İsminin telaffuzu bile bence çok zor  ancak ne kadar da acayip gelse birde bunun eğitimi varmış: Montessori Eğitimi.

İsminin telaffuzu bile bence çok zor  ancak nekadar da acayıp gelse birde bunun eğitimi varmış: Montessori Eğitimi.
 
Bazen sosyal medyada gezinirken Montessori felsefesi hakkında çok fazla yanlış anlaşılma ve kafa karışıklığı olduğunu görüyorum. Kimisi bir moda olduğunu düşünüp burun kıvırıyor, kimisi çocuğunun odasına çatılı bir yatak koyarak felsefeyi uyguladığını sanıyor, bir başkası ahşap oyuncaklar ya da Montessori materyalleri alıyor, bazısı bunun sadece zenginlere yönelik bir sistem olduğunu düşünüyor, bazısı Montessori felsefesinin çok yapılandırılmış ve katı olduğunu düşünürken bazıları çocukların sınırsız ve kuralsız olduklarını düşünüyor.
 
Peki Nedir Bu Montessori? Hadi gelin birlikte araştırdıklarımızı öğrenelim…
 
Montessori bir felsefe, bir yaşama biçimidir. Belli değerler ve ilkeler üzerine inşa edilmiştir. Üzerine inşa edildiği en temel değer saygıdır. Kendine saygı, başkalarına saygı, çevreye saygı... Ebeveynin çocuğa bakışında saygıyı ise çocuğun birey oluşuna, biricikliğine, ihtiyaçlarına, kendi gelişim çizgisine olan saygı ile görüyoruz. Saygıyı hayatımızın temel değerlerinden biri haline getirerek, çocuklarımıza o biricik yolculuklarında eşlik ederken rehber olarak, yaşadığımız dünyaya karşı sorumluluk duygularının yeşermesini sağlayarak başlayabiliriz Montessori felsefesini uygulamaya.
 
Günümüzde Montessori çoğunlukla bir etiket olarak görülse de aslında küçük değişikliklerle hayatımıza dahil edebileceğimiz bir felsefe. Başlangıç için neler yapabiliriz?
Çocuklarımıza doğdukları andan itibaren birey gibi davranabilir ve bağımsızlıklarını kazanmaları için onlara rehberlik edebiliriz. Örneğin; kaşık tutabilmeye başladıkları anda onlara fırsat verebilir, dökülenleri beraber toplamayı gösterebilir, yemek istedikleri miktara müdahale etmeyebiliriz.
 
Onlara sade ve düzenli bir ortam sunarak zihinsel düzenlerini oturtmalarına, yaptıkları işlere konsantre olabilmelerine destek olabiliriz. Örneğin; oyuncaklarını kocaman bir oyuncak kutusunda karmakarışık değil de istediği zaman ulaşabileceği, hepsini açık bir şekilde görebileceği bir rafta ayrı ayrı sepetlerde ya da tepsilerde sunabiliriz.
 
Onlara fırsat vererek deneyimleyerek öğrenebileceklerine güvenebiliriz. Korkmadan, önyargılarımızdan arınarak gerçek yaşamı deneyimlemesine fırsat vermeliyiz. Burada Maria Montessori’nin “Çocuğunuza cam bardağı kıracağından korkarak veriyorsanız, bardağa öğrenme sürecinden daha fazla önem veriyorsunuz” sözü kulaklarımıza küpe olabilir.
 
Çocuklarımıza çeşitliliğin zenginliğini yaşatabiliriz. Farklılıklarımızla bir bütün olduğumuzu, çeşitlilikle büyüdüğümüzü anlatabiliriz.
 
Çocuklarımıza olmalarını istediğimiz kişi olarak, saygıyı, paylaşmanın değerini, dürüst olmanın güzelliğini öğretebiliriz.
 
Ve evet, hem felsefenin hem de Maria Montessori’nin geliştirdiği eğitim materyalleriyle uygulanan yöntemin bir bütün olarak uygulandığı Montessori okullarına ulaşabilirsiniz. Okul hayatına varlığına bütünüyle saygı duyulan, olduğu gibi kabul edildiği, fiziksel, gelişimsel, duygusal bütün ihtiyaçlarının karşılandığı bir yerde başlamak şahanedir. Ancak Montessori bundan çok daha fazlasıdır. Bu okullardan faydalanacak imkanınız olmasa bile hayatınıza sokabileceğiniz bir çok şey var.
 
Çocuğunuzla sessizce oturup ve ona bir oyuncağı nasıl kullanacağını tekrar tekrar gösterdiğinizde ve çocuğunuz o oyuncakla oynarken müdahale etmeden izleyebildiğinizde çocuğunuz konsantrasyonu öğrenecek. Çocuğunuz size bir dilim elma uzattığında “teşekkür ederim” dediğinizde çocuğunuz görgü kurallarını öğrenecek.
 
Çocuğunuzun elinden bir şeyi almak istediğinizde izin aldığınızda saygıyı öğrenecek. Çocuğunuza ev işlerinin nasıl yapılacağını öğrettiğinizde, yaptığı işe güvendiğinizde aileye dahil olmanın keyfini ve işbölümünün önemini öğrenecek.
 
Evden çıkarken çocuğunuz başka bir şeyle ilgilense bile ona veda edip çıktığınızda çocuğunuz dürüstlüğü ve güveni öğrenecektir.
 
Birçoklarımıza bütün bunlar sağduyulu bir insanın doğalında sergileyeceği tutumlar gibi gelebilir ama işin gerçeği öyle olmayabiliyor. Çoğu zaman insanlar moda olan yönteme, etikete, ilham almak için bir rol modele ihtiyaç duyar ve bunu bulmak her zaman çok kolay olmuyor. Maria Montessori harika bir rol modeldi ve bence felsefesi her okulun ve evin temelini oluşturmalı. Bu nedenle bunları konuşmayı, Montessori felsefesini paylaşmayı seviyorum.
Düşünüyorum; Montessori sadece bir etiket olsa da olmasa da, kim çocuklarını barış ve saygı içinde eğitmek istemez ki? Bu yazıyı okuyan bir kişinin bile aklında bir ışık yansa, kafi. Kısacası Montessori eğitimi, temelde kişiliğin oluşumu üzerinde durmaktadır.