, aktüeryal ve        mali açıdan sürdürülebilir, çağdaş standartlarda sosyal güvenlik sistemini yürütmektir.
Genel sağlık sigortası, kişilerin öncelikle sağlıklarının korunması, sağlık riskleri ile karşılaşmaları halinde ise oluşan harcamaların finansmanını sağlayan sigortadır. Ülkemizde 01/01/2012 tarihi itibariyle genel sağlık sigortası zorunlu olarak uygulanmaktadır.
Diğer yandan, 551O sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinde sayılan kişilere yine aynı Kanunun 63 üncü maddesinde sayılan sağlık hizmetleri sağlanmaktadır. 01/04/2017 tarihi öncesinde dört basamaklı genel sağlık sigortası bulunmaktaydı. Bu sistemde gelir  testi sonucuna göre hanede yaşayan kişi başına düşen gelir, asgari ücretin üçte birinin altında ise (592,50 TL'den az ise) GSS primleri Devlet  tarafından  karşılanırken, asgari ücretin  üçte biri ila asgari ücret arasında (592,50 ila 1.777,50 TL arası) 71,10 TL; asgari ücret ile asgari ücretin iki katı arasında ise (1.777,50 ila 3.555 TL) 213,30 TL; asgari ücretin iki katından fazla ise (3.555   TL'den   fazla) 426,60   TL tutarında GSS primleri vatandaşımız tarafından ödenmekteydi.
O1/04/2017 tarihinden itibaren ise, bu sistem iki basamaklı hale getirilmiştir. Buna göre; gelir testi sonucuna göre hanede yaşayan kişi başına düşen gelir miktarı asgari ücretin üçte birinin altında ise [60/1-(c-1)] (592,50 TL'den az) GSS primleri devlet tarafından karşılanırken, asgari ücretin üçte birinin üstünde ise [60/1-(g-1)] (592,50'den fazla) 53,33 TL tutarında GSS primi vatandaşlarımız tarafından ödenmektedir.
Dolayısıyla, yeni düzenleme ile birlikte vatandaşlarımızın üzerindeki GSS prim yükü önemli ölçüde azaltılmıştır.”
İlgili bakanlığın yazılı yanıtının bir solukta okunacak kadar olmadığını biliyorum. Ne var ki, EYT’ liler için her konuşulan hayli merak edildiğinden, yorum katmadan tam olarak denilenlere yer vermek istedim.
Umarım; zaten olmayan okuma alışkanlığımıza bir darbede ben vurmuş olmamışımdır. Neden böyle diyorum? ‘Çünkü hep aynı eleştiriyi alıyorum. Çok yazıyorsun…’ diye.
İyi de, denilenleri aktaramadıktan sonra, yarım yamalak yazmak niye…?
Bu gün de hayli uzun oldu. Haydin hoşçakalın..