Geçen hafta kızımla kordonda yürüyüş yaparken dikkatimi çeken bir konu hakkında biraz yazmak istedim bugün.

Malum havalar hem sıcak hemde çok güzel giderken insanlar her anını ölümsüzleştirip ilerisi içinde anı yaratmak adına olmalıki eline fotoğraf makinesini alan sahile çıkmıştı biz yürürken. Malum gelişen teknolojinin yanısıra şimdi herşey akıllı telefondan makineye kadar.
 
Fotoğraf çektirmeyi çokta sevdiğim söylenemez bakınca  çünkü fotoğraflar bazen gerçeği yansıtmaz diye düşünenlerdenim bende. Herkes mutsuzken bile gülümsemeye çalışınca o pozla rbana çokta samimi gelmiyor . Çünkü ben her anımı samimiceyaşayan biriyim. Gülmeyi ağlamayı ve her hissimi. Eğer üzgünsem o an suratım asık çıkar fotolarda eğer mutlu isem de demeyin kahkahama ve keyfime.İşte eve dönünce biraz araştırmak geldi içimden ve fotoğraf  çekimi insanın bilinç altında neler yarattığını araştırmaya başladım. Ve şu ibare ilgimi çekmedi dersem yalan olur araştırmalarıda:
Artık kimsenin kötü çıktığı bir fotoğraf görmek mümkün değil. Kimse kötü çıkmadığı için değil, böyle bir fotoğraf derhal çok gizli bir bilgi gibi imha edildiği için. Sorunlu bir fotoğraf filtrelenir, editlenir ve hiçbir şekilde güzelleştirilemezse, silinir. Kimse tam olarak mükemmel olmadığı bir fotoğraf için paylaşa tıklamaz. İnternette sonsuza kadar var olabilecek bir şeyde en harika haliyle bulunmak herkes için ortak bir kaygı olsa da, ruh sağlığını pek iyi etkilemiyor.Haklı demiş diyen ah şu filtre içeren fotoğraflar, aslında bir bakarsın en çirkini bile prensese dönüştürüveriyor o filtre denen illet.
Birde geçmişte Analog fotoğraf makineleri varmış acayip ilgimi çekti ne imişki bu analoğ makine?Fotoğrafların bu kadar kusursuz olması, çok da eski bir geçmişe sahip değil. Analog fotoğraf makinelerinin yaygın olduğu zamanlarda kötü fotoğraflar, iyi fotoğraflardan daha yaygın sayılabilirdi. Çoğu zaman fotoğraflar, odaklanmamış, tesadüfi, aşırı pozlanmış ve yanmış bir şekilde çıkıyordu. Kamerayı doğru kullanmak herkesin sahip olmadığı bir beceriydi. Flaşın ne zaman ve nasıl kapatılacağını pek kimse bilmiyordu. Bu fotoğrafların tek sorunu da bu değildi üstelik.

Sonra düşündüm de bende etkilendim mi acaba bu filtre işinden derken birkaç poz çekiverince bir çığlık yükseldi içsesimden;
 
Eyvah, fotojenik değilim galiba!
Fotoğraflarda güzel çıkmak ya da çıkmamak, işte bütün mesele bu! Ya da öyle mi? Fotoğrafları bir yansıma olarak düşünmek doğru gelse de aslında durum pek de öyle değil. Kendinizi beğenmediğiniz bir fotoğraf için üzülmeden önce buna sebep olan bazı şeyleri bilmek isteyebilirsiniz.
Bir aynadan farklı olarak, internette paylaşılan bir fotoğraf dikkatinizi diğer insanlara nasıl göründüğünüze çevirebilir. Yani kendinizi beğenmemenin ötesinde, gördüğünüz kişinin insanlar tarafından beğenilmemesinden korkuyorsunuz ancak, gerçek değer ve sevgi zaten dış görünüşten bağımsız gelişmeli.Fotoğraflarda gördüğünüz yüz, sizin için pek de tanıdık değil. Gün içerisine sürekli başkalarının yüzünü görüyorsunuz ve aslında en az gördüğünüz yüz kendinizinki. Üstelik yüzünüzü gördüğünüzde de aynada, soldan sağa ters çevrildiği görüntüye alışkınız. Bütün bunlar fotoğraftaki halinizi oldukça yabancı biri yapıyor.Tüm bunların ötesinde, fotoğraflarda bir miktar kalıcılık olduğu gerçeği var. Ayna görüntüsü bir yansımadır her an sizinle hareket eder. Bir fotoğraf zamanda hareketsiz bir anı yakalar. Bu hareketsiz an yalnızca paylaşılmaz, aynı zamanda bir yansımanın asla olamayacağı şekilde sonsuzca incelenebilir. Bir şeye en kadar uzun süre bakarsanız, o kadar sorun görürsünüz.
 
Bir fotoğraf ruh halinizi etkilemesin!
Güzel geçen bir akşamı ölümsüzleştirmek adına fotoğraf çektirip, nasıl çıktığınızı gördüğünüzde moraliniz bozuluyorsa, fotoğraf teknolojisi amacından sapmış demektir. Hiçbir fotoğraf, kendinizi kötü hissetmenize neden olmamalı ancak olduğunda, birkaç adımı takip ederek daha iyi hissedebilirsiniz.