Biraz değil, oldukça ağır kaçsa da denilenler, ses üstüne ses veriyor tepkililer.

Önceki gün, ÇTSO’ nun, sayın Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ ın yaptığına dikkat çektiği açıklamaları üzerine  derlenen ve Yönetim Kurulu imzalı açıklaması gündeme bomba gibi düşmüştü.
Bu konuda ses veren sayısı da gün geçtikçe artıyor.
İktidar kanadından yapılan bir sosyal medya paylaşımında, AK Parti il Yönetiminde yer alan biri sim, önce gülümseten bir soru gibi görülse de, sonrasında hayli keskin cümleler kuruyordu.
Büyük harflerle vurgu yapılarak kaleme alınan o soru tam olarak şöyle idi;
“ÜLGÜR GÖKHAN SENİ ÇANAKKALE'YE LEYLEK'LERMİ GETİRDİ...?”
AK Partili il yöneticisi, ardından da bu soruyu yöneltmekle kalmayıp, verip veriştiriyordu adeta.
Sözleri de oldukça iddialıydı. Yani öne sürdüğü suçlaması.
AK Parti il yöneticisi Uyanık, diyordu ki; “Konuştuğu her cümlede ve katıldığı her platformlarda sahte barış mesajlarını veren Ülgür Gökhan, ‘bu şehir patlama noktasında ve bu şehre dışarıdan gelenlere karşı tetikte olmalıyız’ sözlerini, 16 yıldır Çanakkale’ de yaşayan ve bütün enerjimi Çanakkale için harcamış, emek vermiş, benim gibi binlerce dışarıdan buraya yerleşmiş, bu ülkenin evlatları adına Ülgür Gökhan’ ın sözlerini şiddetle kınıyor ve kendisinin aynanın karşısına geçip, kendisinin kim olduğu ve buraya nereden ve nasıl geldiğini sormasını arzuluyorum”
Şimdi bu sözler ve anlatım karşısında, ‘bi secere sunum yarışı mı başlatmak gerek?’ Diye, benim de sorasım gelmedi değil elbet.
Bu mudur yani…?
AK Partili Uyanık’ ın, sözleri bu kadarla da kalmamıştı paylaşımında. Devam ediyordu ve diyordu ki;
“Çanakkale’ de  toplumu ayrıştırma kutupsallaştırmaya sevk edecek sözlerini şiddetle kınıyor, kendisinin açıklamalarından dolayı derhâl çıkıp Çanakkale’ de oturan binlerce insandan özür dilemesini bekliyorum...!”
Çanakkale için bir gündem maddesine dönüşen, siyaseten yapılmış açıklamaya yönelik daha ne siyaset yapılır bilemiyorum ama; gün geçmiyor ki bir söylem üzerine yorumlar yapılmasın. Kırıcı olup olmadığına bakılmaksızın tepkiler gelmesin. Yani dilin kemliği yok halini yine görüyoruz ya, sonumuz hayır ola.
 
Hep vardır ya; bir Askerlik anısı…
Bahsedeceğim de o anlardanmış.  Satır satır okudum da, Öyle Normal Bir Anı Değilmiş hakikaten…
Gazeteci büyüğüm, bir dönem aynı çatı altında çalıştığım Doğan Gurubunun Kocaeli Büro şefi görevini sürdüren, paylaşımından bu satırlar. Mustafa Bağdiken’ in.
Dün,  Mustafa ağabeyin sosyal paylaşımına dikkat kesildim. 6 Mayız üzerine ediyordu sözlerini. 6 Mayıs derken Hdırellez gelmesin aklınıza. Gerçi ben ondan da kısaca bahsedeceğim sona doğru.
Tuttuğum dilekten özet geçeceğim.
Dönüyorum Mustafa ağabeyin paylaşımına. Büyük harflerle geliyordu yazısının başlığı. Habere imza atar gibi.
 ‘DENİZ GEZMİŞ İÇİN KENDİSİNİ ASAN ASKER…’ diye başlıyor ve belli ki acılı bir şekilde sürecikti kaleme alınıp, yazıya dökülenler.
 Buyurun o halde. Birlikte okuyalım o satırları. Diyordu ki Bağdiken;
“Anlatacağım, öyle normal bir askerlik anısı değil.
1972 Mayıs ayı. Manisa Batı Kışla'daki acemi birliğinde bir telaş… Tek katlı askeri binalar çam ağaçlarının arasında. Hafızamda kalan fotoğrafa göre o çam ağaçlarının birçoğu, eğik ve yere paralel olarak büyümüş.
Üzerine çıkıp yürünebilecek kadar eğimli… İşe bu ağaçlardan birinde bir asker kendisini asmış…
 Telaş ondan… Sonra dediler ki; Deniz Gezmiş ve arkadaşları asıldığı için kendisini asmış.
Gazetecilikte biraz mürekkep koklamışlığın merakıyla öğrenmeye çalıştıysak da, acemi bir asker olarak boyumuzu aştığından sorup soruşturmak ne mümkün…
 Yıllardır yere paralel bir çam ağacı gördüğümde o anı gelir aklıma…
O gün bugündür hep merak etmişimdir, Deniz Gezmiş ve arkadaşları asıldı diye kendisini asan o askeri…”
Ne yürek burkan bir askerlik anısı değil mi?
Dün,  Gezmiş ve onunla aynı kaderi paylaşan isimlerin asılarak infaz edildikleri gündü.
Ne diyelim. Dün, aynı zamanda geleceğe dair dileklerin tutulduğu bir gün’dü de… 

BENDE BİR DİLEK TUTTUM…
Gül dibine astım dileğimi. Tutar ise şayet, gelecek yıl da bir dileğim olacak o kesin…
Dileğim iki kelimeden oluşuyor. Tam olara şöyle aslında.
“Tanrım; Yüce Rabbim, Allah’ ım.
Tez zamanda FETÖ ve PKK ‘ da dahil, tüm terör örgütlerini yok eyle.
Bir daha hainliklerini gerçekleştirme gücünü bulamasınlar. Ve mümkün ise, onların canını alarak sen cezalarını ver. Cümle Alem’ e de ibret olsun… “
İçimden geçenin özünü, beni yaradan Allah’ ım elbette biliyordu. Bende lafı uzatmadan, Gül fidesi altına bıraktım,  iki kelime yazdığım dileğimi.
“Allah’ ım, FETÖ ve PKK dahil, tüm terör örgütlerini yok eyle…”