Günlük hayatımızın içinde sorunlar bitmiyor…

Günlük hayatımızın içinde sorunlar bitmiyor…  Sorunlar, sorunları kovalıyor, her kovulan sorun, bir başka sorunu getiriyor, insanımız bunalıyor, bu bunalımdan çıkmak için de çözüm yolları arıyor, bunu da ya hiddetle ya şiddetle ya da eğitilmiş-öğrenilmiş anlayış içinde oluşan becerisiyle çözüyor…
Çıkar üzerine oluşan sorunların çözümü kas kuvvetine dönünce, kavgalar hiddet içinde şiddete dönüşüyor… Bu anlayış, gün geçmiyor ki basında-sosyal medyada yer almasın; dolu dolu cinayetlerle TV ve gazete manşetlerinde kendine yer buluyor…
Tüm bunlara bakınca, ortaya ÜSLUP denen kavram içinde “anlama-anlatma” sorunu çıkıyor.  Dilbilim anlayışında yer alan terim, kendini bir yere oturtamıyor…!?
Nedir, üslup ? bir bakalım.
üslup, -bu
(üslu:bu, l ince okunur), Arapça uslub
1. isim Anlatma, oluş, deyiş veya yapış biçimi, tarz.
2. isim Bir sanatçıya, bir çağa veya bir ülkeye özgü teknik, renk, biçimlendirme ve söyleyiş özelliği, biçem, stil.
3. isim, edebiyat Sanatçının görüş, duyuş, anlayış ve anlatıştaki özelliği veya bir türün, bir çağın kendine özgü anlatış biçimi, biçem, tarz, stil. ( TDK )      
Üslup Sorunu !

1-Gazetecilikte üslup sorunu,
2-Hukukta üslup sorunu,
3-Siyasette üslup sorunu,
4-Ticarette üslup sorunu,
5-İhanette üslup sorunu,
6-Eğitimde üslup sorunu,
7-Eleştiride üslup sorunu,
8-Kişilikte üslup sorunu,
9-Kadın -erkek arasında üslup sorunu,
10-Akademisyenler arasında üslup sorunu,
11-Yöneten yönetilenler arasında üslup sorunu,
12-Oturmada üslup sorunu,
13-Konuşmada üslup sorunu,
14-Bakışta üslup sorunu,
15-Kavgada üslup sorunu,
16-Küfürde üslup sorunu,
 
 
ÜSLUP, bir zekâ ürünüdür…
“Zekâ, Allah vergisi, kullanamayanlar için ise APTALLIK belgesidir.” hayrettince
Gazetecilikte üslup sorunu;
Gazetecilik bir temas ve mesafe mesleğidir !...  Gazetede haber muhabirinden, köşe yazarına ve mizanpaj (sayfalama), editörüne ((yayımcı)  kadar üslup (söyleyiş-yazış) içinde olmaları gerekir…
Gazete haberlerine baktığımızda, ana sayfada verilen ana başlığın altında habere giriş yapalım derken, aynı cümlelerle iki paragraf veriliyor, nihayet habere giriyor. Bu da okuyucuda okuma sıkıntısı yaratıyor…
Buna benzer davranış, TV sunucularında da var, tekrarlar… Üniversitelerde  Basın-Yayın ve gazetecilikle ilgili bölümler var, ama teorik bilgileri kullanarak, gazetecilik becerisi kazanılmıyorsa, geleneksel anlayış içinde USTA-ÇIRAK uygulamasına geçilmeli, bunda da başarılı olmuş, tecrübeli USTALAR seçilmeli…
30.4.2017 tarihli Hürriyet Gazetesi’nden ;
“ Kuaför Kadın Polisi Bu Hale getirdi ”  haber cümlesine bakar mısınız ?..  Ne virgül,  ne nokta, hepsi de YOKTA !?..
VİRGÜLÜ olmayanın, NOKTASI olmaz…
İnsanı insan yapan unsurlardan biri de kullandığı kelimeler dizisi ve dili kullanma becerisidir. Kelimelerin de bir ciddiyeti, bir haysiyeti, bir kimliği vardır; kelimelerin ciddiyeti kaybolursa,  argolar meydan alır !?
Günümüz ciddi, tutarlı, itibarlı, anlam yükü büyük kelimelerle duygu, düşünceleri ifade etmek yerine; basit, içeriksiz, kültürsüz söylem ve hitaplarla dolu hale geldi. Okullarımızda öğretmek, öğrenmek adına verdiğimiz eğitim, aslında bir  tutarsızlık, bir modelsizlik göstermekte, sokak ağzı dediğimiz anlayışla ARGO kelimeler, güncelleşmekte, hocasından-öğrencisine, yönetenlerden-yönetilenlere, siyasetçisinden-seçmenine,  gençlerden-ihtiyarlara, gazetecisinden-okuyuculara varana kadar bu ARGO söylemler yaygınlaşmakta; yılların hocası, ve yılların bir Türkçe eğitimcisi olarak sorumluluğumuz, kendimizi sorgulamaya ve bu tür kullanımları yapanları yargılamaya itiyor…
Yukarıda vermiş olduğumuz maddelerdeki sorunlar da aynı anlayışın ürünü gibi görülmektedir… Bunlarda biri üzerinde durarak, sonuca doğru gidelim..
Kadın-erkek arasında üslup sorunu ile oturmada üslup sorunu !
İnsani ilişkilerimizde olduğu gibi kadın-erkek sohbetlerinde olduğu gibi oturma-kalma üslubunda bile sorunla karşılaşmamak mümkün mü?  Giyimlerin, kullanılan kelime ve kelime gruplarının davranışımıza  ne kadar etkisi olduğunu SİZLER tartışınız…
Dili kullanmak bir beceridir… Bunda kelime bilgisi ( söz varlığı) kadar, bu kelimeleri kullanırken seçmek, konuşulan konuya, konuşulan kişiye ve kişinin cinsiyetine, bu cinsiyet içinde nezaketine de bağlıdır.
Son yıllarda bu nezaketten, konuşmanın ve yazmanın zarafetinden ödün verildiği, verilen bu ödünle ilgili sıkıntıların bizler tarafından yakalandığı gerçeğiyle, Türkçenin aktif kelimelerinin pasif kelimelerle yer değiştirdiği, bunun da dilimizi çıkmaza sokup günlük ağızla, herşeyde olduğu gibi bir anarşiye döndüğü oldukça, düşünen-kuralcı olan bizleri üzmekte ve ACITICI olmaktadır…
Yukarıdaki eleştirel bakışımızı, siz okuyucularımızla paylaştık, değerlendirme sizlerde ?!..
Eleştirmezsek, eleştirilemeyiz. Günümüz bu cümleyle hâlâ tanışamadı !?..
Eleştirinin ölçüsünü neden kaçırırız?  Eleştirinin anlamını hep neden olumsuzluk içinde algılarız?   Yaygın olarak kullanılan adıyla TENKİTTEN neden çok korkarız, toplum olarak…?  Doğruların,  doğru gibi söylenmesinden; korkumuz, toplumsal hastalığımız mı..?!” www.gazetevitamin.com 2015
Kurban Bayramınızı içten ÜSLUPLA kutluyor, Çanakkale’mizden herkese ve KKTC’ye SEVGİLER gönderiyoruz …

                                                                                      18.07.2021
                                                                           Dr.  Hayrettin Parlakyıldız
                                                                           Kıbrıs İLİM Üniversitesi
                                                                           E-posta: hparlakyildiz@mynet.com