Allah Beterinden Korusun İnşallah. Çiftçi , iyiden iyiiye perişan.. Mazottu, tohumdu, gübreidi, ilaçtı, falandı filandı der iken, bir de TIRTIL kabusu…

Tarlaları basmış pek çok adreste.. Kara kara düşünen tek çiftçi değii elbet.. Biz tüketicileri de varucak bu illet.
Meyme fiyatları, karpuz kavur bahsetmeye gerek var mı..? Hele hele domates biber…!
Mevsiiminde yiyeceklerimiz dahi ateş pahası..
Balık demeyeceğim hiç.. deniz kenarındayız, balık tüketemez duruma geldik. Ve, bakıldığında meselenin nedenine, bu durumun başlıca sorumlusu yine Mazot…
Balıkçı ekmek teknesinin marşına basmaktan ürküyor.. Balık zaten yok… Deniz kurumuş sanki.. Olan yerlerde nhayli uzak kaçıyor, balıkçı esnafı da yakıt derdine düşüyor. Mereya vardın, nasip ya, o günde balık avlayamadın.. Gider iken harcadığına, bir de dönüş ekleniyor, balıkçı ne yapacağını bilemiyor.
Sardalye 130.. İşiten’Yok artık’ diyor.. Mevsim balığı diğer türlere ilişkin dile gelen fiyatlar, Sardalyeninkini aratmıyor.
Yapaçak tek bir iş kaldı.. Bolca dua etmek.. Mazot insin ki, üretimden nakliyeye, avlanmadan vesaireye masraflar azalsın,..Azalsın ki, ucuzlasın tepki gösterdiğimiz şu fiyatlar    
Duaya kaldı ise işimiz, bence biraz daha düşünmeliyiz.. Şöyle bir geçmişe döndü bende kafa.
Tanrıya daha da yakın olabilmek adına, atılan adımlar geldi birden aklıma..
Bir örnekleme sunayım mı şimdi..?
Şöyle bir ifade ile bahsetsem meseleden,  sanırım hayli doğru olacak; “Göklere Açılan Kapı: Babil Kulesi”
Binlerce yıl evvelinden söz eder iken,  aklımda kalan Asur Anlatımından bahsedeceğim müsaadenizle..
Bilir misiniz? Babil Kulesi'nin İncil Öyküsünü.. Asur anlatımına g2öre, konu şöyle;
-Babil'de dilin karıştırılmasına neden olan bir kulenin yapım hikayesi imiş, aslında söze edilen..
Anlatımda, bu kule için; “onlarca yıldır bilim adamlarını şaşırttı.” İfadesi de yer buluyordu.
 Çok dikkatimi çeken bir diğer ifade ise şu cümle ile geliyordu; 
“Yaratılış Kitabı, tüm dünya nüfusunun doğuya, Şinar ovasına göç ettiği bir zamandan bahseder.
‘İki nehir ülkesi’ için İbranice olan Shinar, çoğu kişi tarafından Akadların Şumer veya Sümer olarak adlandırdıkları, bugün Mezopotamya veya günümüz Irak'ı olarak bilinen şey olarak kabul edilir.”
Hoppala dedim öce, yaradılış kitabı da ne..?
Kafa karıştırmayayım daha da, bilim insanları sık kullanıyor bu ifadeyi…
Bahsettiğim anlatımda; “İbranice etimoloji büyük olasılıkla Dicle ve Fırat nehirlerine atıfta bulunuyor.
Ovanın sakinleri yeryüzüne dağılmaktan korkarak bir şehir ve bir de kule inşa etmeye karar verdiler.
Bu şehir Babil (Akadca: bab-ili veya ‘Tanrı'nın kapısı) olarak anılacaktı ve bu aynı zamanda İbranice balal  veya ‘karıştırmak’ (yani dili) kelimesiyle oynanan bir oyundu.
Eski Ahit'e göre, insan, insanlık arasında bölünme yaratmak için tasarlanan dilin yaratılması yoluyla bu Babil Kulesi'ni inşa ettiği için cezalandırıldı.”
İyi olmuş, öyle yüksekten yüksekten bakma da ne..?  Amaç ne olursa olsun, insanlığı bölüp parçalamaya yönelik eylemler, en hakikatlisinden cezayı görmeli..
Dil önemli.. Nifak yaymayı içeriyorsa dil, binden de fazla kez düşünmeli..
Mazottu, tırtıldı der iken, nerelere geldim.. Havanın sıcaklığından mı bu halim, yoksa Vertigo’ dan mı bilemedim.
Dün, bir Fransız yorumcu: ‘Türk-Yunan sınırına dikkat diyordu… ‘
Bir kere daha gördüm ki, bu Fransızlar, her konuya bir değişik Fransız kalıyor..