Kıbrıs’ da yaşanan zulme, Türkiye’ nin dur dediği tarihin üzerinden neredeyse yarım yüzyıl geçti. O tarihi güne ilişkin, muhtemeldir ki her kesin zihninde yer tutan o söz ise, ‘Ayşe tatile çıksın…’

Bir çok fotoğraf karesi vardır o günlerde yaşanan zulmü aktaran. Küvet içinde Rum zulmüne uğramış ve katledilerek Şehit edilen Kahraman Doktorun ailesi bunlardan en önemlisidir belki de. 
Gökyüzünden Mehmetçik yağmuru, Kıbrıs sahillerine denizden akın eden Mehmetçikler gibi, Kıbrıs cadde ve sokaklarında yürüyen Tanklar ise Ada’ ya yapılan Barış harekatının en bilindik görselleridir.. Ha bir de; Tankların taşıdığı Mehmetçiklere gösterilen sevgi seli… 
Rum zulmüne uğrayan Kıbrıs Türkleri için adaya gelen Mehmetçiğe, kurtarıcı gözüyle bakılmazdı da hangi gözle bakılırdı?
Mehmetçiğe  ‘sevgi seli…’ içten gelen doğal bir refleks değil miydi?
Bu gün o tarihi günün yaşandığı gün. Kıbrıs Barış Harekatı
65’ lilerin hayal meyal hatırın dadır o karartma günleri. Türkiye Kıbrıs’ a çıkmışken, Anadolu’ da geceleri bir hummalı bekleyiş.
Perdeler çekili, sokağa ışık sızdırılmaz bir yaşam şekli. Hem de ‘öf’ bile demeden…
Geceleri karatmada geçiren Türkiye, biliyordu ki adalı Türk’ler için aydınlık günler başlayacak.
Edebiyat yapmak geliyor içimden de, ‘gerek mi var?’ sorusunu da kendime sormadan geçemiyorum. 
Ben ne hissediyorsam, biliyorum ki memleketim insanları da aynı şeyi içinde hissediyor. Kahraman bir milletin mensuplarına da, zaten bu haklı gurur yakışmaz mı?
Gelelim 1974 yılyı 20 Temmuz’ una. Hani merhum Başbakan Karaoğlan Ecevit’ in, ‘Ayşe tatile çıksın’ şeklindeki, Harekatın başlaması için verdiği söylenen o sözüne.
 O gün, yani tarihte bu gün; Türkiye'nin 35.000-40.000 civarındaki kahraman Mehmetçiği,  adanın kuzeyine yerleşti.  Bu hareket de, Kıbrıs Cumhuriyeti ve Birleşmiş Milletler’ ce  "işgal" olarak nitelendirildi.
İşgal mi? Yaşanan Rum zulmüne seyirci kalanlara bir tokat, zulmü yaşatanlara da ‘Dur…’ du bunun adı. Ne işgali? 
Kıbrıs Barış harekatı için; ‘20 Temmuz 1974’ de, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi  353 sayılı kararında "Uluslararası güvenlik ve barış için ciddi tehlikeye yol açan ve bölge üzerinde olağanüstü infiale müsait bir ortam yarattığından Birleşmiş Milletler ciddi bir endişe duymaktadır...
Tüm devletlerin Kıbrıs Cumhuriyeti'nin toprak bütünlüğüne saygı duyması gerekir...
Yabancı askeri müdahaleye derhal son verilmelidir" diyerek harekata karşı olduğunu belirtse de, büyüklerimizden öğreniyoruz ki , ‘Zulmü dur demek için orada olan Mehmetçik’ gereğini yapmadan dönmüyordu.
Tarihi kaynaklara göz atıp, 20 Temmuz 1974 sonrası günlerde ne olduğuna bir baktım da, bu gün de benzeri şekilde manevraları  yapmak isteyen düşünceyi görmez miyim… 
Harekatın ilk günlerinde aba altından sopa gösterip, Türk’ü haksız çıkarmak, sonrasında da belge bulgu gözlerine sokulduğunda, geri vites… 
Nasıl mı? Geçmiş tarihe doru yapılan kısa bir arşiv taraması ve sonuç;
Avrupa Konseyi Parlamentler Meclisi'nin 29 Temmuz 1974 tarihli 573 sayılı kararı ve Atina'daki Temyiz Mahkemesi'nin 21 Mart 1979 tarihli kararında geçen vurgu; “Türk müdahalesinin yasal olduğu”
Sonrasında bu karara karşı Avrupa yargısı diyor ki;  "yasadışı istila" Eee bir karar verin yahu… Zulme dur demenin adına bakın hele…  Karınca mıyız kardeşim ne istilası?
Arşivler unutmuyor malum. Eskiye dönük baktığınızda tarihe, satır satır anlatıyor gerçekleri yalan söylemez Arşivler.
Peki Kıbrıs için Tarihçe ne?
Türkler ile Rumlar arasında ilk olaylar diye geliyor ilk bilgiler.
Ardından da, şöyle bir anlatım; “Osmanlı İmparatorluğu'nun adayı 1878 tarihli 50 yıl süreli kiralama antlaşmasıyla Birleşik Krallık' a bırakmasından sonra, 1920'de kiralama süresinin dolmasına 8 yıl kala başladı. 
Bu olaylar sadece siyasi kavgalar olmakta birlikte, silahlı çatışmalar şeklinde olmamıştır. 1920 yılında Rumların, İngiltere'nin onayını almadan Yunanistan'a katılma plebisiti yapmak istemesi ve Birleşik Krallık yönetiminin buna izin vermemesi, Rumların önce Birleşik Krallık' ı adadan çıkarmaya yoğunlaşmasına sebep oldu. 
1950'lerin sonuna kadar süren bağımsızlık hareketi, 1960 yılında uluslararası anlaşmalara dayanan bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmasının yolunu açtı” 
Arşivlerde yer alan, o tarihlere ilişkin yaşanılanlar anlatılırken, şu bilgiye dikkat sekiliyorum.
Deniliyor ki; “Rumlar Birleşik Krallık'ı adadan çekilmesiyle, Türklerle birlikte ortak devlete razı olmadılar. 
Kıbrıs’ın tüm yönetimine kendileri el koyma yoluna gittiler; uluslararası anlaşmaları ve anayasayı çiğneyerek Türklere saldırılarda bulunmaya başladılar”
Sonra da biz müdahale ettik. İşgalciyiz öyle mi?
Tarih anlatıyor o günleri. Arşivlerde geçen  yaşanmış durumlar öyle iki satırlık değil. Hayli uzun.
İşte o uzun ve de zulme kadar dayanmış yaşanmışlıklar üzerine,  Merhum Başbakan Bülent Ecevit, adada gelişmelerin kötüye gitmesi sebebi ile diplomatik görüşmeler için Londra'ya gidiyor.
 Acil olarak toplanan TBMM, Hükümete genel savaş açma yetkisi veriyor. 14 ilde de sıkıyönetim ilanı.  Trakya'da bulunan 1. Ordu, Ege ve Akdeniz'de bulunan birlikler alarma geçirilmiş.
Ayrıca Kıbrıs'a harekat için karargahı Adana'da bulunan 6. Kolordu Türkiye'nin adaya en yakın noktası olan Mersin'e kaydırılmış. Bağıra bağıra Barış için, Türk harekete geçmiş kardeşim…
Barış söyleminden de bu anlaşılıyor üstelik. “Biz aslında savaş için değil, barış için, yalnız Türkler’ e değil, Rumlar’ a da barış getirmek için Ada’ya gidiyoruz” sözleri kesinlikle durumu özetlemiyor mu?
 Hele hele bu okkalı söz; “Türkiye’nin Kıbrıs’ta barış, kardeşlik ve özgürlük için giriştiği harekât, bu sabah erken saatlerde başlamıştır…” durumu anlatmıyor mu?
Hep diyorum ya,  Arşiv unutmuyor. Yalanı da hiç sevmiyor. İşte o günleri anlatır bir sıkı ifade daha;
“Türkiye Cumhuriyeti tarafından Başbakan Bülent Ecevit Kıbrıs konusunu görüşmek ve gerekirse ortak müdahale yapılabilmesi için İngiltere'ye gitti. 
Bu sırada koalisyondaki MSP Lideri ve Başbakan Vekili Necmettin Erbakan Milli Güvenlik Kurulu'nu Başbakan Ecevit'in talimatıyla toplayarak müdahale kararının alınmasını sağladı.
Karar, İngiltere ve Yunanistan Büyükelçilerine bildirildiği gibi Ankara'da bulunan ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Joseph Sisco'ya da iletildi. 
Libya'dan uçaklar için motor yağı, napalm malzemesi, 20 mm'lik top mühimmatı; İran'dan roketatarlar; Pakistan'dan mühimmat ve sağlık malzemesi teslim alındı.
20 Temmuz 1974 sabahı Türk ordusu, adaya saat 6:05'ten itibaren havadan indirme ve denizden çıkarma yapmaya başladı. 
Türk paraşütçüleri Lefkoşa'nın kuzeyine, Hamitköy - Gönyeli ve Pınarbaşı bölgelerine indi. 
Denizden çıkarma, Deniz Piyade Tugayı'na bağlı askerlerce Karaoğlanoğlu (Pentemili) plajına yapıldı”
İnsanın tüyleri diken diken oluyor. Daha yazasım var da, sayfalar almayacak bu günü anlatmayı.
Şu edindiğim Arşiv bilgisini de kaleme almadan geçemeyeceğim; 
“Rumlar, Türkiye'nin 1963 ve 1967'deki gibi adaya müdahale edemeyeceğini düşünmüş bu yüzden ilk başta etkili müdahale edememiş, akşama doğru karşı harekata başlamışlardır. 
Rumların karşı taarruzu 20 Temmuz akşamından 21 Temmuz sabahına kadar sürmüş, fakat Rum birlikleri başarı sağlayamamış Türk kuvvetleri mevzilerini korumayı başarmıştır”
Yaaaa. Bir gün olacakları, geçmişte olmadı diye düşünüp, aklına getiremeyen Zulümcülere az bile yapılmış ya, neyse…
Barış harekatı’ nın şehitlerini rahmetle, gazilerini de minnetle anıyorum. İyi ki vardınız…