Her ne olursa olsun, yaşadıklarında yada anlam veremediklerinde olacak elbet yaşadığın süre boyunca.

Her ne olursa olsun, yaşadıklarında yada anlam veremediklerinde olacak elbet yaşadığın süre boyunca.
 
İyi günlerin, güzel anların en özel dakikaların olacak belkide ama sen bir süre sonra yanlızca kendi kabuğuna çekilmeye karar verdiğin zaman kısacası kendin olmak istediğin zaman bir istinidyenin içindeymiş gibi olacaksın ve senin kapağını açmaya çalışanlar olacak seni ordan çıkarmak için çabalayanlar bile olacak ama sen sen ol açma kapağını kimseye, çünkü o kapağı açmaya birtek senin nefesinin gücü yetecek bence. Sen her ne yaşarsan yaşa yaşadıklarından sonra bile olsa olmadığın gibi davranma. Halbuki Konfüçyüs, taa milattan önce görmüş ışığı. Hatta heran bile kendinizi, ‘kendim’ diye bir tanıma sokmamanın öneminden bahsetmiş. Arada bir mış gibi yaparak, kendi zenginliklerimize şahit olabileceğimizi ve bu sayede daha ‘iyi’ bir halimize doğru küçük adımlar atabileceğimizi söylemiş.
 
Bize hep dediler ki, kendin nasılsan öyle davran, mış gibi yapma.Haklılar mıydı evet bence haklılardı. Mışlar değilmiydi hayatımızı altüst eden aslında. Belkide kendimizi kandırdığımız tek anlar mışlarla bütünleştiğimiz zamanlardı da biz farkedemedik bazı mışlar kafamıza dank etmeden.
Hepimiz kendimizi başkalarına yansıtarak görüyoruz. Doğumumuzdan itibaren, annemiz babamız akrabalarımız, konu komşu arkadaş, okuldakiler artık kim varsa hayatımızda, bize kendimizi yansıtmaya başlıyor. Bir aynalı lunaparka doğuyoruz yani.Kimilerinde dev kimilerinde cüce... Kimilerinde yamuk kimilerinde köşeli. Bu yansımaları seyrede seyrede kendimizle tanışıyoruz. Güvenilirsin diyorlar, daha da çok öyle davranıyoruz. Midene düşkünsün diyorlar, yiyoruz. Tembelsin diyorlar, oturuyoruz. Yaratıcısın diyorlar, korkmadan üretiyoruz. Bu laflar, bize yapışıyor.
 
Gerçeklik payı taşısalar da, taşımasalar da kendilerini gerçekleştiriyorlar. Gerçek olup çıkıyorlar karşımıza.
E napalım canım, herkes kaşı gözü gibi, huyu suyuyla da doğuyor diyeceksiniz ama o kadar da basit değil mesele. İnsan büyük bir potansiyel. Beyin mükemmel bir yazılım. Telefonlar gibi, güncelleniyor. Değişiyor. Daha iyi bir yazılımla daha iyi bir halimiz olabiliyoruz. Doğduğumuz halimizi, bize yansıtılan halimizi alçıya alırsak, yazık etmiş oluruz başka Erdinç’lere, Esra”lara, Ziyalara, Halidelere…
Kendimizi sürekli kurşun kalemle yazmalıyız. Bir elimizde de silgi olmalı.
 
Daha iyi bir ben mümkün olduğunda silip yeniden, silip yeniden, silip yeniden yazabilmeliyiz. Peki nasıl? Mış gibi yaparak mesela.
Diyelim birisiyle ya da bir şeyle ilişkiniz hep aynı gerilimde süregeliyor. O sizde hep aynı yıkıcı duyguyu uyandırıyor, siz de ona hep aynı tepkiyi veriyorsunuz. İlişki kurulmuş bir tavşan gibi, kurdukça aynı şeyleri yapıyor. Bunu kırmanın tek yolu, gerekirse senden hiç beklenmeyecek şekilde mış gibi davranmak. Başka bir tepki vermek.
O gün konuya başka yerinden yaklaşmak. Sinirli olacağına, sinirlenmiyormuş gibi yapmak. Üzüldüğüne üzülmemiş gibi yapmak. İstemediğini, istiyormuş gibi yapmak. Mış gibi davranışı, kendinizin başka bir haline seyahat oyunu gibi düşünün. Ben küçükken çok yapardım. Daha olgun tepkiler verebilmek için, saçlarımı topuz yapar siyah boğazlı kazak giyer, o günkü kendime çekidüzen verirdim. Bu beni öbür Burcularla buluştururdu.
 
Şimdi tabii ki, bu mış gibi davranış sonrası, hemen eski halimize döneceğiz, bu oyun kısa sürecek. Fakat izleri, kokusu, tadı bizimle kalıyor. Tekrarlandıkça güçleniyor.
 
Birden bire karşındaki de değişiyor tabii ki.
O da değişik bir sana, değişik bir kendisi olarak karşılık veriyor. Dönüşüyor ilişki. Hep beraber daha iyi hallerimize taşınıyoruz cümbür cemaat.
Bu hafta bir deneyin. Mış gibi davranın. Hem yeni kendinizle, hem yeni ötekiyle tanışacak ve belki de onları daha çok seveceksiniz.Sonuçta hayatta her yaşanan olayın iyi yada kötü bir bedeli vardır. Ve ödediğiniz her bedel sizi daha bir olgunlaştıracak daha bir güçlendirecek daha iyi bir benlik kazanmanızı sağlayacak. Dönmedolap gibi düşünün hayatı, dönmek istediğin zaman binersin dolaba ve ücretini ödediğin kadar binersin çünkü her güzel şeyin olduğu gibi onunda bir süresi vardır. Sonra dersin ki keşke biraz daha fazla döndürseler miş dolabı diye işte yine geldiğimiz yer burda aynı miş… Hayatta mişler olmamalı bence.. Mişlerle yaşamak sadece kendinizi kandırmaktan ibarettir. Aslında bunun diğer bir adıda ödeşmek gibi birşeydir sanırım hani şöyle derler ya intikam soğuk yenin yavaş yenen bir yemektir. İşte sizde size karşı kötü olan bütün insanlara karşı bir miş savaşı verin ki kimse hayatta zaaflarınızı kimse hayatta size ait değerleri asla kullanamasın. Çünkü verdiğiniz her taviz sadece sizden ve hayatınızın bütününden çalacak eğer sizlerde beni gibi güçlü bir yapıya sahipseniz bence çok kolay üstesinden gelebilirsin.
Ben öyle yapıyorum her yaşadığım olayda, diyorum ki hayatta hiçkimse benim sahip olduğum gülüşümü, benim sahip olduğum değerlerimi benden alamaz, almasına izin vermiş gibi davranırım isterim ki kendini önemli hissetsin ama sonuç hep aynıdır bir atasözü ile son vermek istiyorum yazıma.. Eşşeğe altın semerde vursan eşşek yine aynı eşşektir.Bunun sonunda da eşekle eşek olmayın derim iyi haftasonlarınız olsun. Sevgiyle kalın….