Lezzeti önce Avuçlarınızda hissediyorsunuz. Dilerseniz kokusuyla da kalite kontrolü yapılabilir. (anlayanı elbet…)

Böylesine büyüklükte ve göz doyurucu icat Aynalı ismini taşıyor. Aynalı deyince, ‘Tahir’ de aklıma gelmedi değil.
Kilo hesabı ile da alınabiliyor, dilim dilim haliyle de. Kısacası Lezzet, devasa büyüklükte…  Dilerseniz dilim dilim.
Ma aile mangalda iseniz bence kaçırılmamalı. Bu gün Bayram bitti. Belki de çoğumuz et yemeye ziyadesiyle doyduk. Sofralarda, muhtemelen son dört gündür yeterince protein aldık.
Adeta et depolarımızı doldurduk. Ne mutlu…
 Biliyoruz ki, ay’ da yıl’ da bir et tüketenlerimiz de var aramızda. En çok da onlara bayram ettirdi, 10 günlük lay lay lom hali ile Kurban bayramı.
Ay’ da yıl’ da bir et yiyoruz diyen pek çok tanıdığımız var çevremizde. Onlar için bayramın önemi bu nedenle bir ayrıydı kısacası.
Şimdi ne den bazılarımız ay’ da yıl’ da bir et yiyor muhabbeti yapmayacağım. Sonuçta, politikacı falan değilim.
Bahsetmeye karar verdiğim konu, Şener kardeşin üretimi, yüzde yüz Aynalı hali ile devasa sucuk. Yanlış okumadınız. Bildiğiniz sucuk. Hem de en Aynalısından…
Neden mi bu sucuk önemli. Çünkü markası Aynalı kardeşim.
Ne yediğiniz belli olan bir çalışma. Dana-Kuzu karışık. Tamamen el yapımı. Fabrikasyon değil yani. Özverili bir çalışma sonucu, göz doyuran haliyle, bir yaratık gibi diye de yorumlanabilir de, öyle demeyeceğim elbet.
Dilim dilim sipariş verip, mangalda doya doya cız bız için bence ideal br ürün olmuş. Tebrikler Şener kardeş.
Reklam yapmak değil niyetim. Sadece, ben dahil, ay’ da yıl’ da bir yapılabilen mangal keyfi için sunacağım bir öneri olsun istedim. Bütün mesele bu.
‘İçindekiler’ diye bir anlatım ile, bahsettiğim Aynalı için tanıtma yapmam gerekir diye düşünüp, ustasından bu devasa lezzete ilişkin detay vermesini istediğimde, her zamanki espri yüklü çıkışını yapıp;
‘Sen de mi üretecen?’ diye sormaz mı.
Ardından da, ‘ye geç be ağabeycim. Lezzet muhteşem. Sağlıklı da’  diye yapıştırdığı yanıt ile bizim muzip Şener.
Günlerdir bir ağır et muhabbeti geçirdiğimiz için, bu gün de et ve et ürününden biraz bahsedeyim istedim. Ne de olsa, bir sonraki yoğun et muhabbeti için, bir yıl bekleyeceğiz.
Bayram bitti diye, et’i unutmayalım dedim. Bu günde, et’ le devam edelim istedim.
Görseli bile, akıldan çıkacak gibi olmayan ‘Aynalı’ için, yani devasa bu lezzete ulaşabileceğiniz  adresi de söyleyeyim mi? Aynalı çarşının arka girişindeki, minik kasap. Aynalı yani…
Ne var ki, tarifte kusur etmeyin. Anlatırken istediğinizi, Şener’ den muhtemelen gelecek laf’a da hazır olun. Dedim ya, biraz muziptir bu arkadaş.
En azından, gazetede okumuştum diye başlayın da, tarif için zorlanmayın, Aynalı siparişi verirken…
X                                                  X                                                      X
HEP MERAK ETMİŞTİM, BİZDE DE OLACAK MI DİYE…
Bir çok kez, iş ve tatil amaçlı şehir dışı yolculukları sırasında gözlemleyim, hayran hayran baka kaldığım sahte polis arabalarına, nihayet biz de kavuşmuşuz.
Bayramda iş-güç yok, tatil halindeydik ya, bol bol sosyal medyayı takip ettim.
Paylaşımlar arasında rastladığım, kartondan polis arabasını görünce, ‘nihayet bize de gelmiş’ diye kaldım.
Görsel kurku salıp, bir an olsun gazdan ayağı çektirmek için hazırlanmış düzenek de denilebilecek kartondan da olsa bu polis otosunun, hız yapanı ürküttüğü kesin.
Güzergah boyunca, hakikati de vardır diye, korku halinde yolculuk ve sonuç ta, kurallara mecburi uyum.
Adam, aşırı hızdan kaza yapabileceğini aklına getirmiyor da, adına uygulanacak cezanın derdine düşüyor ya, bu da tam Türkiyelik konu aslında. Yani, görür görmez hissedilen korku da, DNA mız dan kaynaklı.
Sosyal medyadan gördüğüm sahte polis oto’su, anladım ki, Ezine yakınlarında.
Güzel bir uygulama. En azından, olası bir kazayı dahi önlese, görevini yaptı sayalım. Hem de en harbisinden.
Silah için bir söz vardır ya, ‘Dolusu bir kişiyi. Boşu, bin kişiyi korkutur’ diye. Atalarımız ne de doğru tespit etmişler mevzuu yu…  
Eskiden de, çocukları korkutmak için söylenirdi o laf. Bak polis amcaya veririm seni. Köy yererlinde de korkunun adı, Jandarma’ydı… 
Sonra, belirli bir zümrenin bu denli polis asker fobisini sorgulayan bir düşünce haline sokulduk.
Çocuğun minicikken, korkut korkut. Sonra çocuk büyüyünce, polis’e neden tepkili, polisini neden sevmiyor?
Neden sevsin ki, sen yaptın, annesi. Sen yaptın babası. Hat ta, dedesi, nenesi…
Şimdi; kartonu dahi korkutuyor. Neden mi? ucunda para cezası var da ondan. Aslında bu da iyi bir şey.
Canından olmuyor ise sonunda, varsın korksun trafiğin çılgın ve hız tutkulu isimleri.
Adam süratte rekora koşuyor. Bir anlık danglığının yol açacağı faciayı dahi aklına düşürmüyor. Bas da bas gaza.
Bir bakıyor, yol kenarında ekip oto’ su. Ceza var ya ucunda, firene basıyor, hem de görülmeye değer Yusuf Yusuf haliyle.
Azrail’e kafa tutan ağabeyler, amcalar, hatta koca koca dedeler. Korkuyorlar karton polis ağabeylerden.
Oh canıma değsin. Korku’nun ecel’e karşı önleme şekli böyle ise, can kurban ne diyelim.
 Bu karton polisler bir atasözünü yok saymışlar, ona da biraz yanarım.
Demişler  ya atalarımız; ‘Korku’nun ecel’e faydası yoktur’ diye.
Gördük ki, varmış. Bir ata sözünün ilk kez tersini söylüyoruz. Helal sana karton polis oto’ bu ve içinde oturan karton polis ağabey.
Korkunun, ecel’e faydası varmış.Yeterince fırsat bulduk. Konu komşudan gelen  Kurban payları İlk gördüğümde, ‘Yok artık…’ dedim.